4-Kalbimde

77 9 175
                                    

Vay be 16 kişi falan okuyor galiba. Bu bile isteyebiliceğimden çok dah fazla. Teşekkür ederim! Sessiz sedasız okuyanlar bi ses verseniz daha daha da sevinirdim ama jfdm neyse olsunda bea, iyi okumalar!

"Bucky uyan."

Duyduğum sesle irkilerek gözlerimi ağır ağır araladım. Zihnim hala sisliydi. Tahta sandalyede uyuduğum için ilk yaptığım şey acıyla gerinmekti. Steve tekerlekli sandalyesini biraz ileri iktirip kendini masaya yaklaştırdı. Masada, hemen karşımdaydı işte. Ancak aramızda aslında gözle görünmeyecek, devasa bir uçurum vardı.

"Seni iki dakika bıraktım ve uyukluyorsun." dedi Steve sitemle. "Sadece uyurken mutluyum." dedim Steve'e yorgunca. Boğazım acıyordu. Steve iç çekti.

"Sonunda aydan döndün,huh." dedim ancak sesim planladığımdan daha sert, daha kızgın çıkmıştı. "Yanında olmak istiyordum Bucky..Sahiden." dedi Steve üzgünce.

Gitmişti işte. Sahiden artık tanıdığım adammış gibi hissettirmiyordu Steve. Görmediğim bir dünyada görmediğim bir sürü yıl yaşamış, bu yıllar onu değiştirmiş, yıpratmıştı. Yüzündeki yaşlı damarlar, izler... Bunlar benim Steve'ime ait değildi sanki. Bu düşündüklerim bencil mi diye defalarca düşündüm kendi kendime.. Ancak işin içinden çıkamıyordum.

"Yaşlısın.." dedim ona sessizce. "Sende pek iyi halde değilsin." diye yanıtladı beni. Masada hizmetlinin bizim için bıraktığı bardaklardan birine ve içkiye uzandım. Yanıtlamak yerine kristal bardağıma içki koymaya başladım. "Saçlarını kesmişsin.." dedi bana daha da sessizce. "Dün akşam yaptım.." diye itiraf ettim ona. Üzgünce baktı bana.

"Bütün o Bayrak Parçalayanlar olayları nerdeyse bir yıl önceydi, değil mi..?" dedi bana. İçkimden birkaç yudum aldım. Steve kendi kendine devam etti. "Sam'e hiç uğradın mı o zamandan beri?" dedi bana. Hayır mânâsında kafa salladım. Zemo, Sharon, John Walker, bütün o karmaşa.. Hepsi nasıl aynı anda hem çok uzak, hemde bir yandan hemen arkamdaymış gibi yakın hissettiriyordu anlamıyorum.. Steve ne diyeceğini bilmediği için yaşlı yaşlı öksürdü sadece.

Derin bir nefes verdim. "Steve, evimden çıkmak bile istemiyordum. Sadece hatrın ve ısrarın için burdayım. Lütfen, dosyaları alabilir miyim?" diye sordum ona. Steve üzgünce baktığında, yüzündeki bütün o kırışıklıklarla yaşlı bir ağaca benziyordu. Yorgunca içki şişesine uzandı, ancak ona fırsat bırakmadan şişeyi alıp onun için bardağına soğuk bir bardak içkiyi koydum. "Sağol.." diye mırıldandı bana. Bardağı eline aldıktan sonra "Westview denen yer hakkında bulduklarım şurdaki dosyada. Ama neden burayı aniden merak ettin Bucky? Dosyalara biraz baktım, onca yıl olmuş.. Artık öyle bir yer yok bile." dedi bana Steve merakla.

"Biliyor musun, neden Westview bende bilmiyorum Steve.." dedim. Sesim çatlamıştı. Dosyaların olduğu karton kutuyu aldım hızlıca ve kalktım. "Sahiden hemen gidiyor musun?" dedi Steve hayal kırıklığı dolu bir sesle. Kafa salladım dosyanın dışında kalmış kağıtları karton kutunun içine koyarken. Steve yaşlı parmakları arasına kenetlediği kristal bardaktan bir yudum daha aldı. Bir kolumun altındaki karton kutuyla masaya yaklaşıp yarım içki bardağımdan kalanı tekte diktim.

Steve bana baktı hüzünlü gözlerle.  "Seni böyle görmek içimi acıtıyor Bucky.." dedi mırıldanırca. Umursamadan ona baktım yorgun gözlerle. "Sam seni böyle görse ne derdi?" dedi bana.

Bir anda kan beynime sıçramış gibi hissettim. Elimdeki bardağı yere fırlattı ve camın parçalar halinde dağılmasına izin verdim. Steve şaşkınca ve korkmuştu bana bakıyordu.

Bu bakışlar..Benden korkan bakışlar.. Hayatının çoğunda rolü canavar olmak olan biri için hiç yabancı değillerdi. Bu bakışı defalarca görmüştüm. Yaşlarla dolu gözler, dua mırıldanan dudaklar.. Hepsini hatırlıyorum. Tek tek. Uyumak hariç yaşamaya devam ettiğim her saniye aklımdan geçip duruyorlardı. Sanki beynimin içine kazınmıştı bu görüntüler.

Kalbimde ve Zihnimde•[SamBucky]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin