4. Bölüm

7 0 0
                                    

Yıldızlar Hep Bu Kadar Güzel Miydi?

4. Bölüm: Kahve

Yanı başımda duran zilin çalmasıyla yarım saattir duvarı izlediğim yataktan kalktım. Evet, telefonum doktorda kalmıştı. Ağlamaktan gözümün telefonu gördüğü bile yoktu. Eve alelacele gelmiş, bir duş alıp kendime gelmeye çalışmıştım. Aslında ben bu kendine gelme işine "sorunları yerine geri bırakma" diyorum. Ve şimdi tekrardan doktora gidip önce telefonumu almam, sonra da işe geçmem gerekiyordu.

Kahvaltı hazırlamak için mutfağa doğru ilerledim. 

                                                                             


Evin kapısını çekip arkamı döndüğüm sırada birine çarpmamla elimdeki kahveyi karşımdakinin üstüne dökmem bir olmuştu.

''Ayy! Çok özür dilerim beyefendi... Of benim hatam! Yanlışlıkla oldu sizi göremedim, kusura bakmayın''

Karşımdaki kişi bir yandan çantasından peçete çıkarmaya çalışıyor, bir yandan da saatine bakıyordu.

''Bir bu eksikti. Biraz daha dikkatli olamaz mıydınız hanımefendi? İşe geç kalıyorum sayenizde''

''Gerçekten çok özür dilerim! Buyrun lütfen'' Çantamdan hemen çıkardığım ıslak mendili uzattım. Alıp silmeye çalıştı ama lekelerin en belalısı dökülmüştü maalesef. 

O da fark etmiş olacak ki ıslak mendili yere attı, ''Zaten zor bir gün geçiriyorum. Bir de müdürden azar yiyeceğim şimdi ya of! ''

Nasıl yardımcı olabileceğimi düşünürken bende kalan babamın gömleklerinden birkaçı aklıma geldi.

''İsterseniz ben bir gömlek bulabilirim hemen. Sizi de iş yerinize bırakırım bir yerde değiştirirsiniz olur mu? Mümkün olduğunca telafi etmek istiyorum yaptığımı'' dedim pişmanlığımı belli ederek.

Bir saatine bir bana baktı. ''Mümkünse bırakırsanız çok iyi olur. ''

.

.

.

İş yeri diye tarif ettiği yere geldiğimizde, burayı tanıdığımı fark ettim.

''Sen burada mı çalışıyorsun? ''

Arabadan inerken bir yandan da bana cevap verdi. ''Evet, burada psikoloğum. Bir ara lazım olursa gel '' dedi göz kırparak. ''Bıraktığın için teşekkür ederim Bade. Görüşürüz''

O kliniğe doğru giderken bende arkasından seslendim. ''Rica ederim Murat. Görüşürüz ''

Bir kliniğe, bir giden yeni arkadaşıma baktım. 

''Vay be! Yolum illa buraya düşecek öyle mi yani? Bu bana hazırladığın bir oyun mu hayat? Ya da sonumu mu gösteriyorsun bana? Sonun deliler hastanesinde mi bitecek diyorsun?''

''Ben öyle düşünmezdim. Bence hayat sizi iyileştirmeye çalışıyor, hepsi bu. ''

Arkamdan gelen sesle irkilerek o tarafa döndüm. 

Özgür Acar'ı karşımda görmemle belli etmeden içimden bir of çekmiştim.

''Zahmet etmesin bunca yaptıklarından sonra bence. Ayrıca ben hasta falan değilim, sizde bunu anlayın ''

''Babanızın-''

''Babam hiçbir şey bilmiyor. Beni bir köşeye atıp yıllar sonra-'' Asla hissetme, sakın belli etme. Asla hissetme, sakın belli etme. Ona anlatma. Ona anlatma.

Sustum ve gözlerimi kapattım. Asla hissetme, sakın belli etme.

Birkaç saniye kendimi sakinleştirmek için derin nefes alıp verdim. O bir doktor. Özellikle onunla konuşamazsın Bade.

Arabama gitmek için arkamı döndüğüm sırada kolumu tuttu. 

''Babanın dediklerini geçtim. Sinirlendiğinde ellerinin titremesi peki? Derin nefes alıp vermen, kendini sakinleştirmeye çalışman... Bunlarda mı hastalık belirtisi değil Bade? ''

Bunları söylemesiyle yutkundum. Bu kadar mı fark ediliyordu?

Kafasını iki yana salladı, ''Sürekli endişeli olman, panik atak geçirmeye meyilli davranman, kaygılı ruh halin... Bunlar anksiyete belirtisi. Hatta seninki başlangıç düzeyinden bile fazlası.''

Durdu, kolumu bıraktı. Gözlerimden vereceğim tepkiyi ölçmeye çalışıyordu.

Susuyordum, sanki şu an ağzımı bıçak bile açamazdı. Söyledikleri fazlaydı, ağır gelmişti. Bu kadar sağlıksız bir durumda olduğumu görememiş, fark edememiştim belki de. Düşüncelerimin yoğunluğu kafamı o kadar meşgul ediyordu ki, kendimle ilgilenmeye vaktim kalmıyordu. İtiraf etmek istemiyordum ama... Sanırım haklıydı. 

''Bunların farkında olmadığımı mı sanıyorsun?'' 

Birisi konuşmuştu ama sanki ses benden çok uzakta gibiydi. Benim sesim değildi, ben değildim konuşan.

Ona doğru bir adım attım. ''Farkında olmak hiçbir işe yaramıyor. Hiçbir şeyi onarmıyor, hiçbir şeyi geri getirmiyor. Ben iyileşsem ne, iyileşmesem ne... Bana annemi geri getirmeyecek hiçbiri. Aksine onu benden uzaklaştıracak. Onun hatırasına saygısızlık etmiş olacağım ben. O... O benim onu unuttuğumu sanacak. '' Son cümle de sesimin titremesine engel olamamıştım. Evet... Evet bunlar yıllardır içimde tuttuklarımdı. Kendime bile söyleyemediğim ama her geçen gün kalbimi yaralayan cümlelerdi. Bana zarar veriyorlardı ama onları uzaklaştıramıyordum. Ama şimdi yapmıştım, bozmuştum bunu işte. Ağzımdan çıkmıştı bu cümleler...

''Bunlardı değil mi gözlerindeki acının, dilindeki zehrin sebebi? Bak Bade açık konuşacağım. Buraya gelen kimseye psikopat gözüyle bakmıyoruz. Kimse mükemmel değil ve herkes elbet bir gün bu yollardan geçiyor çünkü hepimiz insanız. Düşe kalka güçleniriz. Bizse size yardımcı olmak, kalkmanızı hızlandırmak için buradayız. ''

Durup dinlediğimi kontrol etti.

''Tek bir test yapacağım. Bu test kendini anlamanı kolaylaştıracak sorular içeriyor. Sonuç %49 çıkarsa bile seni gönderirim. Ama sonuç %50 çıkarsa tedaviyi kabul edersin. Anlaştık mı? ''

Bu bir teklifti. Benim içinde, kendisi içinde avantaj denebilecek ögelere sahip bir teklif. Tek bir test... Buradan kurtuluşun... Kendinden kurtuluşun...

'' Tamam, kabul''







Yıldızlar Hep Bu Kadar Güzel Miydi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin