- Son Bir Sefer Aile Olalım -

235 22 6
                                    

"Jungkook, bir gün benim yüzümden çok canın yanarsa... Yine de benimle kalmaya devam eder miydin?"

Uzun olan gülümseyerek sevgilisinin yanaklarını avuçlamış, dudaklarına ufak bir öpücük bıraktıktan sonra başını iki yana sallayarak reddetmişti sevgilisinin endişe ile sorduğu soruyu.

"Taehyung... Bunu bana kaçıncı soruşun olduğunun farkında mısın? Seni asla bırakıp gitmem. Ne olursa olsun. Hayattaki tek dayanağım sensin, nasıl seni arkamda bırakırda giderim?"

İkili gülüşerek birbirine baktıktan sonra Taehyung gülümseyerek derin bir nefes almıştı. Haklıydı, onlar birbirleri ile yapboz parçaları kadar uyumluydu. Hayatlarında ne kötü gidebilirdi ki?

Buruk bir tebessüm ile iç çekti Taehyung. Oturduğu kafenin geniş terası hemen yanlarındaki sahili ve denizi görüyordu. Yıllar önce Jungkook ile buraya sık sık gelip kimsenin olmamasını fırsat bilerek burada hayallerini paylaşır, biri duyar endişesi olmadan kendilerine bir ütopya kurarlardı. En olmayacak şeyler bile bu ikili için ulaşılır bir hale gelirdi böylece. Hiç ayrılmayıp sonsuza kadar birlikte mutlu yaşayacaklarını düşünüyorlardı. Gençtiler tabii o zamanlar, yaşadıkları bir çok şey saçma geliyordu şuan Taehyung'a. Kim sonsuza kadar birlikte olabilirdi? Böyle bir şey mümkün müydü? Taehyung'a hayat masal gibi geliyordu Junkook'un kollarındayken, şuan ise ayakları yere basan gerçekçi bir adam olmuştu.

Derin bir nefes alarak arkasına yaslandığında ileride gördüğü beden ile boğazını temizleyerek biraz daha dikleşti oturduğu yerde. Ayrıldıklarından bu yana geçen süre zarfında Taehyung düşe kalka ilerlemiş, aylarca hatta yıllarca toparlayamamıştı kendini. Ilk başta her şey gözüne çok zor gelmişti. Bu hayatta tek sığındığı liman Jungkook'tu ve biricik sevgilisi tek bir söz söylemeden aptal bir mektup ile ayrılmıştı Taehyung'dan, ne klişe ama? 'Yüzüme bile bakmak istememiş.' Diye geçiriyordu Taehyung içinden. En azından düzgün bir veda beklerdi sevgilisinden, böyle terk edilmeyi hak etmemişti Taehyung.

Eski günleri düşündükçe Taehyung daha da yoğun bir stress denizine yelken açıyordu. Ayrılmalarının üzerinden neredeyse altı sene geçmişti aşağı yukarı ve bu altı senede Taehyung küçük bir çocukken yetişkin bir adama dönüşmüştü. Eskiden ürkek ve korkak olsa da artık her şeye göğüs gerecek güce ve cesarete sahipti, sevgilisinin yokluğu onu hayata hazırlamıştı aslında. Ve Taehyung Jungkook'a en çok da bunu göstermek istiyordu. 'Sensiz yaşayamam.' diye yalvardığı günlerin geride kaldığını, Jungkook olmadan ne kadar mutlu ve güzel yaşadığını göstermek ve kendini eski sevgilisine kanıtlamak istiyordu. 'Bak Jungkook, senin yokluğun beni etkilemedi bile, sensiz çok daha iyiyim.' mesajını vermek istiyordu esmer tenli adam.

Jungkook kısa bir selamın ardından Taehyung'un karşısındaki sandalyeyi çekerek oturmuştu. Esmerin onu buraya çağırma nedenini tahmin edebiliyordu zaten fakat özellikle de bu kafeye çağırdığında emin olmuştu Jungkook. Taehyung barışmak istiyordu, burada çok anıları vardı ve ilk buluşmalarını bu kafede gerçekleştirmişlerdi. Burada başladığı gibi burada devam etsin istiyordu Taehyung, bu sebeple çağırmıştı Jungkook'u. Eğer Jungkook da biraz naz yaparsa Taehyung eski sevgilisinin dizlerine kapanacaktı değil mi? Peki ya neden altı sene beklemişti bunun için? Para mı isteyecekti yoksa? Bu sebeple mi istemişti Jungkook ile görüşmeyi?

Jungkook aklındaki sorularla cebelleşirken buraya gergin gelse de şuan kendini daha rahat hissediyordu. Biraz konuşup daha sonra Taehyung'un özürlerini ve ona dönmesi için yalvarışlarını duymaya hazırlıyordu kendisini. Taehyung ise sözle nasıl başlayacağını düşünüyordu sessizce.

Ilk başta ikisi de kahve söylediğinde garson Taehyung'un önündeki boş kahve bardağını almış, Taehyung da bunu fırsat bilerek kollarını masaya yaslamıştı. Aradan geçen yıllar Taehyung'a iyi davranmıştı anlaşılan. Ilerleyen yaşına rağmen yüzünde hala eski masumiyetinden izler vardı fakat yüzünün çok değiştiği de bariz bir gerçekti. Sahiden, eskiden küçük bir çocuğu andırıyorken şuan çok daha olgun bir ifadesi vardı ve bu oldukça etkileyici gelmişti Jungkook'un gözüne.

"Hae Won artık yedi yaşında. Aklı bazı şeylere ermeye başladı Jungkook, seni sorup duruyor. Bunu onaylamasam da kalbini kırmamak için ne yazık ki onu yalanlarla büyüttüm. Senin gittiğin günden sonra ne zaman seni sorsa iş seyahatinde olduğunu, geldiğin zamanlarda ise saat geç olduğu için seni göremediğini söylemiştim. Onu bir süre bu şekilde kandırmış olsam da ikinci yaş gününden sonra daha fazla soru sorar oldu. Doğum günüme neden gelmedi diyordu haklı olarak, bunu ancak üç yaşına kadar sürdürebildim."

Taehyung aklına gelen anılar ile derin bir nefes almıştı. Bakışları camdan dışarısını bulduğunda karşısındaki adamın gözünde güçlü bir imaja sahip olmak istediği için tekrar Jungkook'a bakmış ve sözlerine devam etmişti.

"Üçüncü yaş gününde ona sahte bir mektup yazdım. Bu sahte mektubu senin ağzından okuduğumda da işler sarpa sardı. Seni görmese bile sana çok düşkün bir çocuk olarak büyüdü. Onun talepleri arttıkça doğru orantıda benim de yalanlarım artıyordu. Bu böyle devam edip gitti. Geceleri gelip onu ziyaret ettiğini ve sabah olmadan da işe gittiğini düşünüyordu, sonra uzak bir ülkeye gitti dedim ve yedi yaşına kadar bu tarz yalanlarla onu kandırmayı başardım. Söylediğim her ülke için ona bir hediye alıyor, gelirken senin getirdiğini ve ona vermem için bana emanet ettiğini söylüyordum. Ama artık olmuyor Jungkook, Hae Won çok zeki ve çok duygusal bir çocuk fazla hassas yaşıtlarına göre. Bazı şeyleri hissediyor ve anlıyor. Söylediklerime artık inandıramaz oldum onu ve son çare olarak da seni aradım."

Taehyung lafına devam edeceği sırada garson geldiğinde sözü kesilmiş, masaya bırakılan kahvelerin ardından bu yarıda kalan sözüne devam etmişti.

"En azından tek seferliğine de olsa onu görmen gerek, sadece bir kez. Bundan sonra ne ben onun gözünde yalancı olmak istiyorum ne de sen bundan sonra bizim aile sorunlarımıza dahil ol istiyorum. Ona uygun bir dille söyleriz bir daha görüşemeyeceğinizi olur biter. Hediyeler ve mektuplar kesilince büyük ihtimalle o da senden ümidini kesecektir."

Taehyung parmaklarını kahve kupasına sardığında stresten buz kesen parmakları nihayet ısınabilmişti. Karşısındaki adamın ne tepki vereceğini bilmiyordu. Hayır dese bile anlayışla karşılayabilecek gibi hissediyordu Taehyung. Aradan geçen bunca sene ve görmediği bir çocuk... Jungkook'un Hae Won'a karşı bir duygu beslememesi bile normal geliyordu Taehyung'a. Tek istediği Jungkook'un sorumluluklarını yerine getirmesiydi, daha sonra çekip gitse bile üzülmezdi Taehyung.

''Son bir sefer aile olalım Jungkook. Hae Won ailenin ne demek olduğunu görsün istiyorum. Küçük bir çocuğu mutlu etmek gibi düşün, sadece yirmi dört saat. Sonra çeki gitmekte özgürsün. Bir daha ne arayacağım ne de soracağım. Senden tek istediğim Hae Won'a aile sevgisinin nasıl bir şey olduğunu göstermek, bir gün bile olsa."

Taehyung merak ile gözlerini karşısındaki adama dikmiş vereceği cevabı beklerken Jungkook kara kara düşünüyordu. Buraya farklı düşünceler ile gelmişti ve içten içe Taehyung'un hâlâ ona ihtiyaç duyduğunu ve onu özlediğini düşünüyordu... Şuansa eski sevgilisinin tek dileğinin küçük oğullarını mutlu etmek olduğunu anlamanın hayal kırıklığını yaşıyordu. Buna pek hayal kırıklığı da denemezdi aslında, Jungkook bir an için bile olsa Taehyung ona muhtaç olsun, sevgisi için yalvarsın istemişti fakat Taehyung dimdik karşısına geçmiş, hiçbir pişmanlık belirtisi olmaksızın konuşmuş ve sadece oğlu için bir iyilik istemişti Jungkook'tan.

"Pekala, Son bir sefer Taehyung. "








Gelen okunma ve oy sayıları arasında çok fazla fark olması beni üzüyor, okuyanların oy atmaması biraz şevkimi kırıyor. Bu bölümden sonra yeni bölümler için oy sınırlaması koymayı düşünüyorum.

Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin!🩷

Daddy İssues † TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin