- Ailemiz -

256 21 4
                                    

"Bu üç oldu. Sadece bir kez daha deneyeceğim ve kapatacağım. Yeter artık, açmıyorsa açmasın bana ne bundan? Telefon sapığı gibi onu arayıp duracak halim yok Jimin. Aradım açmıyor işte, boşuna zamanımızı tüketiyoruz."

Taehyung hırs ile numarayı tekrar aramış ve telefonu kulağına götürmüştü. Bir kaç gece önce oğlunun dediklerine dayanamamıştı. Jungkook'un bir şekilde buraya gelmesi gerekiyordu, beş dakika bile olsa gelip Hae Won ile görüşmesi gerekiyordu, oğlunun bir kez daha kırılmasına ve Taehyung'u her seferinde paramparça eden, oğlunun gözlerindeki o derin hayal kırıklığına şahit olmaya dayanamazdı bir kez daha.

Taehyung hâlâ çalan telefonu beklerken daha fazlasına gerek olmadığını düşünüp telefonu kulağından çekmişti ki eski eşinin kalın ses tonu karşısında oturan yakın arkadaşına kadar ulaşmıştı. Zaman kaybetmeden telefonu kulağına geri götürmüştü Taehyung istemsizce.

"Merhaba Jungkook. Görüşmemiz gerekiyor, mümkünse en yakın zamanda. "

Karşı taraftan bire süre ses gelmediğinde ikisi de anlamıştı, Jungkook Taehyung'un sesini bir kerette tanımıştı. Ofis odası da telefonun diğer tarafı gibi sessizliğe gömüldüğünde Taehyung tekrardan konuşma ihtiyacı duymuştu bu gergin ortamı dağıtmak adına.

"Hae Won için. Seni görmek istiyor. Onun öncesinde de ikimizin konuşması gereken önemli şeyler var."

Jungkook Taehyung'u 'işim var, meşgulüm' diyerek geçiştirmeye çalışsa da Taehyung oldukça kararlıydı. Jungkook sözüne devam edip ortaya başka mazeretler atmaya başladığı zaman Taehyung sinirine yenik düşmüştü en sonunda.

"Bir oğlun olduğunu unutmuş olsan da bu gerçeği değiştirmiyor. Ona karşı olan sorumluluklarını yerine getirmek zorundasın Jungkook. Ben kaç yaşına geldim artık, bir ailem olmasa da başımın çaresine bakarım. Lakin o daha küçücük bir çocuk, okula başladı bu sene ve bereket verin daha ilk aylardan zorbalık görmeye başladı bile. Senin eksikliğini hissediyor, sana ihtiyaç duyuyor. Babasiz büyümenin ne kadar zor olduğunu, ailenin paramparça olmasının ne denli büyük bir yük olduğunu biliyor musun sen?"

Söyleyecek çok fazla sözü vardı, Jungkook'un yüzüne vurmak istediği bir çok gerçek... Yine de yapamazdı. Hâlâ onu unutamamış gibi bir izlenim vermek istemiyordu, onun karşısında öfkesine yenik düşen eski Taehyung olamazdı. Bu kadarını söylemek bile Taehyung'un pişmanlık duymasına yetiyordu. Yine de içindeki buz dağının görünen yüzünden Jungkook'a bahsetmek, suyun altındaki kısmını gün yüzüne çıkartmazdı. Tekrar ikiliyi bir sessizlik esir aldığında uzun süre konuşmamışlardı. Jimin gerginlikten dolayı tırnaklarını kemirirken Taehyung karşısında buz gibi bir ifade ile duruyor ve ofisin içeriye bakan camından, koridorda dolanan insanları izliyordu.

Nihayet Jungkook konuştuğunda Taehyung zafer dolu bir şekilde sırıtmış ve daha fazla uzatmamak adına kapatmıştı telefonu.

"Kabul etti. Her ne kadar kırk takla atmış olsa da gelecek, yarın buluşacağız. Umarım Hae Won o herifi gördükten sonra bir daha buluşmak istemez. Bencillikse bencillik, o herif benim meleğime değer bile vermiyor. Görüşmeleri hiç birimiz için iyi değil."

-

Okulun önünde durup arabadan indikten sonra arka kapıya ilerlemiş, kalçasını arabaya yaslayarak okuldan çıkan bedenlerde göz gezdirmişti Taehyung. Oğlunu bulmak her zaman kolay olmuyordu. Küçük çocuk yaşıtlarına oranla aralarında daha minik kalıyor, babasının onu bulması için biraz uğraşması gerekiyordu.

Taehyung'un gözleri ona doğru koşarak gelen bedeni bulunca küçük çocuğun bu sevinci karşısında gülümsemişti. Ufak beden kollarını babasının bacaklarına sardığında Taehyung oğlunu kucaklamış, yanağına uzun bir öpücük bırakmıştı. Heyecanlı görünen ufak çocuk Bir şey söylemek istiyor ama çekiniyor gibiydi. Taehyung birazcık bunun lafını yaptığı anda küçük çocuk heyecan ile hızlı hızlı konuşmaya başlamıştı.

Daddy İssues † TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin