Çifte İpucu

35 0 0
                                    


    ''Her şey bir kenara, kimsenin bundan haberi olmamalı,'' diye tekrarladı Bay Marcus Hardman yüzbininci kez. Bu konuya o kadar takmıştı ki söylediği her iki lafın birisi ifşa olmakla ilgiliydi.

    Bay Hardman kısa boylu, hafif balık etli bir adamdı. Tıpkı bir hanımefendininki gibi zarif, manikürlü elleri ve ağlamaklı bir ses tonu vardı. Ona soracak olsanız, kendisi şanı duyulmuş birisiydi ve moda ondan sorulurdu. Zengindi de, çok olmasa da... Elit tabakaya karışmak uğruna parasını umarsızca etrafa saçardı. Tam bir koleksiyoncu ruhuna sahipti, koleksiyon yapmaya bayılırdı. Eski danteller, yelpazeler, antikaya dair ne varsa onun ilgi alanı içerisindeydi. 

    Poirot ve ben, aldığımız acil bir çağrı üzerine olay yerine varmıştık. Bay Hardman neye karar vereceğine şaşırmış bir vaziyetteydi; bu şartlar altında polisi çağırmanın tamamen sinir bozucu olduğunu düşünüyordu ama öte yandan polisi çağırmamak, koleksiyonundaki mücevherlerinden bazılarını sonsuza kadar kaybetmek demekti. Bu yüzden Poirot'nun yardımını istemişti. 

    ''Mücevherlerim bay Poirot! Yakutlarım ve zümrüt kolyem! Güzelim kolyemi elimden aldılar!''

    ''Tamam, sakin olun. Önce bana neler olduğunu tekrar anlatır mısınız lütfen.''  diyerek rica etti Poirot.

    ''Dün... dün öğleden sonra küçük bir çay partisi düzenlemiştim. Sadece yakın çevrem için, bir kaç kişi davetliydi. Her zaman yaptığım bir şey. Bu dönemlerde bir iki çay partisi daha düzenlemiştim ve ben yaptım diye demiyorum ama gelen giden kim varsa hayran kalmıştı. Bu sonuncu sefer katılanlar arasında Nacora isimli iyi bir piyanist, ve Katherine Bird adında Avustralyalı ünlü bir kontralto da vardı. Partinin olduğu gün, öğleye doğru bazı misafirlerime ortaçağa ait mücevher koleksiyonumu gösteriyordum. Hemen şurdaki duvarın içinde olan küçük kasada saklıyordum. İçi tıpkı bir vitrin gibi arkası renkli bir kadife kumaştan, mücevherleri sergilemek için. Her neyse, daha sonra hepimiz müzik odasına geçtik ki işte her şey o an oldu. Bizim içeriye geçmemizle, kasamın soyulması bir oldu. Düzgün bir şekilde kilitlemediğimden şüpheleniyorum ki birisi bunu görmüş ve bu fırsatı kaçırmamış olmalı. Tüm hayatımı adadığım mücevherlerim gitti bay Poirot! Onlara kavuşmak için her şeyimi veririm! Ama bundan kimsenin haberi olmamalı, kimseye ifşa olamayız, anlıyorsunuz değil mi bay Poirot? Aksi takdirde bu tam bir skandal olur!''

    ''Anlıyorum. Müzik odasına geçtiğinizde odadan en son kim çıktı gördünüz mü?''

    ''Bay Johnson çıktı. Tanıdığınızı düşünüyorum, hani şu Güney Afrikalı milyoner. Daha yeni Lane Park caddesinin oradaki büyük evi kiraladı. Bizden bir kaç adım arkada olduğunu hatırlıyorum ama onun yapmış olabileceğini düşünmüyorum... hayır o olamaz.''

    ''Peki, hiç misafirlerinizden biri, öğleden sonra kasanın olduğu odaya geri döndü mü?''

    ''Bunu soracağınızı tahmin etmiştim. Cevabım evet ama bir değil üç kişi. Bunlardan birisi Kontes Vera Rossakoff, diğeri Bay Barnard Parker ve bir diğeri ise Bayan Runcorn.''

    ''Rica etsem bana onlardan bahseder misiniz?''

    ''Kontes Rossakof oldukça çekici bir Rus hanımefendi bay Poirot. Eski rejim yıllarını görüp geçirmiş. Ülkeye geleli çok olmadı. Olayın olduğu gün bizim yanımızdan ayrıldığını hatırlıyorum. Daha sonra kendilerini, benim yelpaze koleksiyonuma bakarken gördüğümde bazı düşüncelere kapıldım. Aklıma geldikçe şüphelerim artıyor bay Poirot, sizce şüphelenmekte haklı mıyım?''

    ''Haksız olduğunuzu söyleyemem ama diğer misafirlerinizden de bahsedebilirseniz çok müteşekkir olurum.''

    ''Tabii ki. Bay Parker bana, bayan Runcorn'a göstermek için heves attığım bir minyatür koleksiyonunu getirmek için geldi.''

Agatha Christie: Kısa HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin