Karanlıktaki Ses

195 3 0
                                    

-Bölüm 1-

Margery hakkında biraz endişeliyim doğrusu,'' dedi Bayan Stranleigh,

''Margery... kızımı tanıyorsun,''

    Diye ekledi ve düşünceli bir halde iç çekti, ''Yetişkin bir kızının olması oldukça yaşlı hissettiriyor''. Tüm bunları dinleyen Bay Satterthwaite kibarca konuya girmeye yeltendi, ''Yaşlı mı? Yapmayın lütfen.'' dedi hafifçe kafasını eğerek. 

''Çok yağcısın,'' diye cevap verdi Bayan Stranleigh, ama kelimeler ağzından öyle belli belirsiz çıkıyordu ki aklının başka yerde olduğu apaçık ortadaydı.         

    Bay Satterthwaite karşısında oturan o ince, soluk benizli figürü hayranlıkla süzüyordu. Uzaktan bakıldığında kimse onun yetişkin birisi olup olmadığını söyleyemezdi. Adeta bir genç kız gibi görünüyordu. Her şeyi bilen Bay Satterthwaite, Bayan Strangleigh'in yetişkin torunlarının olabileceğinden neredeyse emindi. Doğaya  galip gelen bir sanat eseri gibiydi. Fevkalade bir formu ve nefis bir teni vardı. Pek çok güzellik salonu onun sayesinde zengin olmuştu, karşılığı ise tabii ki şaşırtıcı derecede iyiydi. 

    Bayan Stranleigh bir sigara yaktı, o ten rengi ipek çoraplarıyla örtülü güzel bacaklarını üst üste atarak şu sözleri mırıldandı: ''Gerçekten Margery hakkında endişelenmekten kendimi alıkoyamıyorum''. Bay Satterthwaite sordu: ''Sorun nedir?''. Bayan Stranleigh o güzel mavi gözlerini onun üzerine çevirdi, ''Onunla hiç tanışmadın değil mi? Margery, Charles'ın kızı,'' diye ekledi. Eğer dünya üzerine insanları en ince ayrıntısına kadar anlatan bir kağıt olsaydı, Bayan Stranleigh ile ilgili şunlar yazardı: Hobileri: Evlenmek. Evet evlenmek, çünkü hayatı boyunca deri değiştirir gibi koca değiştirmişti. Üç kocasından boşanmış, birisi de öldüğünden dul kalmıştı. 

''Eğer Margery, Rudolf'tan olsaydı bunu anlardım,'' diyerek düşüncelere daldı Bayan Stranleigh. ''Rudolf hatırlıyor musun? Her zaman dengesizin biriydi. Evlendikten altı ay sonra şu saçma şeylere başvurmak zorunda kaldım... ne derler ona?  Neyse anladın işte. Neyse ki bu günlerde her şey daha basit. Ona yazdığım en aptalca mektubu hatırlıyorum da... Bilirsin işte, 'lütfen geri gel', 'bunun için her şeyi yaparım' falan filan, ama Rudolf'a asla güvenemezdin çünkü dediğim gibi sağı solu belli olmayan bir adamdı. Bir gün koşuştururcasına, acele bir şekilde bir şey olmuş gibi eve geldi, ama beni boşuna panik etmişti''. Derin bir iç çekti. 

''Peki ya Margery?'' diye sordu Bay Satterthwaite. Konu iyice dağılmadan Bayan Stranleigh'i durdurmuştu. ''Doğru... Sana ondan bahsedecektim sanki değil mi? Margery bir süredir bazı şeyler görüyor yada onları duyuyor. Hayaletlerden bahsediyorum bildiğin, olay bu. Onun aslında bu kadar hayalperest olabileceğini tahmin etmezdim. Yani... aslında o çok iyi bir kız, her zaman öyleydi ama... bütün duyguları uçup gitmiş, bütün ruhunu kaybetmiş gibi.'' 

''Kusuruma bakmayın, tam anlamadım?'' diye mırıldandı Bay Satterthwaite şaşkınlık belirten ifadesiyle. 

''Gerçekten ruhsuz diyebilirim,'' dedi Bayan Stranleigh. ''Dans etmeyi sevmez, kokteyllerle ilgisi yok, hatta bir genç kızın ilgilenmesi gereken hiçbir şeyle. Benimle dışarı çıkmak yerine evde kalmayı tercih ediyor daha çok.'' 

    Bay Satterthwaite cevap verdi: ''Sizinle dışarı çıkmadığını söylüyorsunuz?''  

''Yani, onu bunu yapmaya zorladım diyemem''. Bay Satterthwaite, Lady Stranleigh'in aklı başında bir kızla beraber dolaştığını düşünmeye çalıştı ama olmadı.                                                                                                    

Agatha Christie: Kısa HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin