your light

78 7 4
                                    

Işıklar, alkışlar, ipek kumaşların üzerine özenle yerleştirilmiş tüllerin arasında tüm gözler birkaç katlı olan ama kimsenin kaç katlı olduğuna dikkat etmediği pastanın önündeki Roseanne'nin üzerindeydi.  Sarı saçları özenle kurdelelerle bağlanmış, en sevdiği elbisesi üzerine giydirilmişti, 18 oluyordu sonunda. Herkesin hayalindeki doğum günü partisi, gelen yüzlerce hediye gibi ona armağan edilmişti. Tek yapması gereken birkaç saat gülümseyerek insanlarla konuşmak, teşekkür etmek ve kusursuz görünmekti. Rose, yakınlarının ona seslendiği şekliyle, bunları yeni yaşına girdiği bu güne dek gayet güzel yapmıştı. Alamadığı nefeslerini alıyormuş gibi yapmayı, içinde büyüyüp tüm kalbini saran sarmaşıklar acıtmıyormuş gibi yapmayı çok iyi becermişti. Ama artık 18'di. Bir adım daha ötesi. Yüklediği anlamın çok daha üstü. Çocukluğunu geriye bırakması gereken an, sorumluluklarının bir üst seviyeye çıkacağı an...

Rose dudaklarından çıkan sıcak nefesle beraber pembe kelebekli pastanın üzerindeki tüm mumları söndürmüştü. Karanlık olmuştu her yer, alkışlar vardı şimdi. Karanlık ve alkışlar... Ama o yoktu, deniz sesi yoktu, dudağıma verilen uzun öpücükler yoktu. Kalbi atmıyordu eskisi gibi kelebekler eşliğinde, sarmaşıkların acısıyla kıvranıyordu.

Ve o an, kendinden en son beklenilen şeyi yaptı. Roseanne ışığı karanlık arasında kayboldu, zaten ruhu çoktan denizin karanlığına kaybolmuştu. Nasıl çıktığını anlamadığı odasının kapısını kilitlerken nefesini tutarak dışarıya bırakmadığı hıçkırıklarını odaya hediye etmişti. Kapıya yaslanarak sırtının acımasını umursamadan yavaşça aşağıya inmişti Rose. Kendi karanlığında olmayı; sahte gülümsemelere, onsuz geçen kalabalıklara tercih ederdi.

Tek seferde saçlarındaki kurdeleleri açmış ve odasının bir kenarına atmıştı, kabarık elbisesini de kurdeleler gibi kolayca çıkartmak istemişti ama elleri öylesine titriyordu ki başarılı olamamıştı. Şifonyerinin üzerindeki lila telefonuna kaymıştı gözleri, telefonu eline alar almaz gördüğü kilit ekranıyla tüm göz yaşları özgürlüğünü ilan etmişti. Rose'nin aşkı... Gitmişti.

Odanın kenarındaki gitarını eline aldı ve hıçkırıklarını susturmak için dudağını ısırarak aklındaki melodiyi çalmaya başladı.

" All my love is gone... "

Derin bir nefes vermiş ve camdan dışarıya bakmıştı. Yıldızlara doğru...

" Now you're dead and gone. "


🌼

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌼

gone |chaelisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin