YIKILIŞ

38 15 6
                                    

Nasıl bir araftı bu?
Nasıl bir yıkılış?
Bu nasıl bir acı ki... kelimeler birbirine dolanıyor?
Göz pınarlarımda dolup taşan bir deniz. Yüreğimde kor kor yanan bir ateş ve gözlerimde derin bir keder...
Daha nasıl bir intikam...
Cümleme bir noktayı çok görecek kadar yoruldum.
Herşeyi eksik bırakıyordum bu günlerde bir gün şiirlerle bile dertleşememekten çok korkuyordum.. korktuğum andayım..
Yazamıyorum kelimeler uçuyor yüreğimden. Sanırım artık gerçekten tükendim..!
Şiirlere konuşamayan insan yok olur demiştim ya yok oluyorum sanırım beni bu yok oluşa sürükleyen insanlar bir bir geçip gidiyor gözünün önünden ve elimden hiçbir şey gelmiyor...
Ben karanlık bir kızım..
Kendi içine kapanan... artık düşünmekten yorulan bir kızım.. ve hep öyle kalacaktım.

*
* *

Malikaneye vardığımda saat sekiz buçuğu geçiyordu büyük bir malikane idi sesler kolay kolay dışarıdan duyulmuyordu galiba bu sefer ciddi bir tartışma yapmış olacaklardı ki çığlıklar bütün sokağı inletiyordu...

büyük ve oldukça şaşaalı olan malikaneye doğru yürümeye başlamıştım sesleri duyanlar merak edip camlara çıkmışlardı bir an tüm bakışları üzerimde hissettim Kimisi bu saatte Kız başına sokakta ne arıyor diye kendi aralarında konuşuyor Kimisi de Kılık Kıyafetimi eleştiriyordu.

bir süre sonra duymaktan utanç Duyduğum o sesler ani bir silah patlama sesi ile kesildi. bu son derece korku verici ses malikaneden gelmişti paniklemiştim gözümü Korku kaplamıştı evde bir terslikler olduğunu hazmede bilmiştim olduğum yerden kımıldayıp malikanenin olduğu tarafa doğru gitmeye başladım dizlerimin bağı çözülmüştü adımlarım çok yavaştı sonunda kocaman yaklaşık 35 tane ağaçta dolu piknik alanından bir farkı olmayan O bahçeye varmıştım. tahtadan olan merdivenlerden çıkıp malikanenin Kapısına ulaşmıştım.
Gittikçe korkum katbekat artıyordu.

O büyük sürgülerle dolu kapıyı araladım ve içeriye girdim tüm ışıklar açıktı yemek Sofrası seriliydi koltuklar yine her zamanki gibi ışıl ışıldı..

Kahverengi ve korku dolu Gözlerim birden önümde uzanmış yatıyor olan Annemin cansız bedenine kaymıştı Şok olmuştum elim ayağım birbirine dolandı o kocaman malikanede bağırsam sesimi Kimse duymazdı dışarı attım kendimi "ambulans çağırın." diye bağırdım sesim titrek bir o kadar da korku dolu çıkmıştı.

malikanenin ağır kapısını itip İçeriye girdiğimde annemin başında sarışın iri bir adam duruyordu Gözlerim Bulanık bakıyordu kim olduğunu çıkaramamıştım. buz mavisi gözlerini birden üzerime tutunca babam olduğunu kestire bilmiştim. elinde siyah ve parlayan bir silah duruyordu yoksa...
yoksa annemi vuran babam mıydı hıçkıra hıçkıra ağlıyordum çığlıklarım tüm mahalleyi inletmişti o buz mavisi gözlerini benden ayırmıyordu.

babam Elinde Duran siyah bir o kadar da Parlak olan silahı kafasına hızlı yerleştirirken elini tetiğe götürmüştü "affet kızım." dedi ağlamaklı korku dolu bir sesle refleks olarak kendimi malikanenin büyük salonuna atıp silahı almaya çalışmıştım. Ama her şey için çok geçti artık o sürekli saçımı severken yüzünde gülücükler açan, bize sürekli yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatan adam 5 dk içerisinde hem karısını hem de kendisini vurmuştu..

Babamın yanında durduğum için kıpkırmızı, sımsıcak kanı yüzüme sıçramıştı. Kendimi malikanenin kahverengi zeminlerine bırakmıştım. içimdeki sesler çığlık çığlığaydı,  kafam karmakarışıktı.. ama hiçbir şey düşünemiyordum...

kocaman malikâne koca bir sessizliğe büründü. uzun süren bu sessizliği ambulansın siren sesleri bozmuştu. babamın Açık kalan buz mavisi gözlerini elleri ile kapatan iri, esmer, genç bir ambulans görevlisi gördüğümü hatırlıyorum. sonra gözlerim ağır ağır kapanmıştı.

gözümü hastanede açmıştım. gözümü ilk açtığımda başımda kıvırcık, kısa saçlı ve hafif kilolu bir hemşire serumu değiştiriyordu. yeşile kaçan gözlerini bana çevirdiğinde uyandığımı görmüştü. ve ince bir sesle "iyi misiniz Sıla Hanım?" diye sordu. yüzünde masum bir gülümseme vardı. bu sorusuna soruyla karşılık verdim. "Annem ve babam..." dedim ağlamaktan kasılmış olan sesimle. "onlar yaşıyor mu?" Belki bir umut hayati tehlike atlattılar demesini bekliyordum. ama Yüzündeki masum gülümsemenin yerini korkunç Bir çaresizlik yer almıştı. "maalesef Sıla Hanım..." ifadesiz bir sesle. "Onlar hayatını kaybetti. Yarın morgtan çıkaracağız." Gözlerim Kararmıştı.
nefesim kesiliyordu.

"Sıla Hanım İyi misiniz." dedi. oldukça telaşlı görünen hemşire. aynı gün Hem annesin hem babasın ölümüne şahit olan biri nasılsa öyleydim işte. Tarifi zor duygularda boğulmuştum.

tamamiyle Karanlığa sığınmıştım.
ben karanlık bir kız olmuştum.
o eski neşeli günlere Ne yapsam dönemezdim.
Her neyse başımı sallayarak "İyiyim." dedim. hemşire çıkmıştı. Hastane'nin o ilaç kokan, büyük odasında tek başıma kalmıştım. Sabahı nasıl edecektim? bilmiyordum. refakatçim yoktu. işte o an yalnız kaldığımı, artık yalnız bir kız olduğumu dibine kadar yaşamıştım. yalnız olduğum bir kez daha suratıma tokat gibi yapışmıştı.

böyle bekleyemezdim... Her ne pahasına olursa olsun annemi görecektim. o gece gibi parlayan saçlarını okşayacaktım, mis kokusunu içime çekecektim.

yataktan yavaşça doğruldum. kalbim acıyordu. kolumdaki serumu hızla çıkarıp atarken ayağa kalkmıştım. kapıya doğru yavaş adımlarla ilerlerken bir yandan da sağ elim kalbime gitmişti. kapıyı açar açmaz karşımda uzun boylu, kıvırcık saçlı, orta yaşlarda bir doktor belirdi. Onu görünce ürpermiştim. izin vermeyecekti kesin. gözüm doktorun sarıya kaçan saçlarına baka kalmıştı. "nereye Sıla Hanım?" Dedi kalın bir sesle. gözümü saçlarından çekip doktorun Yüzüne çekmiştim bakışlarımı. "Anneme..." dedim kesin bir sesle. "anneme gidiyorum." Bana Alaycı bir bakış attı. "Lütfen içeri geçin." Derin bir of çektim. ne yaparsam yapayım izin vermeyecekti. doktorların hepsi böyle ya..

yatağıma doğru ilerlerken doktorun gece mavisi gözlerini üzerimde hissediyordum. bir saniye bile bakışlarını benden çekmiyordu. bir süre öylece baktı bana. kafamı bir anlığına indirip kaldırdığımda bakışlarının, kolumdan çıkarıp attığım yerde olan  seruma kaydığını gördüm. Bana sinirle baktı ve "bunu bir daha yaparsanız..." İşaret parmağıyla Serumun olduğu yeri gösteriyordu. "sonuçlarına katlanırsınız." dedi ciddi bir sesle.  "şey.. Ben..." sesimde burukluk vardı. boğazım düğüm düğüm olmuştu sanki. nefesim kesiliyordu. "özür dilerim." dedim. korkuyordum...

Uzun bir süre sonra kolumdan içeriye bir sızı girdiğini hissettim. acıyla çığlık atan bakışlarımı hızlıca koluma gömdüm. Iğne yapıyordu. sanırım gözlerimin feci şekilde kızarıp şiştiğini görmüştü. uykusuzluktan olduğunu düşünüp uyku ilacı sızdırmıştı halsizlikten çökmüş durumda olan vücuduma..

Bundan sonra ne olacaktım? hiç düşünmüyordum. aklımda Sadece annem ve babam vardı; babamın pişmanlık haykıran gözleri, annemin Yerde kanlar içinde yattığı görüntüsü Gözümün önünden gitmiyordu. aklımdan çıkmıyordu. aklım çıkmak üzereydi ama o çıkmıyordu. psikolojimin berbat olduğuna İnanıyordum. Yüzümde Çaresizlik, korku, endişe birbiriyle boğuşurken
gözlerim kan ağlıyordu. çok zordu... çok. bu duyguların hepsini içimde barındıramıyordum...

Kendimi salmıştım. Bu gün asla ve asla unutamayacağım bir gündü. O kocaman hastane odasına yalnız başıma... çok şey düşünmüştüm. Ama aslında hep aynı şeyi düşünüyordum çünkü düşüncelerimin hepsi aynı yöndeydi. Içimde bir intihar hissi oluşmuştu ki Bir süre sonra ilaç etkisini göstermiş, çaresizliğimin yerini derin bir uyku yer almıştı...

SIR GİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin