Uyandığımda kendi evimde, kendi odamda, kendi yatağımdaydım. Gözlerimi açtığımda yatağımın sol kenarında bir kadın duruyordu. Sırtı bana dönüktü sadece geceyi andıran parlak saçlarının beline kadar uzandığını görüyordum..
Hastaneden buraya nasıl geldiğimi Hiç sorgulamadan başucumda duran kadının kolunu tuttum ve yavaşça kendime doğru döndürdüm.
Evet bu kadın annemden başkası değildi.. simsiyah gözlerini yüzüme çevirip "gel kızım..." Dedi. Çok mutluydu "beni takip et." Diye ekledi. Iki kişilik olan yatağımdan yavaşça doğrulup anneme doğru ilerledim."anne..." sesimde burukluk vardı. "Nereye gidiyoruz?" Hiç duraksamadan "sadece takip et." Dedi. Dediğini yaptım.
Gözlerimi annemin geceyi andıran saçlarından alamıyordum. Birden gözüm.. olduğumuz ortama kaydı. Annemin simsiyah gözleri benim gözlerimin en derinlerine dalmıştı.
"ama bu..." annemden gözümü çekip malikanenin kahverengi zeminlerine çevirdim. " ama bu nasıl olur." Yerde annemle babamın cesedi duruyordu. Yanımda kanlı canlı duran annem: "evet burası..." sesi korku saçıyordu. "Burası senin cehennemin sıla." Gözleri kıpkırmızıydı. "Anne..." göz pınarlarımda dolup taşan denizi boşaltmıştım malikanenin kahverengi zeminlerine. Annemin canlı görüntüsü gözümün önden buharlaşıp gitmişti..
"Sıla kızım..." bir ses beni çağırıyordu. Bu telaşlı ses bir adamın sesiydi. Ismimi tekrarlıyordu. "Sıla kalk kızım kâbus görüyorsun." Gözlerimi açtığımda karşımda siyah saçlı, ela gözlü, hafif kilolu bir adam duruyordu. Bu adam babamın en yakın arkadaşı aynı zamanda da iş ortağı yalçın beydi. Olan biteni duyup beni ziyarete gelmişti. Korkuyla irkilip yataktan doğruldum. Terden sırılsıklam olmuştum. Yalçın bey teselli edercesine bir sesle " kızım olanları öğrendim. Çok üzüldüm inan. Buraya.. bu hastaneye de seni cenazeye götürmek için geldim."Ne yapacağımı bilmiyordum. Cevap vermeyerek bakışlarımı hemşirenin üstümü değişmem için yatağın kenarına koyduğu kıyafetlere çevirdim. Hepsi siyahtı. Cenaze için başörtü de vardı. Içime gani gani hüzün dolmuştu. Ne yani ben iki gün öncesinde sımsıkı sarılarak uyuduğum annemin bugün cenazesine mi gidecektim? Gözümden yaşlar üst üste almaya başladı. Kendimi tutamıyordum.
Yalçın bey gözlerimin en derinlerine bakıyordu. "Sıla kızım..." dedi elini omzuma koyarak. "Ben senin çıkış işlemlerini halletmek için aşağıya iniyorum..." yatağımın kenarında duran kıyafetlere bakarak. "Sen de giyin gel." Yavaş adımlarla odadan çıkıp kapıyı kapattı..
yatakta bir süre öylece durup kıyafetlere baktım. Yalçın beyi bekletmek istemiyordum. Olduğum yerden hızlıca doğrulup yatağımın kenarında duran iç çamaşırlarını, tişörtü ve pantolonu üzerime geçirdim. Geriye sadece siyah başörtüsü kalmıştı... onu almaya gönlüm hiç el vermiyordu ama almak zorundaydım. Aldım ama içim paramparça olmuştu.
Kapkara bulutlar gelip geçmişti gözümün önünden. Bunlara rağmen ayakta durabilmiştim. kapının kolunu çevirip kapıyı açmakla beraber kendimi dışarıya atmıştım.
kendimi çok kötü bi o kadar da özgür hissediyordum. sanki hastanenin o dört yanı betonla kaplı olan odasında hapismişim gibi hissediyordum.
Çevredeki insanların üzerimdeki bakışlarını taşımak çok ağır geliyordu. Herkes bana acıyarak bakıyormuş gibiydi sanki ama çevredeki insanların gözüyle bakarsak çok normaldi bu durum.
Ayakta zor duran ruhsuz bedenim sonunda hastanenin çıkış kapısına varmıştı. Hastanenin park yerinde duran siyah, fiyakalı arabanın içinde duran yalçın beyin bakışları gözlerimin en derinindeydi. Çok beklemiştim onu daha fazla bekletmek istemiyordum.
Arabaya yaklaştığımda arka kapının açık olduğunu kestirebilmiştim. Arabaya binip kapıyı kapattıktan sonra Yorgun bedenimi arabanın son derece rahat bi o kadar da yüksek olan koltuklarına bırakmıştım.Yalçın bey arabayı çalıştırmakla beraber "iyi misin kızım?" Diyor, ön aynadan bana bakıyordu. "Sağolun. iyiyim yalçın bey." Dedim. Biraz iyi normal çıkmıştı sesim. " bana bey deme kızım..." ön aynadan bana bakmaya devam ediyordu yüzünde samimi bir gülümseme belirmişti. " babanla kardeş gibiydik biz. Ben senin amcan sayılırım. Bana amca diyebilirsin." Biraz olsun mutlu etmişti bu söz beni. Kimsesiz değildim. Beni seven birinin olduğunu, arkamda birinin olduğunu hissetmek bana güç veriyordu. Gülümseyerek " peki yalçın amca." Sesim bana iyi gibi geliyordu.
Bu kısa süren konuşmadan sonra epey bir zaman ikimiz de konuşmadık. Yalçın amcanın bir gözü aynadaydı sürekli. Ben de olabildiği kadar az hareket etmeye çalışıyordum. Yalçın amcanın ilgisini üzerime çekmek istemiyordum.
Uzun süren bu yolculuğun sonuna gelmiş olacaktık ki Yalçın amca arabayı durdurmuştu. "Inebilecek misin kızım?" Kapıyı gözüyle işaret ederek. Başımı 'evet' manasında salladım. Yalçın amca inip kapımı açmıştı. Arabadan indiğimde kalbim hızla çarpıyordu. Mezarlıkta bir sürü siyah kıyafetli insan görüyordum. Bende birazdan onların arasına karışacaktım...
Arabanın yanında tam öylece durup cenaze alayını izlemeye koyulmuştum ki Yalçın amca elini sol omzuma koyup teselli edercesine gülümsedi bana. Ve ben... ben de ona bakıp benim yanımda olduğu için teşekkür manasında gülümsemiştim. Gülüşümde çok şey saklıyordum ben.
Acı,
keder,
hüzün,
çaresizlik, ah hayır! Çaresizlik bunların en başında gelmeliydi. Bir şey fark ettim ki. Eskiden gülmek ne kolaymış.. anlayamamıştım. Sanki hiç içten gülemeyecekmişim gibi bir his dolmuştu o an içime..Yalçın amca elini omuzumdan çekip cenazenin olduğu yöne doğru adım adım yürümeye başladı. Ben de peşinden gittim hiç düşünmeden. Attığım her adımda daha bi doluyordum, Daha bi yoruluyordum. Daha bi çaresiz hissediyordum. Milletin bakışlarını üzerimde hissediyordum. bakışları, kalbime acı verecek şekilde saplanmak dışında bir işe yaramıyordu ne yazık ki... bakışlarımı annem ve babamdan kaldıramıyordum ki her baktığımda gözlerimde biriken gözyaşı ardı ardına akıyordu...
dikkatimi henüz kazılmakta olan mezardan çekince iki çift mavi gözün uzaktan bana baktığını gördüm. kimdi acaba bu diye kendi kendime düşünürken yalçın amcanın sesiyle irkildim "adar oğlum gel buraya..." kime dediğini tam olarak kestirememiştim. Yalçın amcaya baktığımda ise gözlerinin, hala üzerimde hissettiğim iki çift mavi gözün en derinlerine baktığını gördüm. "Neden orda duruyorsun hergele." Seslendiği kişi bizim olduğumuz tarafa dogru gelince o olduğuna kesin emin olmuştum. Hafif kalın sesiyle seslenince bize yaklaştığını hissettim. " ne var baba?..." babasına olan bu tavrını anlamamıştım üstelik bunu bana bakarak söylemişti. "Neden çağırdın beni?" Mavi gözlerini yalçın amcanın üzerine çekince ordan ayrılmak istedim baba oğul yalnız kalmak istiyorlardı herhalde. "Şey. Yalçın amca ben bi gelenlere merhaba diyim." Sesim biraz titrek çıkmıştı çünkü gelen kimseyi tanımıyordum ve yalçın amcadan ayrılmak istemiyordum. Yalçın amca önce adar a sonra bana bakarak " Peki kızım. bende birazdan geleceğim yanına." Demesiyle beraber başımı sallayıp onlardan uzaklaştım.
Fark etmesin diye gelen insanların yanına gittim. Hepsi bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Bakışları, 'ne olacak bu kızın hâli?, nolcak şimdi ona?, kim bakacak henüz reşit olmamış bir kıza?' Der gibi içime saplanıyordu. O an hıçkırarak ağlamak istedim ama hiç halim yoktu ağlamaktan yorulmuştum. Bakışları üzerimde hissetmemek için biseylerle oyalanmak istedim. Yalçın amcanın olduğu tarafa gözlerim kayınca bisey tartıştıklarını anlamıştım. Sanki yalçın amca adar a laf geçirmeye çalışıyormuş gibiydi. Ama bu onların arasındaki bi meseleydi araya karışmak istemedim.
En son herkes toplandı ve benim için en acılı zamana geldik. Yasinler okunmuş, haklar helal edilmişti artık. Şimdi düşünmem gereken ne olacağımdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR GİBİ
Mystery / ThrillerNasıl bir araftı bu? Nasıl bir yıkılış? Bu nasıl bir acı ki... kelimeler birbirine dolanıyor? Göz pınarlarımda dolup taşan bir deniz. Yüreğimde kor kor yanan bir ateş ve gözlerimde derin bir keder... Daha nasıl bir intikam... Cümleme bir noktayı ço...