13:46
Pazar"Bu kahve biraz soğumuşta yenisini getirebilir misiniz?" diye sordu en son masada ki müşteri. İçimden küfürler etsem de gülümseyerek kahveyi aldım ve yanlarından ayrıldım.
Nefret ediyordum böyle müşterilerden, biz soğuk götürseydik her neyse ama kendileri sohbete dalıp ardından da kahvem soğudu dediklerinde deliriyordum.
"Turgut abi bir tane daha kahve yapar mısın?" kafasını sallayıp mutfağa ilerledi.
Benim gözüm ise her zaman olduğu gibi kapıdaydı. Pazar günlerinin olmasını dört gözle bekliyordum, günler hızlı geçiyordu ama resmen pazar günleri saniyeler bile zorla geçiyordu.
Kahveleri hazırlanınca biraz memnuniyetsiz bir ifadeyle masalarına götürdüm, diğer boşları tepsiye dizip arkamı döndüğümde arkadaşları ile içeri giren Çağrı'yı görünce anlık olarak olduğum yerde tutulup kaldım.
Öyle güzel gülüyordu ki, saatlerce izleyebilirdim.
Ve ayrıca çok temiz duruyordu. Kokusunu sarılarak daha net koklamak istiyordum. Sadece biraz sarılmak istiyordum.
Gözleri bana değdi, geçen hafta ki yakalanmadan sonra bana garip baktığını düşünüyordum ya da bana öyle geliyordu, bilmiyordum.
Gözlerini çevirdi ve normal bir ifade her zaman ki masalarına ilerlediler. Göz önünden çıktığımda biraz daha rahatlamıştım. Öyle gözümü dikip bakmayacaktım bu sefer.
Mutfak kısmına geçerken kaçamak bir bakış ile onların masaya baktığımda sanki ayarlanmış gibi o da bir şey konuşurken bakışlarını bana çevirdi. Gözlerimi irileştirmemek için kendimi zor tuttum ve kıpkırmızı olmuş suratımla mutfaktak içeri girdim.
Tuttuğumu yeni fark ettiğim nefesimi bırakırken, musluğa ilerledim ve suyu açıp elimi suya tuttum. Soğuk suyu yanaklarıma ve boynuma biraz sürüp musluğu kapattım. Yüzüm öyle yanıyordu ki bu soğukluk bile etkilememişti.
Kalbim hızlı hızlı atıyor, karnım ağrıyordu.
Derin bir nefes alıp mutfaktan çıktım, siparişlerini almam gerekiyordu.
Masalarına ilerlerken lanet olası gözlerim ne kadar ikaz etsem de yine onu buldu. Bu sefer bana bakmıyor, sohbet etmeye devam ediyordu. Masalarının önüne geldiğimde ise hepsi susmuştu.
Çağrı bana bakmak yerine önünde ki süs diye konulmuş çiçeğin kabını parmak ucuyla oynatıyordu.
"Hoş geldiniz, ne alırdınız?" diye sordum. Sesim titremediği için sonradan kendimi ödüllendirecektim.
"Sütlaç var mı?" kısa boylusu aç gibi duruyordu.
"Var." dedim kısaca.
"Ben bir sütlaç alayım."
"Ben de çay ve pasta varsa alırım." yanında ki sarışın konuştuğunda kafamı salladım tamam anlamında. Sıra Çağrı'ya gelince tüm vücudum kasılmıştı neredeyse.
Bakışlarım ona döndü, geriye yaslanmış dudaklarında hafif bir gülümseme ile masaya bakıyordu.
"Siz ne alırdınız?" dediğimde anında bakışlarını bana çevirdi. Göz göze geldiğimiz her saniye içim gidiyordu.
"Çay." dedi sadece. Ve sonra anında bakışlarını çevirdi.
"Tamamdır." deyip kaçar gibi yanlarından ayrıldım.
Mutfağa ilerlerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Sanki flört ediyor gibiydi?
Bu ihtimal kalbime hiç iyi gelmemişti.
Onlar mekandan kalkana kadar bir daha Çağrı ile göz göze gelmemeye çalıştım. Ama bu mümkün değildi, çünkü arada bir gözleri beni buluyordu.
Bu da tüm günümün güzel geçmesini sağlayan bir etkendi.
![](https://img.wattpad.com/cover/280954996-288-k820430.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARŞI İZNİ
Aktuelle Literatur[TAMAMLANDI] Amasya'da ufak bir kafede çalışan Mert ve her pazar oraya gelen askerin hikayesi...