8- SAATLER

24.6K 2.4K 1.8K
                                    

Pazar
18:34

"Mert, son masanın adisyonuna pastayı da eklemiş miydin?"

"Ekledim Turgut abi." diye mırıldandım hesap yapan adama.

Aklım başka yerdeydi, daha doğrusu Çağrı'daydı. Saatler geçmişti, izin saati bitmişti ama hâlâ gelmemişti. Tüm gün sabırsızca onu beklemiştim ama gelmemişti.

Derin bir nefes aldım, yine ceza yemiş olmalıydı. İtirafım yine haftaya kalmış gibi görünüyordu ama bugün kendimi o kadar hazır hissediyordum ki haftayı bekleyecek gücüm yoktu resmen.

Ani bir kararla kasanın olduğu bölümden çıkıp askıda duran ceketimi aldım, Turgut abinin bakışları bana kaymıştı.

"Abi bugün yarım saat erkenden çıkabilir miyim?" diye sorduğumda kafasını salladı.

"Çık bakalım."

"Sağ ol abi."

Ceketimi giyinip, telefonumu masanın üzerinden aldıktan sonra kapıyı açıp dışarı çıktım. Soğuk hava yüzüme vuruyordu, sokakta tek tük insan vardı çoğu da işten çıkmış evlerine yürüyorlardı.

Minibüslerin olduğu yere gelip askeriyenin önünden geçen minibüslerden birine bindim. Bu yaptığım biraz delilikti, silahlarla dolu olan bir yerde bir askere aşk ilanı yapmaya gidiyordum. Ama daha fazla beklemeye gücüm de yoktu sabrım da.

Minibüs yavaş yavaş ilerlerken kararmaya yakın havadan dışarıyı izledim. Bir on dakika sonra askeriyenin önüne vardığımda titreyen bacaklarım ile aşağı indim. Hava sanki ben minibüsün içindeyken daha da soğumuştu.

Yapraklar yerlerde sürüklenirken askeriye bölgesine girdim. İki tane nöbet tutan asker vardı ve oraya ilerlerken ikisinin de bakışları bana dönmüştü. Silahlarını sıkı sıkı tutuyorlardı.

Tam önlerinde durduğumda silahlı bir asker iki adım atıp bana yaklaştı.

"Selamün aleyküm." dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

"Aleyküm selam." dedi sert sesiyle. Nöbet tutan askerlerden en sinirlisine denk gelmiş olmalıydım.

"Ben biriyle görüşmeye gelmiştim de." dediğimde beni süzüp ardından konuştu.

"Ziyaretçi saati bitti." evet bunu biliyordum.

"Sadece bir şey söyleyeceğim." dedim inat ederek. "Arkadaşım oluyor, çok önemli."

Asker sanki biraz etkilenmiş gibi duruyordu.

"Seni içeri alamayız." dedi kafamı salladım.

"Buradan konuşurum, bir şey olmaz." dedim ısrarla. Evet ikna olmuştu bile.

"Tamam, adı ne."

"Çağrı.. Çağrı Ekici."

Söylediğim anda askerin yüz ifadesi değişti, o sert bakan askerin yüzünde ki acıya saniye saniye tanık oldum. Göğsüme bir ağrı saplanırken yutkundum.

"Neyi oluyorum demiştin?" diye sordu, sesi titriyordu.

"Arkadaşıyım?" dedim ama benim de sesim garip çıkıyordu.

İki asker birbirine baktı, diğer askerin gözleri dolu dolu olmuştu.

"Ne oluyor?" diye sordum gözlerim ikisi arasında gidip gelirken. "Söyleyin gelsin, çağırsanıza."

İkisi de cevap vermiyordu.

"Ne oluyor?" dedim bu sefer sesimi yükselterek. Silah tutan askerlerden biri derin bir nefes alıp bakışlarını bana çevirdi.

"Başın sağolsun." dediğinde kaşlarım çatıldı. "Çağrı Amasya'nın sınırında göreve gittiği sırada iki askerimizle beraber şehit oldu."

Kelimeleri hazmetmek zamanımı aldı. Dünya durmuş gibiydi. Askerin söylediklerini camın ardından duyuyormuş gibiydim.

Şehit lafı beynimin içinde tekrarlanırken, gözlerimden düşen damlalar yeri ıslatıyordu.

Askerin yanıma gelip sırtımı okşayarak bir şeyler söylediğini hatırlıyorum en son.

Üzülmemem gerektiğini söylüyordu.

Ben daha ona onu sevdiğimi bile söyleyememiştim ki...

***

Diğer bölüm final...

ÇARŞI İZNİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin