three

122 20 45
                                    

Marinette'in şekerli makarna olayını çıkartmasından tam üç saat geçmişti. Genç kız üstündeki hizmetçi kıyafetini çıkartıp rahat bir şeyler giyinmişti üzerine. Koltukta oturup telefonunda gezinirken dış kapı açıldı. Marinette gözlerini devirerek telefonuna bakmaya devam etti. Adrien'ın geldiğini biliyordu.

Adrien içeriye girdiği an onu eşofmanlarla beklemiyordu. Marinette sanki orada yokmuş gibi davranmaya devam ederken büyük salona bir adım attı. "Kıyafetlerini neden değiştirdin?" Mavi saçlı kız onu duymamazlıktan gelerek önüne bakmaya devam etti. "Sana diyorum Marinette!" Adrien sinirlendiğini hissettiği zaman kızın tam önüne geçti. Onu nasıl sinir edeceğini çok iyi biliyordu.

"Sana verdiğim hizmetçi kıyafetiyle daha da ateşli duruyordun ama.." Marinette mavi gözlerini hızlıca ona çevirerek ayaklandı. "Seni iğrenç! Kapa çeneni!" Adrien zaferle sırıtarak arkasını döndü. "Ne desem yapmak zorundasın, biliyorsun değil mi?" Marinette kollarını birbirine bağlayıp gözlerini havaya dikti. "Bunun gereksiz bir şey olduğunun farkında mısın?"

Adrien gözlerini devirdi. "Tsk.. Patronuna bu şekilde karşı gelmemelisin." Kurduğu cümleye ara verip yüzünü yüzüne yaklaştırdı. "Yoksa sana acımasızca şeyler yapabilir." Marinette korkuyla gözlerini kırpıştırıken Adrien şimdilik onu susturacağını düşünerek arkasını dönüp yürümeye başladı. Marinette hiç bir şey söylemeden yerine oturup telefonuna bakmaya devam etti.

*

"Ya sabahtan beri seni çağırıyorum! Alo! Kime diyorum ya?!" Adrien aşağı kattan gelen ses ile yumuşak yatağından kalkıp kapısını araladı. "Ne var Marinette ne istiyorsun?" Marinette hemen ardından bağırdı. "Şükür duyabildiniz bay sağır! Patlamış mısır nerede?" Adrien gözlerini devirerek merdivenlerden aşağı indi. Mutfakta kollarını birbirine bağlamış olan Marinette ile karşılaşınca sorgularcasına kafasını iki yana salladı. "Ne yapacaksın patlamış mısırı?"

Marinette elini bıkmışçasına alnına vurarak sıkıntıyla ofladı. "Şimdi bir şey derdim de.. dua et demiyorum. Yiyeceğim! Hani atıştırmalık ya?" Adrien onaylarcasına kafasını sallayıp bir dolabı gösterdi. "Şurada işte. Al ve ses çıkarma, işim var benim."

"Emredersiniz.." dedi Marinette sinirli çıkan sesi ile dolaba uzanırken. Adrien ona aldırmayarak yukarı kata tekrar çıktı. Marinette dolaptan çıkarttığı mısırı tencereye koyup beklemeye başladı. Bir yandan da düşünüyordu. Adrien neden böyleydi? Aslında ona çok hayran biri iken.. şimdi gıcık kapıyordu. Belli belirsiz sözleri ile onu deli ediyordu adeta.

Bir kere daha aklına gelince gözlerini devirdi. Ondan gram hoşlanmıyordu. Burada zorla tutuluyordu sonuçta. Bir kaç saniye sonra telefonunu cebinden çıkarıp oyalanmaya karar verdi. Açma düğmesine basıp kilit ekranına baktı. Luka ve o.. çok güzellerdi. Uzun zamandır Luka'dan hoşlanıyordu, Luka bunu biliyor muydu hiç bir fikri yoktu ama, belli etmek için her şeyi denemişti son zamanlarda.

Ama bir anda ortadan kaybolmuştu. Bütün şansı ellerinden kayıp gitmişti resmen. Gözünden bir damla yaş geldiği zaman kafasını iki yana salladı. "Ağlamanın sırası değil Marinette! Mısırlar.. Mısırlar!" Elindeki telefonu hızlıca cebine atarak duman çıkan tencereye baktı. "Aman tanrım! Nasıl unuturum! Tam bir aptalım!"

Aceleyle ateşi tamamen kısarak elleri ile yüzünü kapattı. "Off bir şeyi de becer Marinette, sadece bir şeyi!" Üstte kalan mısırları kaşıkla çıkartıp bir tabağa yerleştirdi. Sinirleri bozulduğundan dolayı somurtkan bir ifade ile televizyonun başına gelip bir film seçti. Onu izlemeye başlarken merdivenlerden gelen ayak seslerini işiterek patlamış mısırı battaniyenin altına sakladı. 

Adrien içeri girip etrafa bir göz gezdirdi. Etrafı koklamış gibi yapıp yüzünü buruşturdu. "Ne yaktın?!" Marinette iyi bir oyuncuydu, şimdi o aptalı anında kandıracaktı. "Ne?" dedi filmden gözlerini ayırmayarak. Adrien ayaklarını yere vura vura kızın önüne geldi. "Ne mi? Ne yaktın diyorum Marinette?!"

Genç kız filmi durdurup onun yüzüne bakmaya başladı. "Ya bir şey yakmadım! Dışarıdan geliyor o koku." Genç adam şüpheli bakışlarını ondan ayırmayarak kafasını ona doğru eğdi. "Aslında sana inanmıyorum.. ama tamam." Marinette onunla göz taması bile kurmuyordu ki kursaydı şu an gülmekten altına işemek üzere olacaktı. Kız boğazını temizleyerek filmi seyretmeye devam etti. Adrien arkasını dönüp televizyona baktı. "Ne izliyorsun?" dedi kıza dönerek. "Çizgi film mi bu?" Ağzını kocaman açıp gülümserken Marinette gözlerini devirerek uzun zaman sonra onunla göz teması kurdu. "Buna anime deniliyor seni aptal, her neyse sen o küçük beyninle bunun anime olduğunu bile anlamadın Agreste."

Adrien olduğu yerde kalarak dudaklarını dişledi. Sinirini bu şekilde atıyordu sonuçta. "Ne bileyim ben anime nedir? Salak mısın ya?" Çatık kaşlarını tekrar televizyona çevirerek diziye baktı. İnsanlar devlerden kaçıyordu, aslında.. güzele benziyordu? "Bunun adı ne?" dedi izlemeye devam ederken. "Attack On Titan. (Titanlarla Savaş) dedi Marinette imalı bakışlarıyla.

Adrien büyük koltuğa bakıp hemen Marinette'in yanına oturdu. "Sende mi izleyeceksin? Git diğer koltukta otur!" dedi Marinette sitem ederek. Ama Adrien onu duymamazlıktan geliyordu. Marinette biraz daha bağırdıktan sonra sustu, diziyi kaçırmak istemiyordu.

*

"Anlamadım şimdi, Eren ve Mikasa üvey kardeş? Ama Mikasa Eren'e aşık.. Ayrıca Armin.." Marinette ellerini battaniyeye vurarak bağırdı. "Adrien yeter! Ya sen salak mısın?! Yeter artık!" Adrien şaşkınlıkla ona bakarken battaniyenin üstünde oluşmuş olan boşluğa baktı. Battaniyeyi hızlıca Marinette'in üstünden çekip yanmış olan mısırlara baktı. Ellerini birbirine çırparak ayaklandı. "İşte bu! Yakaladım seni, bak sen yakmışsın!"

Marinette mısırlara bakarak derin bir iç çekti. "Sen geldin diye yiyemedim zaten! Defol buradan ya! Animeden de bir şey anlamadım!" Onu ittirmeye başlayarak tüm koltuğu kaplamayı da başarmıştı. Artık Adrien yanına falan oturamazdı. Adrien gözlerini devirerek kollarını birbirine bağladı. "Aman iyi, sanki meraklıydım ben seninle bir şeyler izlemeye. Ayrıca hiç de beğenmedim."

Marinette onu umursamayarak patlamış mısırlarından bir tanesini ağzına attı. Elini görüşürüz şeklinde ona salladıktan sonra Adrien gözden kaybolmuştu. İşte Marinette şimdi rahat rahat izleyebilirdi.

*

Marinette uykusunun geldiğini esnemesinden ve gözlerinin yavaşça kapanmasından anlamıştı. Saat neredeyse sabah yedi olacaktı. Masanın üzerindeki kahve bardaklarına bakıp bir iç çekti. Yavaşça ayağa kalkıp bardakları eline aldı. Merdivenlere doğru yürürken kafasını kaldırıp gördüğü şey ile olduğu yerde kaldı. "Adrien?" dedi fısıldayarak.

Adrien merdivenlerde uyuyakalmıştı. Bunu nasıl becerebilmişti hiç bir fikri yoktu ama filmi izlemek için burada uyuduğuna yemin edebilirdi. Elindekileri karşısındaki küçük masaya bırakıp Adrien'ın yanına çöktü. Bir eliyle gözlerini ovalarken diğer eliyle onu dürtüyordu. "Adrien.." Kocaman esneyerek ellerini gözlerinden çekti. "Adrien kalksana!" Bunun işe yaramayacağını fark ettiği zaman yavaşça ayaklandı. Çocuğun kolunu tutup omzuna attı. Bu şekilde zor da olsa onu odasına çıkartabilirdi.

Merdivenlere bir adım attığı anda zil çaldı. Kafasını kapıya çevirip hadi ama bakışı attı kendi kendine. "Bu saatte kim gelir ki? Tanrım.." Adrien ile birlikte kapıya yürüyerek yavaşça kapıyı açtı. "Adrieen! Birtanem!" Marinette karşısında tanıdık olmayan kızı görünce afalladı. Kız uzun kollarını açmış kapalı gözleri ile kapının tam ortasında dikiliyordu. "Şey.." dedi Marinette. Kız onun sesini duyduğu an gözlerini açarak irkildi. "Siz kimsiniz?" Kahverengi saçlı kız gözlerini kocaman açarak karşısındaki manzaraya baktı. "Asıl sen kimsin!?"

ARKADASLARINIZI ETİKETLER MİSİNİZ LUTFEN LUTFEN ASKLARİM

Çok uzun zaman oldu farkındayım ve ayrıca çok özür dilerim bir kaç haftadır gerçekten boşluktaydım hiç bir şey yapasım yoktu.

Umarım hoşunuza gitmiştir.

Adrienette - AssistantHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin