boğulma sanatı

143 19 24
                                    

Jimin'in, gecenin geri kalanını Black Rabbit'in gösterişli süitlerinden birinde oturup; parmaklarıyla oynayarak geçiremeyeceğine karar vermesi pek de uzun sürmemişti. Bir tarafı odanın rahat ve güvenli ortamından ayrılmak istemiyordu, diğer yanı ise bir süreliğine kumarhanede dolaşmanın zararı olmayacağını söylüyordu. Belki cebindeki beş doları daha yararlı bir miktara dönüştürebilir ve içecek alabilirdi kendisine.

Ya da direkt rulet masasından uzak durmalıydı bugün.

Kumarhane en son ziyaret ettiği gibiydi— çok parlak, çok sesli, çok kalabalık. Normalde korkutucu gelmesi gerekse de ürkütücü bir rahatlık sağlıyordu vücuduna; Jimin'in hayatı ne kadar şiddetli değişim geçirirse geçirsin, Black Rabbit aynı kalacaktı. Kendi kuyruğunu yiyen upuzun, uykusuz bir yılandı ve değişmeyecekti.

Kafasında bir amaç belirlemeden yürüdü etrafta Jimin, ve insan arasına karışmanın böyle çok daha kolay olduğunu fark etti. Okulda, koridorda karşısına çıkan kişiyle göz kontağı kurmama oyununu oynardı hep. Fark edilmeden insan trafiğini aşmak, kumarhane patronları kendileri ve oyunlarına odaklı iken çok daha basitti.

Yakınındaki bir masanın diğerlerine göre daha az dolu olduğunu fark etti, izlemek için yakınına yürüdü. Tek izleyenin kendisi olmadığını fark ettikten sonra rahat bir nefes aldı. Bir grup insan zarlı bir oyunun içine dalmışlardı. Biri zarları masaya fırlattı, fakat çıkan sayılardan pek memnun kalmadığı yüzünden bariz şekilde okunuyordu. Krupiye, beyaz elbisenin üstüne altın renginde yelek giyen kadın, masadaki birkaç yuvarlak fişi bir sopa yardımıyla topladı ve önüne çekti. Kuralları anlamaya çalıştı Jimin, fakat ruletten daha komplike görünüyordu gözüne.

Oyuna o kadar odaklanmıştı ki, masadaki diğer müşterilere hiç dikkat etmiyordu; ta ki beline sıcak bir el bastırana kadar. Kafasını hızla yan tarafa çevirdi; ilk dikkatini çeken, adamın siyah saçlarına eşlik eden yapılı vücuduydu. Ama bu— Bu Zodiac değildi. Başkasıydı.

Jimin, ne istediğini soramadan yabancının eli sırtına doğru ilerlemiş ve omeganın boynunu kolu arasına almıştı; yersiz samimiyeti daha da arttırarak kendine çekti, fazlasıyla yakınlaşmışlardı yabancı alfayla. Bir alfaydı, kokusu belli ediyordu. Alıştığından farklı ve karışıktı aroması, ne koktuğunu tam olarak anlayamamıştı.

"Zoey sana göz kulak olmamı söyledi," fazla yüksek bir fısıltıda konuştu Jimin'in kulağına.

"Zoey," dedi yavaşça. "Zodiac'tan bahsediyorsun." Adam sessiz kahkahalara boğulurken, neredeyse omeganın nefesini kesecek kadar sıkılaşmıştı boynundaki kolu.

"Onunla tanıştın yani."

Başıyla onaylamaya çalıştı Jimin, fakat sıkı tutuşu izin vermiyordu hareket etmesine. "Bu gece tanıştım."

"Görüşmüş olsan bile, gerçekten tanışmadın," diye fısıldadı adam. "Sanırım onunla gerçekten tanışmış olan herkes geberdi."

Jimin bu bilgiyi geçiştirmek istese de, suçlamaları berrak bir gökyüzü kadar açıktı.

Zodiac katildi.

"Sen de mi ona çalışıyorsun?" Soru yöneltti Jimin, sesinin stabil çıkmasına kendisi dahi şaşırmıştı.

Kıkırdadı alfa, yanındakinin kulağına fazla yakındı. "Ne kadar akıllı küçük bir şeysin sen," dedi yavru bir köpeği över gibi. "Bu kadar iyi bir çocuk olduğun için sana ödül vermeli miyim?"

Gördüğü muameleyle hırıltı birikti Jimin'in boğazında. Şimdiden bıkmıştı bu adamdan. "Olay çıkartmadan önce siktiğimin ellerini üstümden çek."

siyanürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin