20.BÖLÜM : VENDICATIVO

726 78 264
                                    

    Kardeşim yaşıyor olabilir miydi? Yaşıyorsa neredeydi? Neden bu zamana kadar karşıma çıkmadı? Yoksa bu bir yalan mıydı? Peki yalansa neden ben acı çekiyordum?

Düşüncelere dalıp gitmiştim ki bir ses ile düşüncelerimden çıkabildim. "Aleda daha iyi misin?"  Albert benden biraz uzaktaydı yalnız kalmamın iyi olacağını düşünmüştü sanırım. "İyiyim Albert."  iyiyim demiştim ama sahi iyi miydim ben? Derin bir of çekmiştim.

Ayağa kalkıp ona doğru yürümeye başladım. Bir saniye yeni fark ediyordum. Neredeydik biz? Uzun ve sık ağaçların içinde yürürken esen rüzgar yüzümü okşuyordu.

Kafamda durmayan seslerle ormana kadar koşmuştum sanırım. Arkamdan ise sadece Albert gelmişti. Arkamdan gelmiş ama benden biraz uzak durarak beni yalnız bırakmıştı. Beni bu denli düşünmesi çok hoşuma gitmişti.

Düşüncelerimden sıyrılıp onun yanına gittiğimde bir ağacın altında oturuyordu. Yanına oturdum ve kafamı onun omzuna yasladım. "Ne yapacağımı bilmiyorum ben Albert. Kime ne diyeyim, nasıl düşüneyim bilmiyorum. Kardeşimin yaşıyor olabilceği duygusu beni bir yandan çok mutlu ederken diğer yandan çok üzüyor. Ya kardeşim ölmüşse? Ya o cadı yalan söylediyse. Bunun acısıyla birkez daha yıkılmak istemiyorum.

"Sence yaşıyor mu?"  kafamı ona doğru kaldırıp gözlerine baktım. "Onu birlikte aramaya ne dersin?"  dediğiyle biraz duraksamıştım "Nasıl bulacağız ki?" gözlerimin içine bakıp gülümsedi "Cadı kardeşin yaşıyor dedi. Seni büyüten kişinin dediğine göreyse bir cadı onu kaçırmıştı ama öldüğünü gözleriyle görmedi değil mi? Öyleyse öldüğünü kimse görmediyse Adal için öldü diyemeyiz."   Albert çok mantıklı konuşuyordu. Beni büyüten annem Adal'ın öldüğünü görmemişti. Sadece ölmüş olabilceğine inanmıştı." Peki bu cadılar nerede yaşıyordu? " sırıtarak sorduğu bu soru karşısında biraz da olsa heyecanlanmıştım" Kalkanın öbür tarafında. " gülerek verdiğim cevaba karşılık" Aferim prenses hanım. " sesini incelterek söylemişti ve bu benim komiğime gitmişti.

Ayağa kalktı önümde eğilip elini bana doğru uzattı ve" Kraliçem, saat çok geç oluyor. Okulumuza gidip dinlenelim ve yarın sabah erkenden bunu kral ile konuşalım. Olur mu? " bana kraliçem demesi hoşuma gitmişti. Gözlerinin içine bakarken karameli anımsatan bir çift gözlerin içinde kayboluyordum resmen.

Aleda kızım sen manyak mısın? Kalksana ayağa çocuğun beli kırılacak şimdi eğilmekten. Sen hala karamel göz diyorsun.

Kendi kendime konuşmam bittiğine göre artık ayağa kalkabilirdim. Albert'ın elinden tutup ayağa kalktım. Birlikte atlarımıza doğru yürüdük. Tam atlara bineceğimiz sırada bir muhafız bize doğru koşup "Kral ve Kraliçe sizinle konuşmak istiyor efendim." muhafıza tamam dedikten sonra Albert 'a döndüm "Sanırım bu bizim için iyi oldu. Zaten konuşmamız gerekiyordu."  Albert hadi gidelim dercesine işaret yapmıştı.

Kral ve kraliçe' nin yanına geldiğimizde küçük yuvarlak bir masanın etrafına oturduk. Kral konuşmaya başladı " Aleda ne zaman krallığını aramaya çıkacaksın. Bir gün belirledin mi? " aslında aklımda birşeyler vardı ve bunu krala söylemek istiyordum. "Öncelikle şöyle düşündüm. Güçlerimizi henüz tam olarak kullanmayı öğrenemedik. İlk olarak güçlerimizi tam olarak öğrenmek daha sonra yola çıkmak istiyorum. Zira karşımıza nelerin çıkacağını bilemeyiz. Yanımda ise Albert ve diğer arkadaşlarımı alacağım. Tabi onlar da gelmek isterlerse. " kral ve kraliçe birbirleri arasında fısıldayarak konuştuktan sonra kraliçe bana dönüp" Aleda güçlerinizi hızlı ve ustaca size öğretebilecek birini tanıyoruz. "Vendicativo..."

Vendicativo mu? O da kim? Yoksa o da bir bilge felan mıydı? Profesör de olabilir aslında. Yoksaa o bir büyücü müydü, ya da bir filozof.

Yine düşüncelere dalmıştım ki Albert 'ın sorduğu soru ile düşüncelerimden kurtuldum. "Kim bu Vendicativo?"  sanki aklımdan geçenleri okumuş gibiydi. Acaba kurt adamların böyle duyuları var mıydı?

KAYIP KRALLIK : YENİDEN DOĞUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin