1. BÖLÜM "CEVABI ARANMAMIŞ SORULAR "

562 321 230
                                    

"Dilerseniz videoyu açıp öyle okuyabilirsiniz. İyi okumalar düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın"

Daha fazla vakit kaybetmenin anlamsız olduğunu düşünerek hızlı adımlarla banyodan ayrıldım. Odama vardığımda telefonumun bildirim sesi dikkatimi çekti gün içerisinde pek telefonda aktif olan biri değildim. Komodinin üzerinde duran telefonumu elime aldım ve bildirim çubuğundaki mesajı okudum.

MERT: Merhaba Aykal bir şey söylemek için aramıştım açmayınca mesajla iletmek istedim. Bugün okuldan önce buluşalım mı sana söylemem gereken bir şey var.

Telefonumu kontrol ettiğimde 4 dakika önce Mert'den bir aramanın gelmiş olduğunu gördüm ve mesajlaşmaya geri dönüp ''Evet, aramışsın duymamışım 15 dakikaya caddedeki fırının önünde olurum görüşürüz.'' yazıp telefonumu yatağın üzerine attıktan sonra üzerimdeki pijamalarda kurtulup okul formamı giydim çantamı sırtıma attım ve artık çıkmak için hazırdım. Son kez evi kontrol ettim. Evim büyük sayılmazdı ama bana yetiyordu. Tatlı sevimli bir evdi içimi sımsıcak yapıyordu. Tam çıkacakken gözüm salondaki saate ilişti saat 8'i çoktan geçmişti. Genelde alarmımı 7ye kurar ayılmak için kendime biraz zaman tanıdıktan sonra hazırlanıp çıkardım. Ama dün gece pek uyuyamadığım için alarmı duymamışım. 8e çeyrek kala açtım gözlerimi haliyle biraz geç kalacaktım. Aslında direkt okula geçsem daha iyi olurdu ama içten içe Mert'in ne söyleyeceğini merak ettiğim için kabul etmiştim buluşmayı. Okulum ile evim arasında pek fazla mesafe yok şansıma havada bugün güzeldi bende yürümeyi tercih ettim. Kısa bir süre sonra Mert'e söylediğim yere vardığımda elleri açık mavi kot ceketinin cebinde fırının önünde beni beklerken buldum onu beni gördüğünde gülümsedi ve ''Selam ''dedi. Selam dedim gülümseyerek. Ayaküstü selamlaşmamız bitince kenardaki pastaneyi işaret etti gözleriyle sarı renklerle tasarlanmış şirin pastaneye baktım onaylarcasına başımı salladım. Pastaneye girip köşedeki masaya oturduğumuzda içeriyi daha fazla inceleme fırsatı buldum. Mis gibi börek ve poğaça kokuları arasında büyülenmiş gibi pastaneyi incelerken Mert'in gülümsediğini gördüm ''Bilseydim seni daha önce buraya getirirdim.''dedi. Keşke dedim iç çekerek her neyse konumuz bu değil pek fazla vaktimiz yok biliyorsun okula geç kalıyoruz dediğimde. Boğazını temizleyip söze girdi ''Öncelikle geldiğin için teşekkür ederim ve evet haklısın geç kalıyoruz fazla uzatmayacağım zaten''dedikten sonra derin bir nefes verdi. Biraz sonra beni hayretlere düşürecek cümleleri kafasında toparlamaya çalıştığını hissettim bir şeyler oluyordu ve evet en son benim haberim olacaktı. Bal rengi gözlerini benim gözlerime dikip sanki bir şeyler ararmışçasına baktığında onu cesaretlendirmek adına bir süredir aramızda oluşan sessizliği nihayetinde bozan ben oldum. Mert bir sorun mu var? Dediğimde yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip ''Aykal nasıl anlatsam bilemedim dün gece bana bir telefon geldi ve arayan Nihat amcaydı. Tahminimde haklı çıkmıştım söylediği isim ile birlikte başımdan kaynar sular döküldü resmen sadece ''Neden?'' diyebildim. ''Bilmiyorum bana acilen seni görmek istediğini söyledi'' ama bana gerek kalmadığını bir daha karşıma çıkmayacaklarını söylemişlerdi ve şimdi yeniden beni yanlarında mı istiyorlardı peki ama niye? Daha önceden onların yanında bulunmuştum. Bu sefer bana söylemeyip başkasıyla iletmişlerdi haberlerini genelde direkt benimle iletişime geçerlerdi. Aklım bana bir işler döndüğünü söylüyordu ama benim gelmemi istiyorlarsa istediklerini yapacaktım.'' Hey daldın gittin, tamam seni geri istemeleri garip ama kötü bir şey olduğunu zannetmiyorum endişelenme neyse sabah sabah yeterince gerildik limonatanı iç de gidelim ilk ders kaçtı bari ikinciye yetişelim değil mi?'' Haklıydı ilk dersin çoktan sonlarına yaklaşmıştık. ''Ama Mert daha limonatam duruyor hemen bitiremem ki.'' Dedim başımı sağa yatırıp bir çocuk gibi mızmızlanarak Mert dişlerini göstererek kocaman gülümsedi benim bu şımarık hallerimden sonra ''Aykal bak aklıma ne geldi hatırlıyor musun küçükken okula geç kaldığımızda bisikletlerimizle giderdik ve yolda da yarışırdık hatta.'' Bu sefer kocaman gülümsemesini sunan ben olmuştum bir insanın çocukluk anılarını hatırlayıp da gülümsememesi mümkün mü hele de o anılar en mutlu günlerdense.''E ne duruyoruz yarışalım yine '' diye teklif sundum. Mert her zamanki özgüveniyle ''Kesin ben kazanırım yine.''dediğinde.'' Küçükken de böyleydin ama hatırlatırım bonus kafa yenilen taraf hep sen oluyordun yarışın sonunda.'' ''Göreceğiz minik fare '' diyip hesabı ödemek için kasaya doğru yöneldi. Bende o sırada çantamı sırtıma atıp pastanenin önüne çıktım. Derin bir nefes aldım bugün hava cidden de harikaydı güneş tüm kavuruculuğuyla en tepeden selamlıyordu bizi birkaç saniye sonra yanımda biten Mert'e söyle bir bakış atıp koşmaya başladım ilk başta biraz afallasa da sonra nereye gittiğimi anlayıp o da benden hemen sonra koşmaya başladı. Nihayet bizim eski kulübenin önünde durduğumuzda soluklanmak için bir müddet beklememiz gerekti ben hala nefes nefeseyken ''Ben kazandım yine''dedim. ''Fazla sevinme bisiklette ben kazanacağım.'' Diye diretti Mert. Yıllar önce birlikte inşa ettiğimiz minik kahverengi tahtalı kulübemizin içinde yarış için her zaman hazırda bekleyen bisikletlerimizi dışarı çıkarttık. Mert dedim kaygılı bir sesle sence neden çağırdılar beni? "Bilmiyorum ama bu akşam öğreniriz nedenini. Hadi ama asma suratını"dedi yanağımdan bir makas alarak. Bisikletlerin üstündeki tozlanmış örtüyü kaldırıp sürükleyerek dışarı çıkarttıktan sonra ''Biz fark etmedik galiba ama uzun zaman olmuş yarışmayalı baksana toz pis içinde kalmışlar'' dediğimde''Merak etme sen bugün okuldan sonra gelir bir güzel yıkarız onları yeni gibi olurlar hemen'' dedi. Tamam, e hadi o zaman başlayalım Mert Bey. ''Önden buyurun Aykal Hanım çünkü buna ihtiyacınız olacak'' dedi hafiften gülümseyerek. Bunu sen istedin diyerek hızlıca atıldım öne bisikleti öyle hızlı kullanıyordum ki yetişmesi imkânsız diye düşündüm ama bir de ne göreyim o bana çoktan yetişmiş hatta neredeyse geçmek üzere. Kısa süre içerisinde sanırım berabere kalarak okula varmıştık. Bisikletimden indiğimde ikimizde kazandık dedim gülümseyerek -belki de gün içerisinde beni en çok gülümseten kişi Mert hatta tek gülümseten kişi bile diyebiliriz. Özelliklede şu anda olduğu gibi çocukluğumuzdaki anılarımızı bugünümüzde yâd ederken gülüyor suratım- ''Anlaştık'' dedi elini uzatarak. Bende anlaştık dedim uzattığı eli sıkarken.
***

Okul kapısından giriş yaparken etraf sessizdi anlaşılan dersteydiler. Saatime baktığımda ''Birinci ders zaten kaçmıştı ama anlaşılan ikinciye de gecikmişiz teneffüse az kaldı kantinde oturalım bence'' dedim. ''Tamam, o zaman pastanede içemediğin limonatanı içemeye ne dersin?'' Olur dedim gülümseyerek. Kantinde bir masaya oturduğumuzda sessizce içeceklerimizi içtik ve teneffüsü bekledik. Zilin sesi okul koridorlarında yankılanmaya başlayınca hadi dedim geç kâğıdı alalım. Kısa bir idare ziyaretinden sonra sınıfa çıktık. Sırama geçtiğimde başımı masaya yasladım ve birkaç saniyeliğine gözlerimi yumdum. Derin bir nefesin ardından doğrulup kitaplarımı hazırlamaya koyuldum. Saatler birbirini kovaladı ve nihayetinde dersler bitti. Hızlıca çantamı hazırlayıp çıkışa doğru yürüdüm. Hemen ardımdan gelen Mert '' İlk önce bisikletlerimizi yıkayalım sonra geçeriz olur mu?'' diye sordu. Tamam dedim mor renkte bisikletime yerleşirken. Ardından minik kulübemize doğru yol aldık. Bisikletlerimizi kenara bırakıp kova su ve sabun ayarladık sonrasında başladık temizliğe. Ne de güzel parladı ara sıra yapmalıyız bunu bayadır yoktuk hep kir pas içinde kalmışlar ama nihayet paklandılar dedim. ''E napalım vakit bulamadık ki ama olsun yinede iyi oldu temizlediğimiz'' dedi. İşimiz bittiyse biraz yürüyelim mi diye sordum. Onaylarcasına başını salladı ve adımlarımızı rastgele bir yöne çevirdik. Bir süre sonra'' Nasılsın diye sordu. Nasıl gidiyor hayat?'' İdare eder diye yanıtladım. Yani idare etmek zorunda dedim buruk bir tebessümle. ''Haklısın dedi kısık bir sesle hayat bir şekilde devam ediyor ve idare etmek zorunda yoksa her şey daha da çekilmez bir hal alır. Bir şeyleri kendimiz için en kolay hale getirmenin tek yolu her şey yolundaymış gibi yapmak. Sanki her saniye düşüncelerle boğuşan bizler değilmişiz gibi davranmak hiç kapanmayacağını düşündüğümüz yaralarımızın üstünü örtmek son bulacağına dair umudumuzu kaybetmemek yapabildiğimiz en iyi şey her geçen gün içimize attıklarımız bizi yiyip bitirirken.'' "Sanki söylediğin her şeyi sonuna kadar yaşamışsın her kelimen acıtıyor canını kalbindeki kırıklık gözlerinden okunuyor" dedim bu sözlerine karşılık. ''Beni iyi tanıyorsun''dedi gülümseyerek ve yürümeye devam ettik. Bir süre ikimizde konuşmadık ama sessizliğimizle bile birbirimize bir şeyler anlatıyor gibiydik. Pek dile getirmesek bile bu hayatta hep birbirimizden güç aldık ve almaya da devam ediyoruz. Benim zor anımda o onun zor anında ben hep destek oluyoruz birbirimize. Mesela bir gün o yanımda olmadığında ne yapacağımı kestiremiyorum çocukken bile en ufak şeyde yanına koştuğum kişi eğer bir gün giderse ben ne yaparım bilmiyorum mutlaka o gün gelecek ama umarım ki yakın gelecekte değildir. Çünkü şu anda bunu kaldırabilecek güce sahip değilim. '' İstersen sen eve geç bir saate buluşalım'' dediğinde aklımdaki düşüncelerden sıyrılıp tamam bir saate haberleşiriz diyip ayrıldım yanından. Evin önüne geldiğimde kapının girişinde bir zarf gördüm. Zarfı elime alıp merdivenleri çıktım. İçeri girip koltuğa oturduğumda okumaya başladım şöyle yazıyordu içindeki kâğıtta;

''Merhaba Aykal sana ihtiyacım var. Zaten Mert'le ilettim ama benden de duymanı istedim. Bugün görüşebilirsek çok sevinirim.''
NİHAT

Ne bu kadar önemli olan dedim kendi kendime. Neyse kısa bir süre sonra öğreniriz diye yanıtladım kendi sorumu.

İÇİMDEKİ BEŞLİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin