Tanışma (1)

538 29 38
                                    

San'dan Anlatım:

Sabahın ilk ışıklarında huzur ve mutlulukla uyandım. İşte, yeni bir gün daha başlıyor. Ama bu, benim için diğerlerinden çok daha farklı bir gün. Tatil bitti artık, bugün çok mutlu bir sene geçirdiğim konservatuvarıma, arkadaşlarıma ve ona, 4 ay sonra ilk kez göreceğim Wooyoung'a kavuşuyorum.

Fakat belki de içime kapanık bir insan olduğum için bu aşkımı ona bir türlü açıklayamadım. Ama ne önemi var ki? Gene koca bir ders yılı boyunca onunla birlikte olacağım. Bunu düşündükçe, sevinçten  içim içime sığmıyor...

                      ●  ●  ●

Sınıfa girdiğimde birkaç kız arkadaşım da hemen yanıma geldi.

Yoohyeon: "Bütün yaz seni bekledim. Güya tatilin son bir ayını burada geçirecektin de, biz de seni görmek şerefine erişecektik."

"Biliyorsun ailemin yanındaydım."

Yoohyeon: "Yine de insan iki satır bir şey yazar, hal hatır sorar."

"Haklısın ama olmadı işte."

Konuşurken sürekli etrafa bakıyordum. Onu arıyordum...

Yoohyeon: "Sen birini mi arıyorsun?"

"Şeyyy, evet. Wooyoung'a baktım.  Daha gelmedi herhalde.

Yoohyeon: " Heh boşuna arama, Henuz gelmedi. Hiç derse saatinde geldiğini gördün mü Wooyoung'un?"

O sırada sınıfa Wooyoung girdi. Herkesle yüzündeki en samimi ve güzel gülümsemesiyle selam veriyordu. 

Yoohyeon: "Bak eğer bize kendini affettirmek istiyorsan bizimle akşam Dami'nin yapacağı partiye gelmeli-"

O öyle konuşurken Wooyoung'a öyle odaklanmıştım ki, dinlemiyordum, dinleyemiyordum bile. Hızla Wooyoung'un yanına ilerlerken sözünü yarıda bırakmasını sağlamıştım. Bunu sonra telafi ederdim, sorun değildi değil mi?

Yüzüme ne zaman yerleştirdiğimi bilmediğim aptal gülümsememle onu izliyordum. O bana bunu yaptırıyordu. Onu izlerken sanki kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyordu.

Herkesle sevinçle selamlaşırken bana bakıp gülümseyerek kafasıyla selam vermişti. Bende bunu fırsat bilerek hemen yanına koştum ve elimi uzattım.

"M-merhaba."

"Ah, merhaba."

Elimi sıkıp merhaba dedikten sonra başka bir arkadaşını görüp hemen yanına gitmişti. Arkasında yüzümdeki birazcık solmuş gülümsememle elime baktım. Elimi sıkmıştı. Evet, bundan bile etkileniyordum. Ne vardı ki yani? ;)

                    ●  ●  ●

Korodaydık. Ben piyanonun başında, şarkının melodisini çalan kemanist ve gitaristlere, daha çok ritardando ve diyezlerle çalınan parçayla eşlik ettim. Ardından solistler, ellerinde sözleri yazan parçayı ruhla ve aşkla söylemeye başladı. Daha doğrusu, Wooyoung ruhla ve aşkla söylüyordu.

Şimdi söylenecek kısmı, sadece Wooyoung söyleyecekti. Içimi yine bir heyecan kaplamıştı.

Şarkıya başlayınca o güzel ve içten sesiyle, sanki orkestramızın ruhunu yükseltmişti. Bende ondan aldığım bu muhteşem enerjiyi, piyanoya daha sert vurarak daha içten çalıyordum. Ne de olsa piyano tuşlarına ne kadar sert basarsak, o kadar da net ve ağır ses gelir değil mi? Bunu neden mi açıklıyorum?  Çünkü piyano çalmamın sesinin daha çok gelmesini istiyorum, sanki birlikte düet yapıyormuşuz gibi hissettiriyordu bana.

Sleepless Nights | WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin