Cumartesi
Kahvehanenin önündeki taburede oturmuş, sigara içiyor ve düşünüyordu Tolga.
Dünden beri kendine gelememişti. Bir şeyin bu kadar aklını kurcalamasına alışkın değildi, sinirini bozan neyse gider hallederdi. Ama önündeki bulmaca sanki çözemesin diye itinayla hazırlanmıştı, adım attığı her an bir engelle karşılaşıyordu.
Önünde bir hareketlenme olunca döndü,
"Sen taş mı sakladın bakayım?"Karşısında oturan otuzlu yaşlarındaki mahalleden abisi kaşlarını çatıp konuştu,
"Tavla oynuyoruz oğlum, ne taş saklaması?"Kafası yerinde miydi sanki Tolga'nın, ne oynadıklarını bile unutmuştu.
Tespih bulunan eliyle yüzünü sıvazladı, şu Allah'ın belası baş ağrısı bir türlü geçmek bilmiyordu. İçine dert olmuştu ulan çocuk. İki günde tüm dengesini bozmuştu resmen.
Huyu değildi birine bu kadar saplanmak. Ama Allah biliyordu ya bir şeytan tüyü vardı bu herifte, kendine çekiyordu.
O ikisinin arabaya binip küçük gören bakış attıkları an aklından çıkmıyordu.
"Amına koduğumun beyni, sus artık." dedi kendi kendine.
"Tolga abi, Tolga abi!" Yanına doğru koşan ikiliye parmaklarının arasından baktı. Şu çocuklar epey katlanılmaz yaratıklardı, hele de zor bir gün geçiriyorsanız.
"Hayırdır Eren, ne oldu?"
"Abi Cihan bize gelebilir mi, lütfen?" Diye sorduğu sırada, kardeşi Cihan arkadaşının arkasına saklanmış bekliyordu. Abisinin ters bir cevap vermesinden korkuyor gibiydi.
Furkan'ın babası evlerini bastığından beri kimseyle samimiyet kurmamıştı Cihan, kendisini herkesten soyutlamıştı. Yıllar sonra ilk defa bir arkadaşının evine gitmek için izin alıyordu.
Tolga bu konuda tedirgindi şayet babasının kesin emri vardı.
"Cık, olmaz." Dedi kesin bir tavırla.Cihan'ın yüzü düşerken Eren sızlandı,
"Abi lütfen ama ya, bak hem benim abim de evde."Tolga tek kaşını kaldırdı,
"Senin abin?""Abim işte, seninle yaşıt."
"La oğlum anan dün doğurmadı herhalde abini, bu zamana kadar niye görmedik?"
Eren'in sesi kısıldı, bu konu hakkında konuşmak istemiyor gibiydi.
"Gelmiyordu yanımıza."Tolga bu işte bir bit yeniği olduğundan emindi. Kaç yıldır bu mahallede yaşıyordu, bir kez olsun görmemişti Eren'in abisi denen herifi.
Çocuk akıllarıyla Tolga'yı kandırmaya çalışıyorlardı ama o kadar kolay değildi.
Tavla oynadığı adama işaret ettikten sonra taburesinden kalktı,
"Yürü, göster bakayım sen şu abini bana."Tolga, Eren'in yalanını itiraf etmesini bekledi ama çocuk onu şaşırtarak yola koyuldu.
Cihan ve Eren önde, Tolga arkada yürüyordu. Bir kardeşine, bir de onun arkadaşına baktı.
Umuyordu ki olay her ne ise Cihan'ı üzen bir şey olmazdı. Zaten kendini yeni yeni toparlıyordu çocuk, bir darbe daha alırsa yıkılırdı."Yurtta kaldığı için gelmiyordu yanımıza." Yolu neredeyse yarılamışken konuştu Eren.
"Hadi bakalım."
Tolga cebine soktuğu tespihi çekti.
Yurtta kalıyor da olsa en azından tatillerde gelirdi, görmemiş olması imkansızdı. Hala inanmıyordu bu çocuğun dediklerine.