bir tek düşüncem

2.4K 184 59
                                    

"Evladım dersin yok mu senin?" basketbol sahasında yere çökmüş, sigara içen çocuk gelen sesle dalan gözlerini kaldırdı.

Tüm sınıfların derste olması gereken bu saatte dışarıda olan iki kişi birbirine baktı.

Diğeri bir derdi varmış gibi görünen genci hemen tanıdı.
"Hayırdır Tolga, hangi denizde gemilerin battı?"
Ellerini ceketinin altından beline yaslamış olan adam sordu.

"Batsa yine iyi müdürüm, benim hiç gemim olmadı." Bir öğretmene yakalanmış olsaydı hala rahatlıkla dumanını üfleyerek konuşuyor olmazdı. Ama gelen müdürüydü ve onun sinirinin bir zararı yoktu.

"Yine bir şeyler saçmaladın ama neyse... Kalk hadi oradan, başka yerde zıkkımlan. Başını belaya sokacaksın." Aslında en büyük belanın o olması gerekirdi.

Tolga kafasını salladı, ama zil çalana kadar orada durmaya devam etti. Kalkacak hali yoktu bir kere, yerinden kımıldayamayacak kadar yorgundu. Çok az uyumuştu. İçine dert olan, onu yiyip bitiren bir şeyler vardı.

Önceleri, karıştığı tüm kavgaları çok öfkeli olmasına bağlardı. En ufak bir şeye bile sinirlendiği için kendisini tutamazdı. Ama dün geceden beri beynini zonklatıp ona uyku bile uyutmayan, ellerini bağlayan şey de öfkeydi. Üstelik bu sefer birilerine vurarak da geçirememişti. Denemişti de, işe yaramamıştı.

Kan çanağı olan gözünü sigara bulunmayan eliyle ovaladı. Dün nasıl vurduysa parmak boğumları bu hareketi yaparken bile acımıştı. Başını sahanın demirlerine yaslayıp gökyüzüne baktı. Derin bir sigara dumanı çekti içine, ağzıyla halka yaparak geri verdi.

"Senin gibi dünyanın ta amına koyayım." dedi sessizce.

Zilin çalmasıyla öğrenciler bahçeye çıktı, böylelikle yalnızlığı da bozulmuş oldu. Sigarasını dudaklarının arasına sıkıştırdı, yerden destek alarak kalktı.

Herhangi bir öğretmene yakalanma riskiyle sigarasını tutup yere atacaktı ki, onu gördü. O da bahçenin ortasında durmuş kendisine bakıyordu.

Tolga birden canlandı, kalbi vücuduna kanı hızla pompalası. Sanki onu bu hale getiren o değilmiş gibi.

Mavi gözlerin bir cevap aradığı ortadaydı, hatta orada biraz korkunun olduğunu da söyleyebilirdi. Şayet Koray o gece belki de hayatının en korkutucu dakikalarını yaşamıştı. Eğer Tolga bahsettikleri kadar tehlikeli biriyse, arkadaşlarının akıbeti için de korkuyordu.

O gece hepsi bıçak üstündeydi, tek bir dakika uyumamışlardı. Her an Tolga geri gelecek de onlara bir şey yapacak korkusuyla yaşamışlardı. Ama Tolga gelmemişti, aradan bir gün geçmesine rağmen hiçbir şey de yapmamıştı.

Şu ana kadar Koray kafasında türlü türlü senaryolar uydurmuştu. Bunlardan en yüksek ihtimalli olan okulda geçiyordu. Tolga'nın Koray'ı görür görmez üzerine atlayacağı ihtimali.

Ama Tolga ne zaman tahmin edilebilir biri olmuştu ki?

Onu gördüğünde hiçbir şey olmamış gibi sırıtmasını beklemiyordu mesela.

Kaşlarını çattı ve kendisine bakıp bakmadığından emin oldu. Evet, gerçekten de ona bakıyordu. Bununla da kalmıyor, yanına doğru yürüyordu.

Koray boş bakışlarla gelmesini bekledi. Ellerini cebine soktu.

Yarım ağız sırıtan Tolga tam yanında bitince konuştu,
"Günaydın cimcime."

Koray ifadesini korumak için çok çabaladı. Tüm bunlar hayal gücünün bir oyunu değilse, henüz iki gün önce gözlerinden kıvılcımlar çıkararak  arkadaşını defalarca yumruklamıştı. Ve şimdi hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.

"Günaydın mı?" Dedi. Deliriyor muydu?
Her şeyi demesini beklerdi, tüm okulun önünde sırrını ifşa edebileceğini bile düşünmüştü. Ama bunu beklemiyordu.

Tolga solgun yüzüne absürd gülüşünü genişletti,
"Hee, bi' de cimcimesi var."

Koray aklını yitiriyormuş gibi güldü,
"Ölümle tehdit ettikten sonra mı?"

Tolga 'eh' der gibi kafasını salladı,
"Tehdit demeyelim, fragman daha doğru olur."

Mavi gözleri şokla açılan çocuk içinden geçenleri söyledi.
"Ulan sen ne gamsız adamsın ya."

"Ben de böyleyim işte Muhittin'ciğim, n'aparsın?"

Kafasını 'senden adam olmaz' dercesine iki yana salladı Koray.
"Neyse, deri ceketin bende. Onu söylemeye gelmiştim." Daha fazla yan yana durmak istemiyordu.

"Yarın getirirsin."

"Babanın uşağı mı var, okuldan sonra gelir alırsın." Sinirini bir yerden çıkarması gerekiyordu.

Tolga göz kırptı,
"Sen nasıl istersen, prenses."

"Ruh hastası."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Geçiş bölümüydü kısalığına takılmayalım <3 Tolga hiç kızamıyor Koray'a, ölücem şu çocuğun sevgisine.

İlk okul gününüz nasıldı? Benimkinin açılmasına daha bir ay var. :')




Ankara İzmir'e Vurgun [slow update]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin