Cebindeki paketin içinden bir dal çıkardı. Bu içtiği kaçıncıydı bilmiyordu, çok umursadığı da söylenemezdi. Hava çok soğuktu, gecenin bir saatinde kaldırıma çökmüşken daha iyi bir ısınma yöntemi bilmiyordu.
Hem bu illet düşünmesini de engelliyordu. Odaklandığı tek şey boğazını yakarak geçen dumandı.
Bir de bu saatte ışığı hala yanık olan oda...
Muhtemelen ders çalışıyor, diye düşündü Tolga. Ne istediğini hala bilmiyordu ama hedefleri vardı bu çocuğun. Kendisi gibi bu saate kadar dışarılarda sürtmezdi mesela. Ya da tüm gününü birini düşünmekle geçirmezdi.
Onu buraya kadar sürükleyenin ne olduğunu bilmiyordu. Gözlerinin önünde çocuk gibi ağlaması mı, onu görmediği zamanlarda içini kaplayan boşluk hissi mi...
Koray güçlü görünüyordu, hatta çoğu zaman kendisini diğerlerinden üstün gören bir tavır takınırdı. Tolga bunlara alışmıştı da o göz yaşlarına ne olursa olsun alışamazdı.
Yutkundu.
İçi acıyordu o an aklına geldikçe.
Neden yapmıştı ki bunu, neden yine dalga geçmemişti Tolga'yla? Neden hiç umursamıyor gibi davranıp çekip gitmemişti? Neden zayıf yönünü görmesine izin vermişti?
Sigara bulunan eliyle gözünü ovaladı Tolga.
O derin düşünmeyi sevmezdi ki. Demişti ya, basit bir adamdı. Onun gözünde olaylar yaşanır ve biterdi, sonrası hakkında düşünmezdi. Ama şimdi düşünmeden edemiyordu.Derdi yoktu, hiçbir şeyi dert edinmezdi. Eğer bir çözüm yolu yoksa, şiddete başvurmaktan çekinmezdi. Bu onun yöntemiydi. Şimdi ne yapacaktı peki, içindeki bu sıkıntıyı geçirmek için kime sataşacaktı? Hem kime ne diyebilirdi ki zaten, ortada bir suçlu bile yoktu.
Gitme, diye ağlamıştı. Dizine yaslanmıştı, resmen sığınmıştı.
Ve Tolga hiçbir yere gidemeyecek kadar inandı ona.Bu zamana kadar kimseye bu kadar çekilmemişti. Eziyetti resmen, ayrı kalamıyordu ondan. Bu hangi fizik kanunuydu, ya da hangi çekim yasasıydı bilmiyordu, ama somut bir şeydi. En derinlerine kadar hissettiği bir şey. Perdenin kenarından biraz olsun görme umuduyla kapısına kadar getirten bir şey.
Koray: biraz daha orada durmaya devam edersen ya zatürreden ya da babamın dayağından öleceksin
Telefonuna gelen mesajla yerinde dikleşti genç adam. Elindeki sigarayı attı, birden ısındığını hissetti. Sarı perdenin kenarına baktı, kimseyi göremedi.
Tolga: Koray
Ne yazacağını bilemedi, beyni çalışmayı durdurmuştu.
Tolga: madem gördün niye selam vermiyorsun
Koray: gerek görmedim
Koray: bugün yeterince selam almışsındır
Tolga kaşlarını çattı.
Tolga: o ne demek?
Aklına geldi, Koray'ın haberi yoktu.
Tolga: ben gitmedim
Tolga: doğum gününe
Tam o sırada perdenin hızla oynadığını gördü Tolga. Sanki biri çarpmış gibiydi.
Koray yazıyor...
Koray: beni ilgilendirmiyor
Tolga: e ama dün