Aslında hayalet kelimesi çok doğru. Bizleri ve yaratıkları hayal ederseniz görebilirsiniz. Ama hayal ettiğiniz şekilde. Ve ya hayal ettiğiniz yaratıkları yaratmış olursunuz. Hayal-et olarak çok mantıklı bir kelime oluyor bu şekilde düşünüldüğünde. Hayal ederek bir yaratığa hayat veriyorsunuz. Ama onu hatırlayacak biri kalmadığında ya da hayal etmediğinde artık o da yok olur. Ölüm değil. Yok oluş.
Şimdi kontrol alanına gidiyorum. Her ayın 26'sında çeşitli kontrollerden geçeriz. Bugün 26 Mart. Yani sizin takvimlerinizde. Tünel gibi ama daha çok kara deliği andıran vakumlu bir şeyin içinden geçtim önce. Sonra fanus gibi kapların içine yerleştim. Çok hareket edecek bir alanım yoktu. Görünür de alet de gözükmüyordu. Makineyi değiştirmiş olabilirler... Makine mi acaba bu? Neyin içindeyim kim bilir...
"304" dedi yüzüme bakmadan elindeki dosyada muhtemelen benim bilgilerimi inceliyordu. Yakışıklıydı aslına bakarsak. Ama tipim mi hiç bilmiyorum. Bu çok saçma bir düşünce diye kafamdan attım.
"Teşekkürler" dedi. Bir anda şoka uğradım. Ben içimden dememiş miydim ya..? Sırıttı.
"N-ne için?" dedim kekeleyerek.
"Yakışıklı olduğumu söyledin. Şş, hey sakin ol." dedi. Neden dediğini anlamadım. Gayet normaldim.
"Ne? Ben kızgın değilim ki?" dedim şaşkınlıkla yüzüne bakarak.
"Nabzın hızlandı. Bak." dedi elimdeki bilekliği göstererek. Ne? Bir de bu mu çıktı başımıza!? Ya üfff, cidden mi ya? Sonra bir anda onun aklımı okuduğunu hatırladım ve düşüncelerden uzaklaştım.
"Akıl okuma işini nasıl yapıyorsun? Gücün mü var?" dedim.
"Hayır." dedi gülerek ve ekledi. "Senin vücuduna görünmez olarak bağlı olan bir takım kablo gibi şeyler var ve onlar da benim bu özel gözlüğüme aklındakileri aktarıyor. Böylelikle aklından geçen düşünceleri okuyabiliyorum." dedi.
"He yani hipermetrop olsan okuyamayacaksın." dedim gülerek. Dediğim şeyi komik bulmuştu ama kendini toparladı.
"Evet, şimdi 304. Adın ne?" dedi. Ne? Burada ilk defa adımı soran biri. Deli mi bu ya? Hep demezler miydi gizlilik önemli falan diye? Bu ne şimdi? Ayrıca o önemli dosyasına adımı yazmayı da unutacaklarını sanmıyorum. Bu benimle dalga mı geçiyor ya?
"Hey! Bir şey diyeceğim. Sen nesin?" dedim.
"Ne demek neyim?" dedi gülmeyle karışık şaşkınlıkla.
"Sen buranın görevlisi olamazsın? Sen kimsin? Ve nesin!?" dedim. O an etrafımda kimsenin tüpünün olmadığını ve başka bir görevlinin de başımızda durmadığını fark ettim. Saflığım "Herkesi farklı odalara mı kapattılar?" diyor. Paranoyak ve şüpheciliğim ise "Bu yabancı görevli olamaz. Seninle oyun oynuyor" diyor. Sonra korktuğum şey aklıma geldi. Taklit edilmiş bir kontrol yeri... Cage Guards... Onlar beni buraya mı hapsettiler yoksa!? Benimle sorunları ne? Niye ben? Niye beni öldürmek istiyorlar ya..? Başka yaratık mı kalmadı!? Niye ben..? Gözümden istemsizce yaş damladı.
"Hey. Öldürmek falan yok." dedi. Ne? Yaşamı mı kutsayacaklar? Beni köle mi yapacaklar? Ne istiyorlar o zaman benden? Yabancının gözlerine diktim gözlerimi. O takımda hiç bunu görmemiştim. Ruhumu içmeyecekseniz neden buradayım? Bunları okuduğunu bildiğim için düşünerek söylemiştim ona.
"Sakin ol, nabzın yüzünden bayılacaksın. Ayrıca biz seni getirmedik sen geldin. Ve ayın 26'sında gitmezsen özellikle senin için kötü olacağını biliyorum. Senin burada olduğunu kimseye söylemedim. Ve içinde bulunduğun fanus dediğin o tüp kafes ise benim günlük kontrol hanzem." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mehtap Denizi
FantasySerin rüzgar insanın içini titretecek kadar vuruyordu... Bu mehtap bugün için mi bu kadar şiddetli? Sanki içimi görüyor, duygularımı anlıyor. Hayattayken kendime çok yalan söyledim. Hayır! Mutlu değildim. Bir mehtap esmişti sadece. O da aldı, götür...