İnsanlar hata yapan varlıklardı, ya da kötülük ve iyilik! Bunun içine birçok duygu giriyordu aslında, her şey iyi ya da kötü olmakla bitmiyordu aslında. Kibir, gurur, sevgi, aşk, arzu, bir sürüydü!
Tarihte birçok insan birçok yanlış yapmıştı. Kimisi en ağır cezaları alırken kimisi yaptığı yanlışları saklamışlardı.
Benim hayatım ise bu yanlışlıklara kurban giden tarafta oluyordu sanırım, kimin cezasını çekiyordum bilmiyorum ama bildiğim şeyin; kendi kırlangıcımın kafesler ardında zincirli kanatlarla bana bakıyor oluşuydu. Aslında tek yapabildiği buydu, sanırım.
Zor bir günün ardından uykuluya uykuluya eve gelmiştim tabi ben uyuklamıştım! Çünkü koca villayı temizleyen bendim meral değildi sonuçta.
Eve çıktıktan sonra azıma birkaç lokma bir şey atıp kendimi hemen yatağa atmıştım.
Sırtıma batan teller bile rahatsızlık vermiyordu artık bana, devede tırnak kalırdı teller. Pardon tırnak mı demiştim ben kendi kendime güldüm, gülmeye çalıştım çünkü bu bile her tarafımın ağrımasına neden olmuştu.
Kulak! Devede kulak olacaktı!
Kendi kendime sayıklayarak uykuya dalmayı planlıyordum en azından yarın pazardı ona sevinebilirdim.
...
Cehennemlerin içine atılıyordum. Vücudum yanıyordu, kavruluyordu.
Donuyor muydum ben bir dakika kutupların buzulların içine mi gömülmüştüm.
Bir yanıyor bir donuyordum gözlerim kapalıydı ama etrafım dönüyordu sanki savrulduğumu hissediyordum, hayır savrulmuyordum da. Gözlerimi açmaya zorladım ama tek görebildiğim sokak lambasından sızan ışıktı, oda yerinde durmuyordu ki!
Birkaç kere gözlerimi kırpıştırdım. Dilim damağım kurumuştu. Yutkunarak kuruluğu gidermeye çalıştım ama bıçak yutmuşum gibi hissetmiştim. Acıyla birlikte yüzümü ekşittim ve yutkunmaktan vaz geçtim.
Çok fazla ağrım vardı dudaklarımdan küçük inlemeler kaçmaya başlamıştı. Öyle ki ağrının nereden ya da neden olduğunu bilmiyordum, vücudum her geçen saniye daha da çöküp bitik bir hal almaya başladığında daha fazla dayanamadım. İniltilerim yerini çığlığa bırakmıştı bu çığ düşmesi gibiydi ardından daha büyük yıkımlar getirdi ve acılarımın çığlıklarımın ardı arkası kesilmedi.
Eski battaniyenin altında kendime sarıldım Allah'ım bu nasıl bir ıstıraptı böyle, hızla ellerimi azıma kapattım. Kendi sesimi duymaya kendim bile dayanamıyordum artık.
Güçsüz olduğumu kimsenin ne duymasını ne de görmesini istemiyordum, tam bir aptallıktı yaptığım. Zaten nefes alamıyordum bir de üstüne kendimi kısıtlıyordum. Kafese kapatılmış gibi hissetmem normal miydi?
Canhıraş çırpınışlarımı ne ben gördüm ne de başkası!
Kendi nefesime kendim yön verdim ama o da beni terk etti.
Kafesteki kırlangıç çırpınmayı bıraktı. Zincirli kanatları yaralarla dolmuştu. Kanatlarının ucundan ılık kanı damlıyordu. Hüzünle kanına baktı! Bir gün bu zincirler onun dar ağacı, kafes ise mezarı olacaktı. Fakat o bunu istemiyordu, tanrıya yalvardı! Bir umut yaşama tutunabilmek için bir işaret istedi.
Bekledi,
Bekledi, ama tanrının ona gönderdiği işaretleri fark etmedi!
...
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ ZAMANLAR#wattys2021
Novela JuvenilGeçmiş neyse benim için: kırıntılarından bulmaktı o ölü zamanları, bir hayal yada bir hikaye yoluyla... CAM ÇUBUĞUN ÜZERİNDEKİ TOZ ZERRELERİN DEN İTİBAREN .