O gün yaşayacağım şeyden habersiz kulaklığımı takmış Even ile telefonda muhabbet ederek neredeyse her gün uğradığım pastaneye doğru adımlıyordum.
Yerdeki çizgilere basmamak için yere dalmışken Even'ın "Aloo orda mısın? Heeyy!" diye sesini yükseltmesiyle kendime gelip: "Ay dalmışım n'oldu?" diyerek toparlandım.
"Diyorum ki geçen bahsettiğimiz film vizyona girmiş bugün gidelim mi?"
"Evet! Akşam parkın orda buluşup birlikte yürürüz. Seans saatlerine bakıp bana atarsın değil mi?"
"Az sonra atarım şu an biraz işim var kapıyorum görüşürüz."
"Görüşürüz." diyerek telefonu kapayıp ilerlemeye devam ettim.
Bugün hava çok güzel olduğu için yolu uzatmıştım. Gece biraz yağmur yağdığından dışarısı ayrı bir ferahtı sanki. Bu kokuyu çok seviyordum. Bu arada ben Anya, hakkımda bahsedecek pek bir şey yok aslında. 19 yaşındayım ve üniversite sınavına hazırlanan klasik bir gencim. Sağlık lisesinde okuduğumdan -maalesef- okuldayken bolca sağlık dersi gördüğümüz için diğer derslere çok vakit kalmıyordu lise sonda o yüzden çalışamadım, ilk mezun senemde de aile içi problemler oldu yine yapamadım yani üçüncü kez gireceğim sınava. Her neyse.
Yolu uzattığımdan sık görmediğim yerlerden geçiyordum bu da iyice oyalanmamı sağlıyordu etrafı incelediğimden. Köşede yol ayrımında durup kısa bir süre hangi tarafa gideceğimi düşündükten sonra sağa dönüp bir adım attım ama olduğum yerde çakılıp kaldım sanki; ilerleyemedim. Kalbim kulaklarımda atıyor gibiydi. Onu gördüğüm an avuçlarımın terlemeye başladığını hissetmiştim. Karşımda gördüğüm Rue'dan başkası değildi. Bana aşkın ne olduğunu öğreten Rue, birkaç metre ötemdeki kafede muhtemelen sevgilisi olduğunu düşündüğüm bir erkekle el ele tutuşmuş muhabbet ediyordu.
Uzun süre sonra ilk defa görmenin heyecanıyla nefesim kesilir gibi oldu. Karşısındaki çocuk epey yakışıklıydı açıkcası. Kumral kemikli yüzüne dökülen hafif dalgalı saçları çok güzel görünüyordu. Karşısındaki güzeller güzeli kıza bakarken gözlerinin içi gülüyordu adeta. Orada ben olsam benim de gözlerimin içi gülerdi eminim... Rue'nun yanında hep bambaşka hissederdim daha mutluydum onunlayken. Dizine yatıp kusursuz yüzünü incelemeyi, yumuşacık kahverengi saçlarına dokunmayı çok severdim önceden.
Rue ile lise 1. sınıfta aynı sınıfa düşüp ortak yönlerimiz de olduğundan tanışıp hemen iyi anlaşmaya başlamıştık. O sıralar yönelimimden emin değildim ama sorgulamıyordum da. Soran olursa genelde geçiştiriyordum ki zaten kimsenin umrunda da değildi bu ben dahil fakat Rue bana yönelimimi sorgulamak zorunda bıraktı.
Lise boyunca yakın arkadaştık ama sadece lise 1'de aynı sınıfta olduğumuzdan sonrasında birlikte pek vakit geçiremedik. Lise bittikten sonra da bir süre mesajlaştık, birkaç kez buluştuk; aramız iyiydi.
Ona aşık olduğumu uzun süre sonra kabullendim hatta onun da bana karşı bir şeyler hissettiğinden emindim ama ikimiz de açılmadık birbirimize ve zamanla arkadaşlığımız da bitti.
Şimdi karşımda görünce daha önce yaşadıklarımız, birlikte attığımız kahkahalar, gözlerinin içine baktığımda hissettiğim muazzam duygular, birbirimize söylediğimiz güzel sözcükler, yan yana geçirdiğimiz günler gözümün önünden film şeridi gibi geçti.
Şu an yanına gidemezdim. Biz önceden o kadar yakınken bile yanında bulunduğumda heyecandan ellerim titrerdi. Şimdi o yalnız bile değilken onunla yıllar sonra konuşmak beni fazlasıyla heyecanlandıracaktı ve konuşamayacaktım.
Birkaç saniye durup sakinleştikten sonra hızlı adımlarla kütüphaneye doğru yol aldım. Karnımda hissettiğim kelebekler yüzünden bir şeyler yiyemeyeceğimden emindim bu yüzden uğramadım pastaneye.
Onunla konuşma fırsatını kaçırdığım için kızgındım kendime gün boyu. Gidersem ne diyeceğimi bilmiyordum ve gergindim bu yüzden kaçmak çok mantıklı gelmişti fakat pişmandım biraz. Umarım tekrar karşıma çıkar. Bu sefer elinden geleni yapıp konuşma fırsatını bir kez daha kaçırmayacağım.
Akşam Even'la buluşup sabah bahsettiğimiz filme gitmiştik. Rue aklımdan çıkmadığı için filme, Even'ın yorumlarına çok odaklanamamıştım ama çaktırmamıştım da. Rue'yu gördüğümden Even'a bahsetmemişim. Even da benim liseden arkadaşımdı. O zamanlar bir de Finn vardı. Even, Finn, Rue ve ben çok iyi arkadaştık ama geriye sadece Even ve ben kaldık. Biz okulda Rue ile şaka olarak birbirimize sevgilim diye hitap ederken Even bizi yakıştırdığını söylerdi gülerdik ama kimseye asıl hislerimden bahsetmemiştim hep şaka olarak kalmıştı. Rue'nun da benim gibi şaka yapmadığını umarak geçirdim günlerimi ama arkadaşlığımızın bitmesi riskini göze alamayıp itiraf edemedim bunları. En azından Even'a bahsetsem bir şey kaybetmezdim ama bu konuyu kendime açmakta bile zorlanmıştım. Kaçmayı her zaman kolay bulduğumdan insanlara duygularımdan bahsetmezdim genelde.
1 hafta sonra
Günlerdir her sabah aynı yoldan gidiyor, birbirine yakın saatlerde o kafenin önünden geçiyordum ama bir daha görememiştim onu. Gidip bir merhaba bile demediğim için pişmanlığım günden güne artıyordu. Ders de çalışamaz olmuştum zaten odaklanma konusunda iyi değildim bu olay da tuzu biberi olmuştu.
Yine belki tekrar denk geliriz ümidiyle yola koyuldum erkenden.
Kütüphanede geçirdiğim verimsiz birkaç saatin ardından eve gitmek için toparlanmaya başladım. Teyzem evde olmadığından kargo şubesine giden paketi almak için otobüse binmem lazımdı. Durağa yaklaşan otobüslerin üzerindeki yazıları inceleyip bineceğim otobüsü aradı gözlerim bi süre.
Otobüsün gelmesini beklerken sıkılıp telefonumu kurcalamaya başlamıştım. Boş boş twitterda gezerken birinin omzumu dürtüp bana seslendiğini duydum. "Pardon, acaba burdan şey geçi-" arkamı dönünce cümlesini yarıda kesti. Ben de donup kaldım tabii. Çünkü yine asla beklemediğim bir anda Rue karşımdaydı.
/
Merhabaa uzun zamandır wattpad kullanıyorum ama ilk defa hikaye yazıyorum heyecanlıyım.d Okuyan olur mu bilmiyorum ama olursa iyi kötü yorumlarınızı eksik etmeyin lütfenn<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i need a long hug | gxg
Romance...sonra sağa dönüp bir adım attım ama olduğum yerde çakılıp kaldım sanki; ilerleyemedim. Kalbim kulaklarımda atıyor gibiydi. Onu gördüğüm an avuçlarımın terlemeye başladığını hissetmiştim. Karşımda gördüğüm Rue'dan başkası değildi. Bana aşkın ne ol...