10:45.
Jeongguk, telefonundaki saati kontrol ederken öfke ve üzüntünün birbirine karıştığı bir duygu hissetmeye başlamış, sonra da hışımla yataktan çıkmıştı. Geç kalmıştı. Dün korktuğu başına gelmiş ve geç kalmıştı. Taehyung'un yattığı taraf bomboştu ve yastığına bir not iliştirilmişti. Jeongguk aldığı kağıda sinirle bakıp 'Bebeğim, sabah erkenden dersim olduğu için çıkıyorum. Kahvaltını da hazırladım, sen de geç kalma. Seni seviyorum. -Tae' yazısını okuduğunda elinde sımsıkı tuttuğu o kağıdı anında buruşturmuş sonra da yatağa atmıştı. Sinirliydi ancak bu sinirin kendisine mi yoksa Taehyung'a mı olduğunu kestiremiyordu. Bu yüzden aldığı derin nefesler eşliğinde kendine sakin olmayı tembihleyerek dolabından kıyafetlerini almış, aceleyle giyinerek evden çıkmıştı. Kahvaltı falan umrunda değildi, şuan tek düşündüğü kendisini eğitmenine nasıl açıklayacağı ve nasıl affettirebileceğiydi.
Eğitmenleri Choi Hyun, çok küçükken ablasından etkilenerek baleye başlamış daha sonra da hem balede hem de modern dansta oldukça başarılı hale gelmişti. Henüz 30 yaşındaydı ancak Güney Kore'de iyi bir itibara sahipti ve Jeongguk, böyle bir eğitmenden ders alabildiği için kendini çok şanslı hissediyordu. Ama şimdi geç kalarak bu şansının değerini bilememiş gibi hissediyordu kendini çünkü Choi Hyun'un bu genç yaşında şuan olduğu yere gelmesinde en büyük rol oynayan şey asla ama asla vazgeçmediği ve öğrencilerine de aşıladığı disipliniydi. Ve Jeongguk, yapabileceği en kötü şeylerden birisi olan şeyi yapmış, geç kalmıştı. O, üniversiteye girip sınıfa ilerlerken saat çoktan on bire geliyordu ve prova başlayalı otuz dakika olmuştu. Önünde durduğu sınıfın kapısını çekingence tıklattıdığında mahvolduğunu iliklerine kadar hissetmişti sanki. İçeriden gelen 'gir' komutunu duyduktan sonra kapıyı iterek içeri doğru adımladığında, eğitmeninin soğuk bakışlarına maruz kaldı. Bir nevi 'Beni daha fazla sinirlendirmeden çantanı bırakıp bir an önce ısın.' diyordu gözleri. Jeongguk, seri adımlarla her zaman ısındığı köşeye giderken eğitmeni çoktan konuşmaya başlamıştı.
"Yıl sonunda kimin baş dansçı olacağını seçmeme çok az kaldı." Jeongguk, bir yandan ısınma hareketlerini yaparken bir yandan da bir kulağı eğitmeninin dediklerindeydi. Baş dansçı olmayı hayatta her şeyden daha çok istiyordu ve bunu sınıf arkadaşları dahil herkes biliyordu. "Ama görüyorum ki bazılarınız hala bir şeyleri oturtamamış. Geç kalanlara, size öğrettiklerimi ciddiye almayanlara ve hala laubali davrananlara ne kadar kızdığımı biliyorsunuz. Yani," Jeongguk, ilk kategoriye bir kez bile girmiş olmanın verdiği utançla öne eğilip ısınmaya devam etti. 'Kendinize bir an önce çeki düzen verin.' Eğitmenleri onlara kısa bir gözdağı verircesine konuştuğunda Jeongguk, aynadan yüzünde alaylı bir gülüş beliren Jimin'le göz göze gelmişti.
"Ne kadar amatörce." Kendini tutamayarak yüksek sesle neredeyse çıt çıkmayan sınıfa karşı konuştuğunda eğitmeni ne olduğunu anlamak istercesine kaşlarını çattı. Daha sonra Jeongguk'un da yüzüne aynı alaylı gülüş yerleşmiş ayağa kalkmıştı. "Bazıları hala çocuk gibi davranıyor da...Tepki gösteremeden edemedim. Kusura bakmayın."
Jeongguk, ısınmasına devam ederken Jimin hiçbir şekilde altta kalmayacağını belli etmek istercesine dudaklarını aralamıştı.
"Hmm...Ben çocukça davranmadım ki. Dün saat kaça kadar dışarıda dolaşacağına eve erken gidip uyusaydın, Jeon. Kendi davranışlarının suçunu başkalarına atıp, vicdanını rahatlatamazsın."
Eğitmenleri, ikisinin arasındaki laf dalaşını engellemek isteyerek ellerini birbirine vurduğunda Jeongguk, gözlerini Jimin'den çekmiş ona odaklanmıştı. Zaten yeterince sinirliydi, şimdi bu tartışmayı sınıfta yapmayacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
hiriendo, curando, amando
Fiksi Penggemarwhat doesn't destroy you leaves you broken instead