Outer Banks dünya üzerindeki cennet. Bu cümle Outer Banks'i çok da iyi özetlemiyordu. Burada aslında sadece bir cennet vardı, o da adanın güney yani zenginler tarafındaydı. Diğer tarafı ise yoksul yani cennet sayılmayan kısımdı. Ama buradaki gençlerin çoğunun buluştuğu nokta ise Kildare Lisesi oluyordu. Çoğunlukla yoksulların geldiği bu okula zengin kısımdan da birkaç kişi gelirdi. Sarah Cameron bunun en iyi örneğiydi.
Bu yıl okuldaki üçüncü yıllarına başlayacak olan John B ve ikiz kardeşi June ise adanın yoksul tarafında büyümüşlerdi. Bunu pek dert etmeseler de zenginlerin ona davranma biçimini rahatsız edici bulurlardı. Saat sekize gelmesine rağmen hala sıcacık yataklarında uyuyan ikizlerden June yataktan kalktığı gibi hızla John B'yi uyandırmaya çalıştı.
"Hey! Kalk hadi." diye dürttü June, John B'yi hızla. Onun kalkıp kalkmadığına bakmadan hızla salona daldı ve gördüğü görüntüyle şoka uğradı.
"JJ?"
JJ salondaki koltuğun üstünde sarışın bir kızla beraber uyuyordu. June kalbinin kırıldığını hissetmişti. Küçüklüğünden beri JJ'den hoşlanıyordu ama ona açılmayı kesinlikle düşünmemişti. Kalbini kıracağından korkuyordu ki ironik bir şekilde bunu ona söylemeden bile yüzlerce kırmıştı.
"Lanet olsun, hey kalk çabuk!" dedi JJ yanındaki sarışın kızı uyandırmaya çalışarak. June kızın üstündeki battaniyenin altında hiçbir şey olmadığını geç olmadan anlamıştı o yüzden konuşmaya karar verdi.
"İleride soldaki odamda giyinebilirsin." dedi June odasını gösterirken. Kız mahçup olmuş halde üstündeki battaniye ve elindeki kıyafetlerle odaya doğru hızla yürüdü. June kızın yanlışlıkla John B'nin odasına girmediğinden emin olmak için onu odaya girene kadar izledi. Arkasını döndüğünde ise şortunu giymekte oldukça zorlanan JJ'yi gördü.
"Kıyafetlerine bakılırsa zenginlerden birisi galiba." dedi June JJ'in karşısındaki koltuğa otururken.
"Beni biliyorsun pek seçim yapmam."
"Evet, ne yazık ki biliyorum."
"John B uyandı mı?"
"Birisi bana mı seslendi?" diye bağırdı John B odasından. "JJ burada ne işin var? Yoksa-" JJ sadece ona gözleriyle arkasını gösterdi. John B kızı görünce hemen mutfağa daldı. June da ikisini beraber görmek istemediğinden John B'yi takip etti.
"Asla usanmıyor." dedi John B önündeki kaseye mısır gevreği ve mısırı dökerken.
"Kadınlara hiç saygısı yok değil mi? Yani nefes alan her kızı görünce aşık oluyor."
"Öyle mi?" JJ'nin yüzü mutfağın kapısından göründü. Dağınık saçlarıyla çok güzel görünüyordu.
"Evet." dedi June sinirle. Ona bakmak istemiyordu. Hatta onunla iletişim de bile bulunmak istemiyordu. Ama belli ki JJ bu sözünü bozmak için yemin etmişti.
"Hatırlatırım sen de nefes alan bir kızsın." diye fısıldadı JJ, June'un kulağına. June duyduğu şeyle elindeki kaseyi yere düşürdü.
"June? Ne oldu?" diye sordu John B. June'un vücudunun her bir kısmı titremekle meşgul olduğu için konuşamıyordu bile.
"Ben bisikletimle gideceğim, okulda görüşürüz." June hızla odasına gitti ve kapasını kapatarak önünde durdu. Kalbi sanki yerinden çıkacakmış gibi atıyordu, kendisini gülümsemekten alıkoyamıyordu. Titreyen elleriyle kıyafetlerini değiştirip çantasını omzuna attı ve evin önünden çıktı. Bisikletine bindiği gibi hızla sürmeye başladı, kendisini mutlu hissediyordu. Sabah ki gördüğü tablonun aksine. Dersin başlamasına on beş dakika kala okulun önüne varmıştı. Bisikletini park ettikten sonra okula girdi ve en yakın arkadaşı olan Kiara'yı aramaya koyuldu.
"June!" Arayışı arkasından hızla gelip ona sarılan Kiara ile son buldu.
"Kaburgalarımı kırmaya çalışıyorsan doğru yoldasın Kie."
"Pardon, heyecanlandım."
"Sorun değil, hadi sınıfa gidelim." Kiara ve June el ele merdivenleri çıkarak sınıflarına varmışlardı. Pope çoktan gelmiş, en önde oturuyordu. Kiara onun yanındaki sıraya, June ise arkasındaki sıraya geçmişti.
"John B ve JJ yok mu?"
"Hayır, ben bisikletimle geldim. Birazdan gelirler."
"JJ dün akşam o kızla beraber olduysa onun yüzünü görmek istemiyorum. Züppenin tekiydi." dedi Kie sinirle.
"O zaman sana kötü bir haberim var." dedi June yüzünü ekşiterek. "Hatta sabah ikisini ben uyandırdım."
"Ona inanamıyorum." dedi Pope biraz yüksek sesle.
"Neye inanamıyormuşsun bakalım?" diye sordu JJ. John B ile beraber sınıfa girmişti. JJ, June'un yanındaki sıraya geçince June derin bir nefes aldı. JJ'in onun yakınında olması her zaman kötü sonuçlanıyordu.
"Bir şey yok, sonunda gelebildiniz." dedi Pope ikisine.
"Sarah gelmedi mi daha?" diye sordu John B.
"Merak etme aşık çocuk birazdan gelir." dedi June gülerek. John B kendisine ve Sarah'a arkada iki sıra ayırmış, onu bekliyordu. June ise çoktan önüne kitabını açmış hocalarının gelmesini bekliyordu. JJ'in gözünü ona diktiğinden bihaberdi.
"Okuldan sonra bir planın var mı?" June sesin kimden geldiğini anladığında midesi takla attı.
"John B ile sörf yapmaya gideriz herhalde." diye cevap verdi June. JJ saçını karıştırıp yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
"Sıkıcı kardeşindense benle takılmaya ne dersin?" JJ bir eli çenesinin altındayken. "Sana bir sürprizim olabilir." June'un kaşları çatıldı, bir sürpriz mi?
"Neden bahsediyorsun JJ?"
"Okuldan sonra rıhtıma gelirsen öğrenebilirsin." dedi JJ göz kırparak. Buna karşılık da June gözlerini devirdi. Birkaç dakika sonra hem Sarah hem de hocaları derse gelebilmişti.
Gün boyu bir dersten diğerine yetişen June için okul sonu mükemmel bir andı. John B ve Sarah yanlarından geçerken John B konuştu.
"Sahile geliyor musun?"
"Um," June'un gözü Pope ve Kiara ile sohbet eden JJ'e takıldı. Aklı ve kalbi sabahtan beri büyük bir çatışma içindeydi. Aklı JJ'in ona umut vermesini sağlamamak, kalbi ise onun peşinden gitmesini söylüyordu. Ve June yüzüncü kez de olsa kalbini dinleyecekti.
bölüm diğer kurgularımın bölümlerine göre kısa oldu ama zaten bu kurguda bölüm uzunluğu genel olarak böyle olacak.
yazdığıma inanamadığım bir kurgu oldu ama umuyorum ki güzel olacak <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐚𝐮𝐠𝐮𝐬𝐭, 𝐣𝐣 𝐦𝐚𝐲𝐛𝐚𝐧𝐤.
Fanfiction"𝐚𝐮𝐠𝐮𝐬𝐭 𝐬𝐥𝐢𝐩𝐩𝐞𝐝 𝐚𝐰𝐚𝐲 𝐥𝐢𝐤𝐞 𝐚 𝐛𝐨𝐭𝐭𝐥𝐞 𝐨𝐟 𝐰𝐢𝐧𝐞, 𝐜𝐚𝐮𝐬𝐞 𝐲𝐨𝐮 𝐰𝐞𝐫𝐞 𝐧𝐞𝐯𝐞𝐫 𝐦𝐢𝐧𝐞..."