Ne yapacağımı bilemiyordum. Orada öylece kalakalmıştım. Beni neden suçladığına bile anlam veremiyordum. Ne yapacaktım şimdi? Telefonlarımı açmayacak, yüzüme bakmayacak. Terk edilmiştim. Hiç suçum olmayan bir şey yüzünden terk edilmiştim...
Telefonumun ekranına basıp saate baktım. Beni otelin yakınında bırakmıştı. Yürümeye başladım. Yürürken olan biteni tekrar anımsıyordum. Nelere sebep olmuştum böyle? Keşke başında söyleseydim ona. Aptal kafam! Tuş kilidini açıp Beyza'yı aradım.
"-Efendim?" dedi uykulu sesiyle.
"-Gelene kadar telefonda konuşabilir miyiz?" dedim.
"-Neredesin ki?" dedi. Sesi uykulu halden telaşlı bir hale bürünmüştü.
"-Biz... Biz ayrıldık." derken gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Hıçkırıklarıma hakim olamıyordum.
"-Bi' dakika. Ne oldu? Nasıl ya? Ne-neden?"
"-Beni dinlemedi bile Beyza. Arabaya binip gitti. Çıldırmış gibiydi."
Sesim daha da incelmişti ve artık hüngür hüngür ağlıyordum.
"-Neredesin şu an tam?" dedi.
"-Otelden bir kaç dakika uzaktayım. Yürüyorum." dedim.
"-Tamam sana doğru geliyorum. Telefonu kapatma." dedi.
Ayağa kalkıp toparlandığını sesinden anlamıştım. Ağlayarak anlatmaya çalışsam da doğru düzgün anlatamıyordum. 2 dakika sonra Beyza'yı karşıdan gelirken gördüm. Beni görünce iyice hızlanıp geldi ve bana sarıldı.
"-Beyza bitti! Asla bana dönmeyecek." dedim.
"-Şşş. Tamam. Yarın sakin kafayla tekrar konuşursunuz. Şu yüzünü bir yıkayalım da iyice anlatırsın bana." dedi ve yanağıma akan gözyaşlarımı eliyle sildi.
Otele vardığımızda resepsiyondan odama bira göndermelerini rica ettim. Yukarı çıktık, tuvalete girip elimi yüzümü yıkadım. Bu sırada Beyza pijamalarımı hazırlayıp yatağa koymuştu. Giyindim ve biralarımızı alıp balkona çıktık.
"-Anlat bakalım neler oldu? Ağlamadan sakince anlat ama." dedi. Derin bir nefes alıp nereden başlayacağımı kafamda toparladım.
"-Hani geçen geceki partide eve gidelim diye tutturmuştum ya." dedim gözünün içine bakarak.
"-Evet?" dedi.
"-O gün ben bir çocuğun bakışlarından ve davranışlarından çok rahatsız oldum. Adı Andres. Miguel'in arkadaşı."
Bunu söyledikten sonra zaten iri olan gözleri iyice açılmıştı. Anlatmaya devam ettim.
"-Bunu Miguel'e defalarca kez sormasına rağmen anlatmadım. Abarttığımı düşünecek diye korktum. Bugünkü partide yine o çocuk vardı. Biz öncesinde biraz gerildik sonra her şey yoluna girdi ve bir odaya geçip bir şeyler yapmaya başladık. Çıplaktık da denebilir. Sonra Andres'in kapı aralığından bizi gözetlediğini gördüm ve toparlandım. Olay çıkmasın diye yine Miguel'e bir şey söylemedim. Sadece gitmek istedim. Uygun bir zamanda söyleyecektim ama o an olmazdı."
"Eee?" dedi sabırsız bir şekilde.
"-Elimi yüzümü yıkamaya gittim ve çıktığımda Andres'le burun buruna geldik. İç çamaşırımdan falan bahsetti, çıldırdım ve onu ittim. O da beni itip öpecek kadar yakın mesafeme geldi. Sonra güm! Yere yığıldı. Miguel yumruk attı. Kaldırdı bir daha attı. Dudağı patladı sanırım. Sonra beni kolumdan çekerek arabaya götürdü ve buraya getirdi. Onunla fingirdediğimi düşünmüş. Kavga ettik. Beni dinlemedi bile. Giderken; "Aptal durumuna sokacağın başkasını bul." dedi ve gitti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSPANYOL
RomanceBazen hayat bize küçük oyunlar oynar. Bir bakmışsınız hayalleriniz elinizde, bir bakmışsınız uçup gitmiş. Tutku her şeyi çözer mi? Peki gözlerden uzak ancak bir o kadar gözler önünde bir aşk ne kadar mümkün?