YEDİNCİ BÖLÜM (+18)

149 8 0
                                    

   Yatağa uzandı, belimden tutup kendine doğru çekti. Beni daha tutkulu öpmeye başladı. Eli sırtımda aşağı yukarı yavaşça dolaşmaya başladı. Ardından kalçama ulaşıp hafifçe sıktı ve beni kendine doğru bastırdı. Nefeslerimiz ve kalp atışlarımız iyice hızlanmıştı. Dudaklarını dudaklarımdan çekip kulağımın altına, oradan da boynuma getirip nazikçe dolaştırmaya başladı. Diğer elini saçlarıma götürdü ve boynumun her yerine ulaşmak için saçlarımdan hafifçe tutup çekiyordu. Biraz aceleci davranıp bir hışımla tişörtümü çıkardım. Belimden tutup beni üzerinden çevirip yatağa sırt üstü yatırdı ve saçlarımı sol kulağımın altından sağ tarafıma atıp boynuma tekrar geldi. Bir bacağını bacaklarımın arasına koyup dizini kasığıma doğru iyice kırmıştı. Islak dudakları boynumdan köprücük kemiklerime indi. Eli sutyenimin kopçasına gitti. Tek hamleyle kopçasını çözdü ve sutyenimi çıkardı. Islak ve sıcak dudakları göğsümden göbek deliğime sabırsızca ve şehvetle indi. O tüm bunları yaparken ben saçlarını hafif hafif çekip kendime hakim olmaya çalışıyordum. Ona aşık olduğumu bu tutkulu anlarda anlamıştım. Kasıklarıma geldiğinde artık kendime hakim olamıyordum. Altımdaki boxerı çıkarmasına izin verdim. Kendimi tamamen ona bıraktım. Dokunuşları öylesine nokta atışıydı ki, bu zamanın durmasını istediğim dakikalar kendimi onda bulmamı sağlamıştı. Hayatımda ilk defa bu kadar zevk almıştım ve biriyle böylesine bir bütün olmuştum. Bu çocuk beni tamamıyla zirveye taşıyordu. Onun da deliye döndüğünü yüzünden ve beden dilinden anlayabiliyordum. O gece halimiz kalmayana kadar sevişmiştik. Bir daha, bir daha ve bir daha...

   Uyandığımda üşüdüğüm için pikeyi boğazıma kadar çekmiş haldeydim. Klima sabaha kadar çalışmış. Umarım her yerim tutulmamıştır. Sağıma döndüm, Miguel'e baktım. Yüzüstü uyuyordu. Bir insan ancak bu kadar tatlı uyuyabilir. Gülümsedim, üstümdeki pikeyi çekip onun üzerine örttüm. Doğrulup yerden tişörtümü buldum ve aldım. Üzerime geçirip yataktan kalktım. Mutfağa gidip soğuk bir su doldurdum. İçim yanmış. Suyu içtikçe başım daha çok dönüyordu. Bardakta kalan suyu lavaboya boşalttım ve odaya geçtim. Telefonuma uzandım. Şarja takmayı unutmuşum bu yüzden şarjım %1'e düşmüştü. Saat 12:47 olmuş. Hızlıca bildirimlere göz gezdirdim. Beyza "Uyandın mı?" diye mesaj atmış. Tam cevap verecekken şarjım tamamen bitti ve  telefonum kapandı. Etrafta şarj aleti olup olmadığına bakmak için odaya göz gezdirdim. Görünürde yoktu. Telefonu kenara koyup tekrar yatağa uzandım ve Miguel'e sarıldım. Sarılmamla uyanıp bir gözünü açıp bana baktı ve gülümseyip o da sarıldı. Uyumaya devam etmek istiyordu ancak benim gitmem gerekiyordu. Beyza yalnız kaldığı için içim rahat değildi. Kafamı kaldırıp gözünün kenarından öptüm. Tepki vermedi. Bir kez daha öptüm. Uyandı. Eliyle gözlerini ovuşturdu. Bana bakıp;

"-Saat kaç?" dedi. 

"-Sanırım artık 13." dedim. Gerinerek doğruldu. 

"-Öğlen olmuş. Karnın acıktı mı?" dedi. 

"-Aslında acıkmadı ama Beyza yalnız olduğu için aklım onda. Ben gitsem olur mu?" dedim. 

"-Beyza'yı ara hazırlansın, sizi kahvaltıya götüreyim." dedi.

"-Arayamam çünkü şarjım bitti." dedim.

"-Dur sana şarj aleti vereyim." dedi ve yataktan hızlıca kalktı. Şarj aletini getirip bana uzattı. Beyza'yı aradım.

"-Beyza hazırlan beraber kahvaltıya gidecekmişiz. Ben de gelip üstümü değişeceğim." dedim. Sözleşip kapattık. Dişlerimi fırçalamak için banyoya yöneldim. Dişlerimi fırçalayıp bir gece önceki kıyafetlerimi giydim ve saçımı topladım. Miguel de şort ve oversize beyaz bir gömlek giyip yanıma geldi. Parfümünü sıktı ve çıktık. İspanya'da olduğumuzu unutup biri bizi böyle görürse hakkımızda kötü düşünür düşüncesiyle etrafı kolaçan ediyordum. Bir kaç saniye sonra kendime gelip; "Saçmalama kızım, burada sokakta seviştiğinizi bile görseler kimse sana kötü gözle bakmaz. Hem baksa ne olur?" dedim. Bazen saçmalıyorum. Otele vardık. Arabadan inip yukarı çıktım. Beyza hazırlanmış sayılırdı. Ben de aceleyle üzerimdeki elbiseyi çıkarıp daha günlük, sade bir elbise geçirdim. Kirpiklerime rimel sürüp saçımı daha düzgün topladım. Kokularımı sürünüp ayakkabılarımı giydim ve hazırdım. Aşağı indiğimizde Miguel arabanın önüne yaslanmış telefonuna bakıyordu. Kafasını kaldırıp gülümsedi ve Beyza'yla selamlaştı. Arabaya bindik. Kahvaltı yapacağımız ver ile aramızda biraz mesafe vardı. Müzik açmak için elim radyoya gittiği sırada Miguel elime uzanıp tuttu ve bir parmağıyla usb moduna çevirdi. Çok hoş İspanyolca bir şarkı çıkmıştı. Yol boyunca müzik dinleyip birbirimizin elini tutup öpmekten başka bir şey yapmamıştık resmen. Kahvaltı yapacağımız yere vardığımızda camdan dışarı baktım. Etraf cıvıl cıvıl ama kalabalıktı. Miguel ile daha önce kalabalığa sadece onun arkadaşlarının arasına girmiştik. Biraz gerildim. Benimle insanların arasına çıkmaktan çekinmiyor olması da bir yandan hoşuma gitmişti. Arabadan indiğimizde bir vale koşarak geldi ve anahtarı teslim aldı. Girişte dizilen çalışanlar teker teker Miguel'e sonra da bize selam veriyordu. İçerdeki insanların bakışları bir anda bize çevrilmişti. Bir çoğunun elinin telefona gittiğini fark etmiştim. Hatta bazıları ayaklanmıştı bile. Yanımıza gelip Miguel fotoğraf çekilmek isteyenler, oturduğu yerden yalnızca bizim fotoğrafımızı çekenler ve hatta bize bakarak birilerini arayanlar olmuştu. Çok utanmıştım. Bu kadar dikkat çekmek en istemediğim şeydi. Siparişlerimizi verdikten sonra Miguel garsonu çağırdı. Garson eğildi ve onun kulağına bir şeyler söyledi. Ardından garsonlar yaklaşmaya çalışan insanları nazikçe uzaklaştırmaya başladılar. Bu daha rahatsız ediciydi. Bu defa insanlar kibirli olduğumuzu düşünecekti. Gerçi imza gününe gelmedik her halde. Herkes gibi kahvaltı yapmak istiyoruz. İnsanların bunu düşünüp biraz rahat vermesi gerekir. Kahvaltı yaparken Miguel'e bir telefon geldi ve kahvaltıdan sonra oraya gideceğine dair sözleşti. Dün gecenin ardından ondan uzaklaşmak en son istediğim şeydi. Ama maalesef onun pek de sakin olmayan bir iş hayatı olduğu gerçeği vardı. Kahvaltıdan sonra bizi otele bırakıp oradan işlerini halletmeye gideceğini söylediğinde ikimiz de onayladık. Kahvaltı bitti ve otelin önüne geldik. Arabadan inip kollarınıı açtı, sarıldım. Boynumun kokusunu içine çekti ve gözümün içine derin derin bakıp gitti. Buranın denizinden deli gibi korksam da o an en azından belime kadar girip olan biteni kafamda canlandırmak istiyordum. Beyza'ya dönüp; 

"-Denize girelim mi?" dedim. Şaşkın gözlerle bana bakıp,

"-Hayret. Kafana bir şey mi düştü? Yoksa Miguel aşkıyla yanıyor musun?" dedi. Cevabı sanırım evetti. 

"-Şu suya bir girelim de anlatacağım." dedim. Odamıza çıkıp bikinilerimizi giydik. Havlularımızı alıp aşağı indik. Kıyıdan biraz suya girip serinledikten sonra havlumun üzerine sırt üstü uzandım. Beyza biraz açılıp geri geldi. Yan tarafımda serili havlusunun üstüne oturup;

"-Eee. Anlat bakalım. Neler yaptınız akşam?" dedi imalı bir ses tonuyla ve gülerek. 

"-Beyza buraya geldiğimizden beri hayalini kurduğum her şey oluyor. Şaka gibi ama gerçek. Ama bu kısmını inan hiç ama hiç hayal etmemiştim."

"-Hangi kısmını? Ne diyorsun anlatsana düzgünce." dedi meraklı bir yüz ifadesiyle. 

"-Biz birlikte olduk." dedim. Bunu söyledikten sonra şaşkınlığı söndü ve;

"-Eee?" dedi.

"Eeesi öyle işte olduk." dedim.

"-Sonuçta evinde kaldın. Gayet doğal değil mi? Sörf tahtasının üstünde seviştik desen en azından heyecanlanırdım." dedi. 

İSPANYOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin