chapter twelve

1.5K 172 113
                                    

arkadaslar size aci bir sey dicem sirf bunu demek icin bolum atiyorum JJAKDJAKJDLQHDQKJDK

AGLIXAM AA

leesung, minho degil arkadaslar jisung..

hanminhoe da jisung degil minho..

yani soyle, sevgili olduklari icin birbirlerinin soy isimlerini kullaniyorlar ve anlarsiniz diye han dan sonra minho koydum ve hoe kelimesinin anlamini biliyorsunuzdur lino adami cok flortoz oldugu icin koydum

lee den sonra jisung'un sung kisaltmasini koydum.. yani seungmin'den tava yiyen aslinda minho degil jisung yanlis anladiniz siz..JSKSHSKEJELEJRKEJ

yarim saattir buna guluyorum ve bolum sirf bu yuzden geldi neyse duz yazida bulusan cifti okuyun bari<3

bbangchris
hazır mısın?

kimminnie
evet
sadece bilekligimi bulamiyorum

bbangchris
geliyorum şimdi
bulamazsan da sorun değil
istiyorsan başka bir tane alırız

kimminnie
benim icin anlamliydi
kaybetmis olamam
sen gelene kadar bulmus olurum ama

bbangchris
peki o zaman
görüşürüz

kimminnie
gorusuruz

//

bilekliğimi taktım ve evden çıkıp merdivenlerden aşağı indim. yine midem sıkışmıştı ve garip hissediyordum. binadan çıkınca onu gördüm. gülümseyerek yanına gittim. "bekletmedim, değil mi?"

"hayır, şimdi geldim bende. gidelim mi?" başımı salladım ve birlikte yürümeye başladık. yüzünün güldüğünü görmek güzel hissettiriyordu.

bizimkilerin yanına geldiğimizde yine imalı şekilde konuşmuşlardı ve bende her zamanki gibi bakışlarımı kaçırmıştım. bir elini belime sarıp beni kendine çektiğinde yutkundum. bir haftadır bu yakın hareketlerine alışmaya çalışıyordum ve ona artık sadece hyung gözüyle bakmıyordum. sevdiğim adam gözüyle bakmaya çalışıyordum. ona karşı bir şeyler hissetmemek için sebebim yoktu.

"evet, taze çiftimiz de geldiğine göre siparişlerimizi verebiliriz." minho hyung gülerek konuştuğunda göz devirmiştim. "al işte, yine aynısı. aynı anda minho hyunga göz devirdiler."

hyunjin konuşunca anlık olarak birbirimize bakıp güldük. sonra siparişlerimizi verdik ve camları açtıkları için hafifçe titredim. ellerimle kazağın üzerinden kollarımı ovdum. çok geçmeden kolunu bana sarıp kendine çekti. ona uyup sandalyemi yakınlaştırdım. vücuduna doğru yaslandım ve kolunu omzuma daha rahat bir şekilde sardı.

gelen kahvelerimizi içerken bana baktığını hissetmiş ve sohbetten ayrılıp ona dönmüştüm. "bir şey mi oldu?"

"kendini bana daha çok aşık ettirmeye çalışıyorsun sanırım." anlamadığımı belirtircesine ona baktığımda, bakışlarıyla elimi işaret etti. gözlerim kahve bardağını tutan elime ulaştı. bileklikten bahsediyor olmalıydı. o hediye etmişti ve hediyeler benim için değerliydi. sadece onunla birlikte olmamla bir ilgisi yoktu. "senin için başka bir anlamı mı var?"

"bu bilekliği senden hoşlandığımı ilk fark ettiğimde almıştım. bana seni anımsatmıştı ve bileğinde güzel duracağını düşünüyordum." yüzünde ufak bir gülümsemeyle bana bakarken gözlerim kocaman açıldı. bu bilekliği bana hediye edeli iki sene olmuştu.

"ama bu.."

"evet, iki seneden beri seni seviyorum ve sen her zaman böyle dibimde çok güzel dururken bunu saklamak çok zordu." hafifçe yutkundum. bakışlarım masaya düştü. geçen sene bir çocukla çıkarken tartıştığımızda onun yanına gidip ağlamıştım. bana destek çıkmış ve ilişkimi düzeltmek için önerilerde bulunmuştu. bir şey istediğimde hyunjin ve felix yapmasa bile o yapıyordu. her zaman bir fikir sunduğumda katılıyordu ve ben ona başkalarından bahsederken, başka çocuklardan bahsederken sabırla beni dinliyordu ama o bunları yaparken beni seviyordu..

"tanrım, cidden. neden daha önce söylemedin? ben.. ben çok aptalım." ellerimle yüzümü kapatıp oflarken sarıldığı omzumdan beni kendine doğru çekip saçlarıma bir öpücük kondurmuştu. "aptal falan değilsin. sadece bilmiyordun. hem bunların artık önemi yok. sonuç olarak yanımda değil misin?"

ellerimi yüzümden çekip ona baktım. kahve bardağını tutan elini ellerimin arasına aldım. "buradayım, yanındayım ve bir işe yaramayacak olsa bile özür dilerim. bilmeden yaptığım aptallıklar için, seni üzdüğüm için özür dilerim."

"artık özür dileme. sen özür diledikçe daha kötü hissediyorum." bana gülümsediğinde bende ona gülümsemiştim.

"anladık, tamam flörtsünüz falan ama yani ortam içinde ayıp. ev denen bir şey var." gülerek onlara döndüm ve hyunjin göz devirdi. "yok ya, birbirlerinin kopyası gibiler. sanki ruhları birbirlerine bağlı, tepkileri bile aynı."

"abart hyunjin." başımı iki yana salladığımda o da sallamıştı. bunu fark ettiğimde gülmeye başladım. birlikte gülmüş ve kahvelerimizi içip sohbet etmiştik. herkese iyi gelmişti.

akşama kadar birlikte eğlenmiştik ve akşam yemek yiyip ayrılmıştık. her zaman yaptığı gibi beni eve bırakacağını biliyordum. aklıma bir fikir gelmişti. alt dudağımı ısırdım. binanın önüne gelince durduk. ona döndüm. "telefona dalıp çok geç yatma. grubu da gece sessize al, sabah bildirim sesiyle uyanma."

hafifçe başımı salladım. gülümseyerek ona baktım. içeri girmemi bekliyordu ve bunu biliyordum. ama gitmeden önce yapmam gereken bir şey için cesaretimi toplamalıydım.

ona doğru bir adım attım. kaşları çatılıp beni izlerken bir adım daha atıp ellerimi omuzlarına yerleştirdim. yüzüne yaklaşıp gözlerimi kapattım ve dudaklarımızı birleştirdim. ona kısa bir öpücük bırakıp hafifçe geri çekildim. yüzlerimiz birbirine yakınken gülümsedim. "teşekkür ederim, her şey için."

hala ufak öpücüğün etkisindeydi. gülümseyerek geri çekildim ve ona el salladım. binadan içeri girdim ve kalbim ağzımda atarken yukarı çıktım.

ufak mufak opucuk opucuktur

seungmin'e bir sorun falan ekleyeyim de kitap uzasin yoksa birlestiklerinde yazicak bir sey kalmiyo kafamda

neyse artik jisung ve minho'yu karistirmazsiniz insallah anlamadiysaniz yine aciklarimJSSKHSLWDHWHSJSKDHWJ

skz ile kalin staa💘

sorry, i love youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin