Senden sonra, kimsenin gözlerine bakamadığımı fark ettim.
ও
"Bilmiyorum, yaşamakta mısın, öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni?
Yoksa, akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli..."- Anna Ahmatova
ও
9 yıl önce, Jungkook'un hatıralarından...
Tehlikeli bir aşk istiyorum. Bana tüm duvarların, tüm bu paslı camları örten perdelerin ve diğer tüm eşyaların, bu soğuk günlerin seni bana hatırlatmadığı bir gün dorukta bir aşk istiyorum. Sıcak ve sevgi dolu bir kucağı ancak o zaman kabul edebilirim. Beni eşsiz ve güvende hissettiren, bütün varlığımı diken diken eden, hassas tenimi okşayıp arızalı ruhumu arzuyla derinleştiren bir aşktan söz ediyorum... Fakat olmayacağını biliyorum. Ümitlerim sende yok oldu, duygularım sende son buldu, kalbim senin dikenli avuçlarında soldu çünkü. Her şeyimi aldın elimden.
Suçlusun, hiç benim olmayan sevgilim.
Acımasız biriydin. Ve ben aptalın tekiydim.
Senin gibi birine kalbimi kaptıracak kadar eziktim. Beni asla sevmeyeceğini yüzüme bir bıçak gibi sertçe vurguladığın o gün, inancımı yitirdim. Ne mutlu olmaya, ne sevilmeye, ne de güvenmeye... Çöp oldu bütün benliğim.
Tabii tüm gerçeklerin sadece benimle ilgili olanını değil, seninle de ilgili olan önemli kısımlarını göze alırsak, esasen ikimiz de gururdan yoksun iki aşıktan fazlası değildik. Aramızda farklılıklar, karakteristik uçurumlar vardı belki fakat özünde ikimiz de aşktan yaralıydık. Bir kanadımız paramparça ve kalbimizin bir yanından yanık kokuları geliyordu ama aptalca, delice sevmeye devam ediyorduk kırılmışlıklarımızı yok sayıp. Ben bitmeyen günlerce senin elinin, Jennie'nin üzerinde dolanmasını izliyordum kalbim acıya acıya. Sen ise... Onun elini sarmalayan başka elleri seyrediyordun ihanetten sonra, ilk kez bi' duyguyla baktığını gördüğüm yemyeşil gözlerinle. İlk kez bir kırgınlık, kızmışlık, keder emaresi gördüğüm o güzel gözlerinle.
Seninle mutlu olduğum hatıralar epey kısıtlı, Yoongi.
Ama sen de hatırlayacaksındır ki, sana aşık olduğumu öğrenmenden önce seninle tatlı bir ilişkimiz vardı. Hatırlıyorsundur gerçekten de, değil mi? Gerçi sen, sırf benim canım yansın diye unuttuğunu söylersin şimdi. Fakat artık o kadar da önemli değil. Ben hatırlıyorum ya, o yeter bana. Tüm ayrıntılarıyla aklıma, her köşesiyle kalbime kazıdım ben hikayemizi. Ve isterdim ki Yoongi; sen hiç benim aşkımı öğrenme, sen hiç benden nefret etme. Etme ki, biz hep o minik ve mutlu anlarımızda kalalım... Fakat bir yandan da diyorum ki; iyi ki sana aşık olmuş, iyi ki uğruna delirmeyi göze almış, iyi ki bu hisleri tatmışım... Ah Yoongi... Üzülmelisin. Aşkımı, benim tarafımdan sevilmeyi kaçırdığın için. Çünkü ben senelerdir çokça üzülüyorum, senin tarafından sevilme hissini hiç bilemeyeceğim için.
Biraz bahsetmek istiyorum hiç biz olmayan bizden.
Bahsedip sana veda etmek istiyorum. İçimdeki bu amansız ve asla geçmeyen yarayı başka nasıl iyileştirebilirim, bilmiyorum.
Hazırsan başlıyorum.
İklimin sonbahara geçmek isteyip, yaz mevsimiyle arasında sıkışıp kaldığı günlerden biriydi. Eylül ayının ikinci haftasının başları, yeni okul döneminin sıradan bir ilk günüydü. Ya da hatırlıyorum da, 15 yaşındaki ben o dönemlerde okulun ilk gününün her zamanki gibi sıradan olmasını beklemiştim, kendim için.
Her ayrıntısıyla hatırlıyorum o günü; Kırık bir beyaz rengi gibi, alacalıydı gökyüzü. Bulutlar örtmemişti üzerini fakat öyle koyu mavi bir tutuma bürünmüştü ki, yağmur yağmayacağını bilmeme rağmen sanki yağmur yağacakmış gibi hissediyordum. Çılgınlar gibi okul koridorlarında koşturan öğrencileri, onları azarlayan eğitimcileri ve kibriyle sınıflarında fink atan serserileri... Hakareti ve küfrü efendilik zanneden aklı yarım erkekleri, diğerlerinin dış görünüşüyle dalga geçip aşağılayınca kendilerini yüzlerindeki tonlarca boyayla Kastilya Prensesi zanneden aşağılık kompleksli kızları... Tüm o görüntü şimdi bile gözümün önündeyken unutmam mümkün mü hiç o günü? Her birinin bomboş ve aptal ifadesi, mide bulandırmaya bir sebepti. Hepsi iğrenç zorbanın tekiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bileklerinde mâtem ও yoonkook
Fanfic❝Sensiz geçen zamanların "acı" adlı değirmenlerinde öğütüldü kalbim. Çarklar döndükçe unutmaya çalıştım seni. Çarklar döndükçe adını sayıkladım, eski günlerdeki gibi. Sen kırmızı gibi kızgın, küstah ve fevri. Ben ise bitmeyen senelerce sana hasret...