0ও olivia lufkin'starless night

146 14 39
                                    

Bu hikayede yaralarımızı deşeceğiz. Zira kalbiniz acıyabilir, üzülebilirsiniz. Bu hikaye bolca gözyaşı ve aşk acısı barındıracaktır. Hikayede tetikleyici sahneler bulunabilir, kendinizi kötü hissedeceğiniz taktirde okumamanızı tavsiye ederim ki eğer böyle bir durumda rahatsız olmanıza rağmen okumaya devam ederseniz de sorumluluk tamamıyla size aittir. Tabii olmayabilir de, benim ne yapacağım belli olmaz hbsaksd

Umarım beğenir ve kendinizi bir parça olsun bu kitapta bulabilirsiniz. İyi okumalar...

"Rastlantı, dünyanın en eski ilahi gücüdür. Birine rastlamanız bazen bir ödüldür, bazen de bir ceza."

- İmkansız Takas, Jean Baudrillard

GİRİŞ

"Sırf..."

Masanın üzerindeki elleri hafifçe titrerken, okuduğu "Milena'ya Mektuplar"ın ufak bir köşesini iki parmağının ucuna alıp gerginlikle sıkıştırdı. Pür dikkat bir halde karşısındakinin dudaklarına, sunacağı açıklama için odaklanmışken kan ter içinde yutkundu. Kalbi, insafsız bir insanın merhametsiz avuçlarına düşmüş Kırlangıç kuşu gibi, boğazında çırpınmaktaydı.

Seneler sonra ilk kez gördüğü yüzü, sanki yıllar evvel ilk karşılaşmalarında gördüğü haliyleymişçesine seyrediyor, derin derin inceliyordu. Gerginliği, duyduğu o sımsıcak yakıcı özlem hissi yüzünden artarken, kuzgun saçlının cümlesini devam ettirmesi için canla başla bekledi.

"Sırf eğlence olsun diye..." zamanın eskitemediği sivri dilinden kelimeler yumuşak bir kinle dökülürken, Jungkook kalbine gömdüğü aşkı yeniden hislerinde peyda olacak korkusuyla Yoongi'nin sözcüklerini takip ediyordu. Geçerli bir açıklama istiyordu. Yıllarca beklemişti, henüz sormaya cesaret edebildiği sualin cevabını. Farkındaydı aslında, yine ve yine hayal kırıklığına uğrayacağının..

"İnsanlardan nefret ediyordum." gibi bir yanıt duymayı beklemediğinden uğramıştı da. Göz kapakları bir mancınık yayı gibi ardına dek gerilirken sırtı kamburlaştı sonsuzuncu yenilmişlik hissiyle. Kitabının köşesini kavrayan parmak uçları inadından vazgeçmiş ve kuruyan bir yaprağın dalından düşmesi misaliyle kendini olduğu yere salmıştı. Ecel terleri döker gibi dakikalarca konuşacak diye ter döktüğü, ağzının içine baktığı adam kendisiyle dalga mı geçiyordu? Yoksa ciddi miydi?

Sırf eğlence olsun diye insanlardan nefret ediyordum.

Sevdiğinin kurduğu bu aşağılık cümleyi içinden tekrar ederken daha iyi anlamıştı. Evet, evet... Sonsuzuncu hayal kırıklığını tatmıştı.

Uğruna gururuyla müsrif olduğu bedene baktı; hiç değişmeyen o keskin bakışlarıyla kesiştirdi gözlerini ve kuzgun karası saçlarında gezdirdi tahayyülünde ellerini. Tahayyülünde sarıldı dudaklarıyla dudaklarına ve uzuvları titreyene dek çekti büyülü rayihasını, arzuyla. Nefisti...

Nefret ediyordu ondan. Hayal kırıklığına uğramıştı. Fakat engelleyemiyordu özlemini. Karşısında o hiç eskimeyen küstahlığıyla dururken nasıl karşı çıkabilirdi ruhunun isteklerine. İncelemeye devam etti... Hâlâ koyu tonlarda giyiniyor, omuzlarındaki asi kuzgunla dolanıyor, yeşil gözlerine rağmen kuzgununu gözbebeklerinde yaşatıyordu. Eskiden dalgalı, kumral sırımları şimdi simsiyahtı. Yıllar içerisinde ona dair değişen tek şeydi bu belki de. Bembeyaz teni, uzun kemikli elleri... Bahsetmek bile gerekmezdi. Her zamanki müstehzi tavrı yine üzerindeydi. Yıllar sonra karşılaştıkları bu büyük sahafta, bu antika kitaplara ev sahipliği yapan koca rafların arasında, oturduğu sandalyeye, kitaplarını koyduğu kenarları ahşap işlemeli cam masaya dahi uymayan tek varlıktı. Varlığı dahi bu şehre, bu ülkeye aykırıydı. Melezdi o...

bileklerinde mâtem ও yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin