Lee Minho ofisinde ki koltuğa yerleşirken elinden çıkarmadığı eldiven ile teslim aldığı defteri incelemek için tekrarşeffaf poşette çıkardı. İlk sayfayı açıp yazılı olan tarihe daha sonra yazıyı okumaya başladı.
(Not : ince yazılar eskiyi, not defterine ait olan kısım.)
20 Şubat 1970
"Günaydın bay Lee!"
Sokakta ilerleyen genç kendisine seslenen orta yaşlarda ki kadına doğru ilerledi. Önünde ki çiçekleri sularken, yaklaşan yakışıklı genç ile gülümsedi.
"Günaydın Madam. Bugün nasılsınız?"
Kadın sarışın oğlanın gülümsemesi ile içi ısınmış, gözlerini kısılana kadar gülümseyerek karşılık vermişti. Söylendiği gibi bu çocuk gerçekten herkesi gülümsemesi ile mutlu ediyordu. Ona boşuna güneşin oğlu demiyorlar yani. Kadın ilgiyle soran gence cevap verdi.
"Iyiyim, peki siz nasılsınız? Bu akşam yine gösteriye çıkacak mısınız?" dediğinde sarışın oğlan hafifçe kahkaha attı.
"Iyiyim. Evet çıkacağım. Sizi de bekliyorum haberiniz olsun."
Başıyla onaylayan kadın genç oğlanın omzunu okşayıp bir başka soru sordu.
"Peki, istediğin bir çiçek var mı? Hemen senin için hazırlayacağım."
Sarışın oğlanın gözleri kaldırımda ki çiçeklere kaydı. Hepsini tek tek incelemiş, merak ettiğini eline alıp koklamıştı. Son aldığı beyaz çiçeği burnuna yaklaştırdığında, gözleri kapanmış kıvrılan dudaklarıyla bir süre hoş koku taranından ele geçirildi.
"Bundan istiyorum Madam. Adı nedir bu çiçeğin?"
Kadın çiçeği alıp bir kaç tane daha kovadan alıp etrafını sararken yanıtladı.
"Manolya. Beğendiyseniz sizin için bir saksı büyütebilirim."
Genç adam gülümseyerek başıyla reddetti. Uzatılan çiçekleri alırken, izlenildiğinin farkında değildi. Uzaklaşmadan önce kadınla vedalaşmıştı. Bir kaç sokak sonra kendi evine giden yola girdiğinde, sokakta ki bir çok kişiyle durup sohbet etmiş, ikram edilen bir kaç şeyi alırken, bazılarını geri çevirerek sonunda evinin kapına gelmişti.
Akşam için hazırlaması gereken kıyafetler ve yarım kalmış şiirlerini tamamlamalıydı. Kendisini yatağına bıraktığında derin bir nefes aldı. Kısa bir dinlemenin ardından işlerinin başına geçti.
6 EKİM 1970
Karanlık sokağa girdi. Bu gece ay küsmüş olmalıydı. Karanlık tüm görüş alanını kaplamıştı. Yine de sıkıntı etmeden yorgun bedenini ilerletti. Ne kadar zamandır dalgın yürüyordu? Şimdi fark ettiği ayak sesleri ve kendisine ait olamayan bir başka gölge ile sarışın oğlan bulunduğu sokakta ikinci kez durdu. İş çıkışları bir çok kişinin gösteriden ayrıldığı zamanla aynıydı. Belli ki aynı tarafa gittiği biriydi.
Yüzünü arkasına çevirdiğinde yüzü görünmeyen uzun bedene baktı. Sokağın başında arada sönen sokak lambasının turuncu ışığı yabancının sırtına yansıyordu. Elinde tuttuğu şeyi karanlığa alışmış gözler seçemiyordu. Bakışlarını yere indirerek uyuşuluğunun geçmesini bekledi. Bu kısa süre içinde de yabancıya hitaben konuştu.
"ah.. Aynı yönde ilerliyoruz, sanırım. İsterseniz beraber gidelim?"
Gözleri karşısında ki bedene tekrar tırmandı. Karşısında ki beden sessizce kendisine doğru ilerlerken gülümseyerek önüne döndü. Gelmesini beklerken adımlar bir, iki adım gerisinde durdu. Neden yanına gelmiyordu? Utangaç, sevenlerine biri miydi yoksa? Tekrar arasına çevirdi başını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lover's death - hyunlix -
Nouvelles"Yanımda yürümenizi engelleyen şey nedir bayım?" *** [Düzenlenecektir. Yazım yanlışı var gibi boş yorumlar yapmayın.] Not : bu hikayenin bir sonu yoktur.