Mickey?

246 26 9
                                    

multimedia: Onat

Bu bölümü tekrar yazıyorum. Tamamen farklı olarak. Okumanızı tavsiye ederim.

Öncelikle bu kadar kısa zamanda - bana göre çok olan- bu kadar okuyucu kazanmam çok güzel. Ben bu kadar vote olmazsa yazmam diyecek bir insan değilim, bir okuyucu kalsa bile yazmaya devam edeceğim, hatta okuyucum olmazsa bile yazacağım, kendi dünyamda Hayal Su ve Onat için bir hayat inşaa etmek çok harika bir duygu. Eğer hikayemi beğeniyorsanız benim dünyamı geziyorsunuz demektir ve gezdiğiniz her yerde yeni izler bıraktığınız için teşekkür ederim.

Göz kapaklarımı araladığımda alarmın daha çalmadığını fark ettim. Müzik iyi fikirdi tüm benliğimle, kendimle baş başa kalıyordum. Tamamen ben oluyordum. Müzik annemi hatırlatırdı bana. Nerede? Nasıl? Bilmiyorum ama annem gelirdi aklıma. Onu bir tek müziklerle hafızamda tutabilirmişim gibiydi. Kulaklıkları taktığımda aptal insan seslerinin hepsi kesilirdi. Aslında müzikte bir aptal insan sesiydi ama bunu kafama takmadım.

Dişlerimi fırçalarken aniden aklıma o çocuk geldi, aniden aklıma girmesi çok mantıksızdı, hayatımdaki yeri neydi ki aklıma gelmeye cürret ediyordu? Ders çalışıp kitap okumaktan başka bir uğraşım yoktu, bu yüzden çok düşünürdüm ama benim hayatımda yer alan insanları düşünmem gerekirdi, onu değil. Ağzımdaki köpüğü tükürüp ağzımı suyla çalkaladıktan sonra kapının yanındaki havluyu sertçe elime aldım ve ağzımı kuruttum, ağzımı kuruturken kendi kendime konuştuğum için havluyu yemişte olabilirim. Aniden kendime hırslandım ve banyodan hızlıca çıkıp kapısını çarptım. Dolabımın karşısına geçip üniformalarımı elime aldım ve hızlıca giyindim. Aniden sinirlenmiştim, kendime. Aynı sinirle odamdan çıktım ve merdivenleri parçalamak istercesine hızlıca basıp aşağı indim. Dolaptan montumu ve botlarımı aldım.

'' Allah kahretsin ya! ''

Okula giden bir insan yanına ne alır? Bingo! Çanta tabibii ki.

Aynı hızla merdivenleri tırmadım ve odamdan çantamı aldım. Ve yine aynı hızla aşağı indim.Montumu giyindim, botlarımıda hızlıca ayaklarıma geçirdim.Kapıyı açmamla sert rüzgarın ruhumu esir almasına izin verdim.

Özgür olabileceğim tek yerdi burası. Martı olup denizin sonsuzluğunun üstünde uçabilirdim. Dışarıdan bakan birine göre sadece suydu deniz, buda kaybettiğinin göstergesiydi. Deniz sadece su olabilir miydi? Bir sonsuzluk vardı orada.

Bankta biraz oyalandıktan sonra. Memnuniyetle gülümsedim. Deniz iyi geliyordu bana, bu sonsuzluk. Ağır ağır ayağa kalktım ve okula doğru yürümeye başladım.

Okuldan içeri girdiğimde etrafıma bakındım,pek kalabalık değildi ama gelenler olmuştu. Okulun içine girdim ve sınıfıma çıktım.

--

Son zil çaldığında kitaplarımı dolaba bıraktım ve okulun çıkışına doğru yürümeye başladım. Okulun kapısında onu fark ettim, orada bekliyordu. Deli miydi bu? Kesin beni bekliyordu. Ama ego kasmaya gerek yoktu. Neden beklesin ki beni? Sanki benim için yaşıyor. Yanından geçtim ve kulaklıklarımı taktım. Hakkını yememeliyim parfümü güzel kokuyordu. Şu kişinin kendi kokusu çok saçmaydı. Evet her insanın kendine has bir kokusu olurdu, tek yumurta ikizleri dışında. Ama bu kokuyu o kişiyle konuşurken yada yanından geçerken alamazdınız. Örneğin ona sarılırsanız yada öper-

''Ahhh!''

Bir hayvan kolumu tutup, sertçe kaldırıma doğru çekmişti beni. Tabikide o beyinsiz çocuk.

'' Dikkat etmelisin Mickey.''

''Mickey?'' dedim alaylı ve aynı zamanda öfkeli olan ses tonumla.

'' Evet Mickey bir sorun olduğunu düşünmüyorum.'' dedi ve aramızdaki zaten fazlasıyla az olan mesafeyi kapttı.

'' Ne yaptığını zannediyorsun sen? Zorba mısın?'' dedim ve onu ittim. Ne yaptığını sanıyordu benim iznim olmadan, nasıl bana dokunurdu? Yaklaşmaya başlıyordu. Ne yaptığını sanıyor bu? Hızla ellerimi kaldırdım ve güzelce ittim onu.

'' Hey!'' sesi şakın çıkmıştı ve aynı zamanda ellerini teslim olurmuş gibi iki yanında hafiften kaldırmıştı

'' Bana yaklaşma anladın mı? Bana bulaşma? Uzak dur! Tehlikeli şeylere ailen yaklaşmaman gerektiğini söylemedi mi sana? Uzak dur benden!!! '' sesim son cümlemde bana göre biraz daha yüksek çıkmıştı. Fazla şaşırmıştı ve birazda öfkelenmişti, Ama ne düşündüğünü hissedemiyordum. Lanet olsun! Neden böyle oluyordu? Onun düşündüğü şeyleri duyamıyordum. Ela rengindeki irisleri öfkeyle kaplandı ve benim gözlerimle buluştu. Sabır istercesine kafasını soluna çevirdi ve hızlıca arakasını dönüp yürümeye başladı.

DURSUN ZAMAN!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin