Hava , genç kadına belindeki derin yaranın sızlamasını hissetiremeyecek kadar soğuktu. İşe yaramayacağını bile bile pelerinine biraz daha sarındı. İzini kaybettirdiğinin farkındaydı ama dinlenmesi olasılık dahilinde değildi. Onu ayakta tutan tek şeyin damarlarında dolaşan adranalin olduğunun farkındaydı. Durursa donardı.Durursa ölürdü.
Ayakları karlı yoldan sabah geçen at arabalarının bıraktığı izlerde yürüyünce daha az üşüyordu. Ama buna ayıracak vakti yoktu. Hadi.Dedi içinden.Daha kötülerini de gördün hadi!
Puslu gecenin sessizliğini at kişnemeleri bölünce eski savaşçı daha fazla zamanının kalmadığını anladı. Yıllarca gördüğü zorlu eğitimlerin hakkını vererek tüm gücüyle koştu.Sık ormanın çalılıkları yüzünü çiziyor , kaliteli deriden yapılsa da artık sökülmüş olan çizmesi ayaklarını dikenlerden ve keskin taşlardan koruyamıyordu. At sesleri yaklaşırken onu bu kadar çabuk bulmalarına hayret ederek hızını arttırdı.
Sık ağaçlı yolu seçtiği için kendini tebrik etti . Onu kovalayanların atlarını dışarda bırakmak zorunda kalacaklarını biliyordu . Güzel , diye düşündü; artık eşit şartlardayız.
Kırılmış bir ağaç dalının üzerinden atlarken uçuruma açılan patikayı gördü. Bir saniye durup hiç de temkinli davranmayan ayak seslerini işitti. tuhaf diye düşündü;hangi yöne gittiğimi anlamaları çok da zor değil ama bu patikaya sapacağımı nerden biliyorlardı?
Kendine verdiği otuz saniyelik soluklanmadan sonra daha temkinli adımlarla dar patikanın ucundaki uçuruma doğru ilerledi. Uçurumun kenarına varmak üzereyken duyduğu hışırtıyla cebindeki bıçağı çekip savunma pozisyonuna geçti.
Gözleri hızla karanlık ormanı tararken geldiği patikanın girişinde ona bakan iri adamı fark etti. Derman kalmayan ayaklarını yere biraz daha bastırarak pozisyonunu güçlendirdi.Kalan son takatini toplayarak bağırdı:
"Evrenin en tehlikeli savaşçılarından birine böyle yaklaşmak çok akıl karı değil asker!"
Genç kadının yüksek sesi boşlukta çınlarken, dev cüsse öne bir adım attı.
"Affınıza sığınıyorum majesteleri ama korkarım ki elinizdeki mektup açacağı ve de gövdenizdeki derin yara evrenin en güçlü savaşçılarının da birgün yenilebileceğini kanıtlıyor."
Kadın histerik bir kahkaha attı. "Gel de bu mektup açacağıyla neler yapabileceğimi gör."
"Amacımız daha fazla sorun çıkarmak değil Majesteleri eğer Sorian'ı bize teslim ederseniz bir sorun çıkmayacağını size temin ederim."
Hala bir silüetten ibaret olan adamın bu kadar kibar konuşması genç kadını iyiden iyiye sinirlendirirken içine de bir kurt düşmesine sebep oldu. Zira eskidostu Gulyen'in tabiriyle "Ayak takımından hallice"olan bu memurların saray adabıyla konuşması hele ki böylesine yalın ve akıcı bir üslup kullanmaları görülmüş şey değildi.Halbuki peşindekilerin izledikleri taktiklerden tut karda yürüyüş şekillerine kadar dikkat etmişti. Emindi peşindekiler Lyerion krallığının askerleriydi.
İri bir ağaç kavuğunu aratmayan Silüet'in hala kibar ama artık sabırsız çıkan sesi iç hesaplaşmalarını böldü."Askeri inzibat buraya ulaşmak üzere Majes-"
"Ben Majestelerin değilim tahttan feragat edeli çok oldu bana öyle seslenmeyi kes asker!"
Kadının artık köşeye sıkıştığını bildiğinden dolayı yüksek çıkan sesi İri adamın sözlerini yarıda kesti.Bunun üzerine sessizleşen Silüet ormanın zifiri karanlığından dolunayın karlardan yansıyan ışığına uzun bir adım attı. Rüzgar bu anı bekliyormuşçasına adamın altın işlemesi ay ışığında bile parlayan kırmızı pelerinini dalgalandırdı."Ben de bir asker değilim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARABE
Fantasy"Bir gün rüzgar yeniden esince .Deniz dalgalarıyla tüm sahili yeniden dövünce, çakallar dağlarda ulurken , göçmen kuşlar yanlış yöne uçacak. İşte o zaman güneş bizim için doğacak güzel kızım . Ve bu onların gördüğü son gün olacak."