Bölüm 5

26 5 9
                                    

Derin gözlerini açmaya çalışıyordu.
"Müdürü çağırın. " dedi Brenda mutlulukla. Jim koşarak odadan çıkıp müdürün odasına doğru ilerledi. Müdür odada telefonla konuşuyordu. Jim, Derin'in uyandığını söyleyince müdürün sevinci gözlerinden belli oluyordu.
"Ohh! Çok şükür uyandı. Ben yanına gidiyorum sende hemen gel. " dedi telefondakine ve telefonu kapattı.
"Hadi gidelim. " dedi ve hızla merdivenlere yöneldiler. Odaya girince Derin'in başında beyaz önlüklü bir adamın onu kontrol ettiğini gördüler.
"Bu kadar erken geleceğini tahmin etmeliydim. " dedi müdür.
"Ben doktorum müdür bey, zamanında yetişmesem istifamı vermekte gecikmiş olurum. " dedi gülümseyerek.
"Derincim kendini nasıl hissediyorsun?"
"Yorgun hissediyorum doktor bey. "
"Bu gayet normal. Şimdi bir kaç kontrolden sonra dinlenmeni istiyeceğim. Tek istediğim senden parmağımı takip etmen. " Derin başını salladı ve gözlerinin önündeki işaret parmağını gözleriyle takip etti. En sonunda doktor parmaklarını şaplatsada Derin gözlerini kapatmadı.
"Reflekslere karşı duyarlısın sanırım. " diye sorarken Derin'in yüzünde ve kallarında şişme var mı diye kontrol ediyordu.
"Evet biraz öyleyim. " dedi sadece. Doktor sonra ayağa kalkmasını ve oda da tur atmasını ardından koşmasını, zıplamasını, kollarını ve parmaklarını hareket ettirmesini vb. şeyleri yapmasını istemişti. Herşey olaması gerektiği gibiydi. Derin hiçbirinde zorlanmıyordu. Son olarak konuşmalarını ve yiyip içişi kalmıştı. Mutfağa geçtiler ve dolabı açmasını istedi. Doktor ne verse eksiksiz tadına bakmasını isteyip algıladığı tadı sormuştu. Her şeyin tadına baktıktan sonra kan ve et kalmıştı. Şişedeki kanı bir bardağa koyup iç dedi. Derin mutlulukla bir kereden içti. Ağzının etrafındakilerini de yalayıp yuttu. Brenda'nın midesi bulamıştı.
'Özür dilerim. 'dedi zihninden. Oda başını sallayıp 'Sorun değil. ' dedi. Doktor eti ona uzatınca bir an duraksadı alıp almamak konusunda.
"Kurt değil misin aynı zamanda? " sorusuna başını salladı. Oradakiler ise hayretle bir birlerine baktılar.
"Aynı zamanda derken? " diye sordu Jim. Doktor başını sallayıp;
"Evet. Hem vampir hem kurt adam yani kurt kadın. " dedi. Sonunda gülmüştü. Mert şaşkınca Arda'ya bakıyordu. Arda'da ona. Duyduklarına inanamıyorlardı. Bu imkansız bir şeydi. Derin oradakilerin yaşadığı şokun farkındaydı. Hiç ses çıkarmadan elindeki etten bir diş alıp tezgaha indirdi.
"Tadı hiç değişmemiş. " dedi sırıtıp. Doktor da güldü.
"Tamam. Tek şey kaldı konuşmaların. Bakalım onlarda bir eksiklik olmuş mu, kekeleme falan var mı diye bakalım. "
"Tamam da ne konuşucam ki? " diye sordu Derin.
"Hocam bu görevi ben üstlenebilir miyim? " diye atıldı Arda. Doktor bir Derin'e bir Arda'ya baktı.
"Sen niye yapasın ki? " dedi Derin.
"Aradığım fırsat ayağıma geldi kaçırmak istemiyorum. " dedi.
"Aranızdaki iletişime bayıldım. Tamam o zaman Derin sana emanet. Mimik ve konuşma şekillerine dikkat et. Mümkünse de uzun süreli konuşma olsun. "
"Siz merak etmeyin o iş bende. " dedi. Müdür Derin'e iyi dileklerini sunarken Mert, Arda'ya;
"Lan sencede fazla hızlı değil misin? " diye sordu sessizce.
"Olması gerekeni yapıyorum. " dedi sadece. Mert onun bu haline gülmüştü.
"Peki o zaman size iyi sohbetler. Ve prenses konuşma gittikten sonra dinlen biraz. Hadi geçmiş olsun. " dedi ve mutfaktan çıktılar. Derin'e prenses diyince utanmıştı. Bu kadar erkeğin yanında böyle anılmak hiç alışık olmadığı bir durumdu. Gerçi bu gün hiç yaşamadığı şeyler yaşamıştı.
"Yemeklerinizi oda da yersiniz ama ilk ve son kuralları biliyorsunuz. " dedi müdür.
"Kurallar. " dedi Arda imalı bakışlarla.
"Merak etmeyin hocam kurallara karşı sorumluluğumuzu biliyoruz. " diye de ekledi. Derin ona sinirle bakıyordu Brenda ise bu ikiliye bayılmıştı. Onları izlerken keyif almıştı. Arda'nın yerinde imaları cuk diye oturuyordu. Derin teşekkür edip onları kapıya kadar karşıladıktan sonra Arda'nın karşısına geçti.
"Ne yaptığını zannediyorsun sen? " sesini yükseltmişti.
"Doktoru duydun. Konuşman gerekli ve bende de yeterince konu var. " dedi sakin mizacıyla.
"Küstahlığı bırak hemen odamdan çık."
"Gençler sakin olun. " dedi onları sakinleştirmeye çalışan Mike. İkiside aynı anda;
Arda: "Sen karışma. "
Derin: "Siz karışmayın. " dediler. Brenda alt dudağını ısırıp olanları izlerken diğerleride kaşlarını kaldırıp geri çekildiler. Mert kendi aralarında sessizce;
"Çıksak iyi olur. " dedi ve hepsi sessizce odayı terk ederken Brenda çıkmak konusunda emin değildi. Zihnindeki ses ile hiç düşünmeden o da çıktı.
'Gidebilirsin. Ben hallederim. Sen kimseye bir şey söyleme yeter.'
Onlar çıkarken de Arda aynı ses tonuyla devam etti.
"Sorularımı cevapsız bırakamazsın. Onların cevabını almadan gitmeyeceğim. "
"Ne cevabından bahsediyorsun sen? Hiç bir şey söylemek zorunda değilim. Şimdi hemen çık. "
"Fazla şımarmışsın anlaşılan. Ama sana şunu söylim bu ayakların beni sökmez. Dışarıda yaptıklarını kurt veya vampirin yapamayacağını ikimizde biliyoruz. Ve benim bölgemdeki tehlikelere karşı korumak zorunda olduğum kişiler var. Ve şu an sende bir tehlikesin. Onun için hemen konuş. "
Yaptığı açıklama mantıklıydı ama Derin'in sinirini bozmuştu. Dikkat çekmeme kuralı ilk günden çizilmişti. Çünkü fazlasıyla gözler ve sözler üzerindeydi. Güzelliğini, asiliğini, hareketlerini herşeyini söylüyorlardı. Kısa süre içinde yurda yayılan Derin'in ailesi herkesi şaşırtmıştı. Bir çoğu inanmasa da %50 doğru olma ihtimalini hep tutuyorlardı. Yurttakiler sır dolu hayatı keşfetmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.
"Sana kimsin sen diyorum? " diye bağıran Arda'nın üşüne gelmesi sinirini daha da bozuyordu. Her seferinde bir adım geri gitse de Arda yine ona yaklaşıyordu. Daha fazla dayanamayıp onu itti. Arda sırt üstü şiddetli şekilde yere düşmüştü. Kalkmak için kendini toparladığında yurtta olmadığını anladı.
"Nerdeyim ben? " diye sordu kendine.
Bembeyaz bir şehirdeydi sanki ama hiç ev ve kimse yoktu. Ona arkası dönük bir kız önünde görünce Derin olduğunu düşündü.
"Derin sen misin? "
Doğru tahmindi ama gördükleri karşısında ne düşünüceğini bilmiyordu.
"Evet benim. " dedi ona doğru ilerlerken. Gördüğü güzellik karşısında dili tutulmuştu.
"Sen... sen Derin değilsin. " dedi kekeleyerek.
"Ben özür dilerim böyle olacağını düşünmedim. "
"Kimsin sen? Nerdeyim? " dedi korkuyordu. Etrafında tur attı sadece beyaz bir boşluk vardı.
"Öldüm mü ben? "

BÖLÜM SONU

Keyifli okumalar. Umarım kitabımı seversiniz çünkü ben severek yazıyorum. Her eleştiriye açığım. Tavsiyeleriniz olursa da yorumlardan bekliyorum. :)

LANETLİ TANRIÇA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin