Öncelikle karakterleri daha iyi anlamak ve analiz etmek için 7. Bölümden önce neler olmuştu onu bir hatırlatmak istedim.
Barış Dicle o gece onunla kalmadığı için diclenin ona karşı bir şeyler hissetmediğini ve ona layık olmadığını düşünüyordu. Bir yandan reytingleri iyi gitmeyen dizisi ve reddettiği film kafasını kurcalıyordu. Bir dizide oynayıp sonra da unutulup giden onlarca oyuncudan biri olmak istemiyordu. Tekrar parasız kalmaktan, hayallerini gerçekleştirememekten, vasat dizilerde oynamaktan, başarısız olmaktan korkuyordu. Bu korkularını gerçekten anlayan tek bir kişi vardı. O da Dicleydi. Ona bakınca kendine olan güveni inancı artıyordu. Belki de Dicle ona onun kendisine inandığından daha çok inanıyordu. Etrafta herkesin gözü Barışın üzerindeyken o sadece Diclenin gözlerinde görüyordu kendisini. Ama Dicle öyle görmüyordu demek ki. Zaten benim gibi bir serseriyle ne işi olurdu ki diye düşündü.
Beren babası sayesinde her zaman şanslı olmuş, oynamak istediği bütün işler ona gelmiş, hiçbir zaman para sıkıntısı çekmemiş, gerçek hayattan bihaber bir şekilde yaşıyordu. Bu hayatta isteyip de elde edemediği tek şey Barıştı. Barış işine profesyonelce yaklaşsa da o oynadıkları dizinin etkisinde kalmış, Barışın dokunuşlarından, bakışlarından, yakışıklılığından etkilenmişti. Aslında Barışın gerçekten kim olduğu, neler sevip sevmediği, ne düşündüğü ne istediği umrunda değildi. Sadece küçük bir çocuğun oyuncak bebek istemesi gibi ona sahip olmak istiyordu ama Barış için Berenin sokaktaki yüzlerce hayranından hiçbir farkı yoktu. Bereni hep şımarık, yüz güzelliği ve babasının torpiliyle bir yerlere gelen bir oyuncu olduğunu düşünüyordu.
Son zamanlarda dizinin reytingleri düşünce Berenle sevgili rolünü oynayınca Beren ona açık açık sevgili olmak istediğini söylediğinde Dicleye karşı tam olarak ne olduğunu anlamlandıramadığı hislerini sonlandırmanın başka yolu yok diye düşündü ve Berene karşılık verdi. Bir nevi Dicleyi unutmak için onu kullanmıştı. Dicleye karşı olan hislerini hiçbir gücün bitiremeyeceğinin farkında değildi henüz.
****************
Dicleyi tekrar gördüğünde yüzüne bile bakacak durumda değildi. Dün gece ona benimle kal derken bugün berenle öpüşmüştü. Her şeyi yok saymak istese de dicleye bir açıklama yapmak zorundaydı. Önceki gece kalmasını istediği için rahatsız olduğunu düşünerek özür diledi. Aslında Dicle rahatsız olmamıştı sadece Barışın duygularından emin olmasını istiyordu. Ama anlaşılan o ki barış hislerinden kaçmayı tercih etmişti ama diclenin hayatındaki varlığının tamamen yok olmasını istemiyordu. Bir kere alışmıştı o sığındığı güvenli limana. Her zaman yanında olmasına. Bu yüzden her şeyi unutup eskisi gibi olalım demeyi tercih etti. Dicle'nin onaylayan bakışlarıyla yeniden ısınmıştı kalbi. Film hakkında endişelerinden bahsettiğinde sonuna kadar ona inandığını gösterip bütün endişelerinin kafasından uçup gitmesini, kuş gibi hafiflemesini sağlamıştı. Bitki çaylığını yapmıştı yine. Barışa her zaman yanında olacağına dair güven vermişti, içini rahatlatmıştı ama Barışın Diclenin değerini anlaması için önce onu kaybetmesi gerekiyordu. Çünkü insan bir şeyin değerini ancak kaybettiği zaman anlardı.
Abisi Aydının Barışa sürekli parana bak filmde oyna diye baskı yapması, Berenin Diclenin yanına gittiği için ondan hoşlandığını ima etmesi üzerine barış yine bunalmış kaçacak bir yer aramıştı. Berene Dicleyle aramızda hiçbir şey yok dedi. İlk defa bunu sesli olarak söylemişti ve ilk defa idrak ediyordu durumun ciddiyetini. Evet Dicleyle arasında hiçbir şey yoktu. Bu durumun gerçekliğiyle yüzleşmenin ne kadar kötü olduğunu yeni fark ediyordu. Dicleyi kaybetmek istemiyordu ne olursa olsun yanında olmasını istiyordu ve gecenin sonunda yine kendisini diclenin evinde buldu. Gidebileceği tek yer onun yanıydı. Çünkü ne zaman kendisini kötü hissetse, ne zaman kafası karışsa Diclenin ona iyi geleceğini biliyordu. Başınız ağrıdığında elinizin birden ağrı kesiciye gitmesi gibi.