Özet 2

210 10 4
                                    

Dicle, babasının eşiyle arasının bozulmasından kendisini sorumlu tuttu ve istifa etmeye karar verdi. Feris hanımı hayal kırıklığına uğratmıştı. Feris Dicleye sert bir şekilde davranıp hemen yeni bir asistan bulması için görevlendirmişti. Aslında içten içe Dicleye çok kırılmıştı. Dicleyle bir patron çalışan ilişkisinden daha özel bir ilişki kurduğunu düşünüyordu. ona çok güveniyordu şimdi hayal kırıklığına uğramıştı. Kırgınlığını bu sert davranışlarıyla gösteriyordu.

Barışsa dün gece abisinin mahalleye dönmesiyle evde yalnız kalmıştı. Dicleden abisi adına özür dilemek için bir çiçek yolladı. Dicle onun için önemliydi. Her ne kadar Dicleyi üzse de Barış da Dicle için önemliydi. Feris hanım barışın Çağan Irmakla oynayacağını söyleyince onun adına çok sevinmişti. Barış ajansa geldiğinde Diclenin üzgün olduğunu fark edip yardımcı olmak istedi ama hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Dicle onunla derdini paylaşmak istemiyordu demek ki diye düşündü. Üstüne gitmedi. Aslında Dicle sadece onu kendisinden, kalbinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Barışı bir daha göremeyecekti. Ondan kalan son hatıra olarak gönderdiği çiçeğin bir yaprağını en sevdiği kitabın arasına yerleştirdi.

Kıraç Diclenin istifa ederken hala Diclenin onundan intikam almak istediğini düşünüyordu. Bana vicdan azabı çektirmek için mi istifa ettin dedi. Aslında Kıraç'ın sevgisizlikten taşlanmış kalbinin aklına bile gelmeyecek bir sebepten dolayı istifa ediyordu. Babasına karşı ne kadar öfkeli olursa olsun onun hayatını alt üst etmek istemiyordu çünkü hayallerini gerçekleştirmek için öncelikle iyi bir insan olmalıydı. Tam bir aile olamamanın ne demek olduğunu biliyordu. Babasının elinden de bunu almak istemedi. Onun mutlu ailesini bozmak istemedi.

Kıraç kızının ne kadar güzel bir kalbinin olduğunu ilk o zaman fark etti ama bunu fark etmek için çok geç kalmıştı.

Ferisin toplantıda Çağan Irmak filmini söylemesiyle Barış kendinden geçti. Sonunda hak ettiği değeri görüyor, istediği işler onu buluyordu. Mutluluktan havalara uçtu, Dicleyi de uçurdu. Heyecanını onunla paylaştı ama Diclenin ajanstan gideceğini duyunca bütün sevinci yok olup gitmişti. Yerine başka asistan gelecekmiş ama o başkasını istemiyordu ki Dicleyi istiyordu. Kimse onun yerini tutamazdı. Şimdi Dicle onu bu dünyada yalnız bırakıp gidecek miydi? Ama asıl yalnız olan Dicleydi. Barış yalnız değildi Beren vardı yanında. 

Berenle akşam bara gitti. Beren babasıyla annesinin arasının bozulduğu için mutsuzdu. Dicleye çiçek gönderdiğini öğrenmiş Barışı kıskanmıştı. Hissediyordu aralarında bir şey olduğunu ve bu yüzden tartışmaya başladılar. Zaten barışla ne ara sevgili olmuşlardı. Barış ona karşı bir şey hissediyor muydu onu bile bilmiyordu. Belki de sevgili rolü oynuyorlardı hala. Beren kendini tuvalete kilitleyince Dicle yine kriz çözücü olarak ordaydı. Berenin ne kadar şımarıkça ve çocukça davrandığı ortadaydı. Oysa Dicle kendi işini kaybetmesine rağmen barışın film haberini duyunca ne kadar çok sevinmişti. Her zaman kendisini geri plana atıp çevresindekileri düşünüyordu. Şimdi yine bütün hislerini içine gömüp barışla bereni sarmaş dolaş görmüştü.

Kıraçla Çınar Gökçe Bahadırın iki filmde birden aynı anda oynamasıyla oluşan krizi çözmeye çalışırken Diclenin bulduğu çözümü uygulamaya koydular. Barış ve Berenin gece birlikte kaldığı haberi magazine düşmüştü. Kıraç Dicleye kızmıştı neden Bereni eve bırakmadın diye. Kız babası ya ondandır demişlerdi. Diclenin hiçbir zaman bilmediği bir histi bu. Feris hanım da kendine yeni bir asistan bulmuştu. Dicle herkesin kendisinden tereddüt bile etmeden vazgeçişini izliyordu çaresizce.

Feris geceyi Nejatla geçirip Çınarın birlikte film izleme teklifini reddetmişti. Çınar dün gece onu ektiği için ufak bir trip atıp hemen yelkenleri suya indirdi. Feris yaşının gecikmesiyle bir an önce sevdiği adamı bulup aile kurma telaşına girmişti. Nejat onun için iyi bir adaydı. Nejat tarafından sevilmek, şımartılmak hoşuna gidiyordu ama aralarında bir heyecan yoktu. Bu hissin gelip geçici olduğunu fark etmesi biraz daha zaman alacaktı. En yakın arkadaşı Çınar onu çok iyi tanıdığı için bunu fark etmişti. Nejatın yaptığı jestler gerçek romantizm değildi ama Ferisin mutluluğunu bozmak istemiyordu. Feris ne de olsa er ya da geç bunu anlayabilecek kadar zeki bir kadındı.

Barış Dicleyi yolda görünce seslendi asistan kız diye. Diclenin canını daha ne kadar yakabilirdi? Her seferinde onun için sadece bir asistan kız olduğunu haykırıyor gibiydi. Duymamazlıktan geldi. Barışsa Diclenin yaşadığı onca şeyden habersiz ona kişisel asistanlığını teklif etti. Aslında tek istediği dicleye yardım etmekti. İçinden gelen, kendisinin bile  farkında olmadığı bir dürtüyle sadece onun yanında kalmasını sağlamak için uğraşıyordu. Dicleye karşı her zaman samimi olmuştu. Kimsenin yanında söylemediği, kimseye anlatmadığı şeyleri ona anlatmıştı. Şimdi de içinden geleni yapıyordu. Ne yaptığını, neden yaptığını bilmediği için de saçmalıyordu. Sadece kendi hayatına odaklanmıştı. Gözü gerçekleri görmüyordu. Dicle sadece hayır demekle yetindi. Daha fazla konuşursa içinde biriktirdiği her şeyi anlatacak ve kendisini daha savunmasız hissedecekti. Gözleri konuştu onun yerine. Barışa nasıl kırıldığını anlatıyordu dolan gözleri. 

Akşam Gökçe Bahadırı sete götürmek için babasıyla aynı arabaya binmek zorunda kaldı. Babası Gökçe için kurduğu planı başarılı bulduğunu söylemişti. Sonunda Kıraç Özdala kendisini kanıtlamış ona başarılı olabileceğini göstermişti. Ajanstan ayrılsa da bu içini rahatlatıyordu.

Gecenin bir saati eve geldiğinde Barışın onu beklediğini gördü. Barış kişisel asistanlığını teklif ettiği için özür diledi. Biraz da olsa onu anlamaya başlamıştı. En azından kariyerinde ilerlemek istediğini, hayalleri olduğunu anlamıştı. Nasıl bazen bu kadar umursamaz bazen de bu kadar düşünceli olabiliyordu?

Dicle yeni asistana ajansı gezdirirken ilk iş gününü hatırladı. Ne kadar da heyecanlı, umutluydu. Ne olursa olsun ajansı çok seviyordu. Güline rağmen seviyordu. Ajansa geldiğinden beri peşini bırakmamış sürekli onu sıkıştırıp durmuştu. Yine bir şeyler ima etmesiyle bunun altında başka bir şey olduğunu anladı ve soluğu babasının yanında aldı. Düşündüklerinin gerçek olmasını istemiyordu. Gerçekten Kıraç Özdal bu çirkin imaya sesini çıkartmamış hiçbir şey söylememiş miydi? Gerçekten babası bu kadar korkak, rezil bir adam mıydı? Neden bu kadar aşağılık bir suçlamaya karşı çıkmayan bir adam için işini bırakıyordu? Bırakmayacaktı. Bu sefer sadece kendisini ve hayallerini düşünecekti. Barışın karşısında susmuş ona neden benden vazgeçtin diye soramamıştı ama babasının karşısında dimdik durdu. Geçmişini, çocukluğunu mahveden bu adamın geleceğini de mahvetmesine izin vermeyecekti. İstifa etmekten vazgeçti.

7. bölümün de kısa özeti ve analiziyle sizlerleyim. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı merak ediyorum. Birkaç gün içinde yeni bölüm yayımlamayı düşünüyorum. Dicbarın nasıl bir yol izleyeceğiyle ilgili düşünceleriniz tavsiyeleriniz varsa bana yazabilirsiniz. Yorumlarda sohbet edebiliriz.

Menajerimi Ara YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin