İyi okumalar~
…Ev sahibinin erken ayrıldığı sofrada kendi halimde oturur ve sakince yemeğimi yerken dalgınlığımın farkına vardım aniden, ismini bilmiyor ve ondan hâlâ 'ev sahibi' olarak bahsediyordum; öğrenmek ilk yapmam gereken şeylerden biriydi halbuki. Kabalık etmiştim, ama o da kendisini bana tanıtmamıştı. Onun hakkında yok denecek kadar az bilgi biliyordum ve bir sonraki karşılaşmamızda sormayı aklıma not ettim.
Merak uyandıran bir kişiliği ve çözemediğim davranışları vardı ancak bu çıkarımlarım için elle tutulur bir örneğe dahi sahip değildim, izlenimi genel bir bakışta elde ediliyordu. Çevresine yaydığı enerji güçlü ama bir o kadar da sarsıntılıydı, dürüst olmak gerekirse tamamen güvenebildiğim bir kimse olduğunu söyleyemezdim.
Bardağımdaki son yudumu da aldıktan sonra masanın üzerindeki beyaz peçete ile dudaklarımı silip ayağa kalktım. Şato son derece sessizdi, sanki koca binanın içinde yalnızca ben varmışım gibi hissediyordum. Uzun saçlı sahibin ne işi olduğunu ve nereye gittiğini bilmiyordum, çalışanlardan da hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Koyu tonların hakim olduğu yemek odasından çıkarak o kare biçimli ortak hole geldim yeniden. Duvar diplerindeki mumların kokusu ile taş ve ahşapların kendine has aroması karışarak rahatlatıcı bir şekilde duyu organlarımı okşuyordu. Yerlere kadar uzanan koyu kırmızı kadife perdeler pencerelerde tahta çakılı olsa dahi özenle örtülmüş, kıvrımlı ve işlemeli ahşap mobilyalar görüntüyü daha da zenginleştirmişti. Duvarda tıkırdamakta olan saat benim için çoktan uyuma vaktinin geldiğini gösteriyordu ancak bugünlük rutinimden küçük bir sapma olmasını normal karşılıyordum, seyahatlerimde düzene ayak uyduramazdım.
Yemekten önce seçtiğim odaya ilerleyip kapıyı nazikçe arkamdan kapattım, ve içimden gelen fazla korumacı sesin önerisiyle kilidi bir tur çevirdim. Hiç tanımadığım bir binada hiç tanımadığım bir adamın yanında kalıyordum, her türlü işle karşılaşabilirdim. Umuyordum ki ben yeniden dışarı çıkmaya karar verene dek odamı ziyarete gelmezdi, eğer bir ihtiyacım olup olmadığını sormak gibi bir incelikle gelip kapının kilitli olduğunu görürse büyük hakaret olurdu. Hâl böyleyken hala kararsız kalsam da kilidi açmadan kapının önünden ayrıldım ve yatağa bıraktığım omuz çantamı açarak ajandamı çıkardım.
Geldiğim yolun yapısını, şatonun iç ve dış özelliklerini ve kişisel görüşlerimi yazmak adına koyu kestane masaya oturup mumluktaki mumu kibrit ile aydınlatarak kalemi elime alıp boş sayfayı doldurmaya başladım. Bunu her gece yatmadan önce yapmam gerekiyordu, bu sebeple yorgun oluşum aksatmak için bir bahane olamazdı.
Dışarıda esen rüzgar ve uçmakta olan yırtıcı hayvanların haricinde hiçbir ses işitmediğim dakikalar boyunca yazdıkça yazdım, fakat fark ettiğim üzere ağırlıklı olarak ev sahibinden bahsediyordum. Sorular da ardı arkasına sıralanmaya devam ediyordu. Bir soylunun gecenin bu saatinde dışarıda ne işi olabilirdi ki? Üstelik at arabası ve türevine de bahçesinde rastlamamıştım. Kendisine bu soruları sorduğumda büyük olasılıkla kibarlıkla yanıtlayacağını düşündüğüm için yarına bırakıp bugünlük burada keserek defteri kapatıp arkama yaslandım. Uyumalıydım.
Uyumalı ve yarın erkenden kalkarak işlerimi tamamlamalıydım.
***
Saatin kaç olduğunu tam olarak kestiremediğim birkaç kez boyunca uyandım.
Loş odadan dışarıyı görebildiğim tek pencere kuzeye bakıyor, o da güneşin hiçbir ışığını hesaplayamamama sebep oluyordu. Henüz uykumu alamadığıma kanaat getirdiğim seferlerde uykuya dalmayı denedim fakat en sonunda başarısız olduğuma fark edip yatağın içinde doğruldum. Kendimi yenileyecek kadar dinlenmiş sayılırdım, bu sebeple örtüyü üzerimden çekip yataktan dışarı çıktım. Birkaç eşyamı bıraktığım dolabın yanındaki aynaya gözüm takıldığında fiziki olarak berbat göründüğümü fark edebiliyordum, yıkanmam gerekiyordu. Ev sahibinden biraz daha kısa olan kahve saçlarım omuzlarımın üstüne karmakarışık bir şekilde seriliyor, yeşile çalan mavi gözlerimin çevresi verimli uyku uyuyamamak sebebiyle yorgun gözüküyordu. Üzerimdekiler düzensizce dağılmış ve kırışmışken işe yarar bir şeyler bulma umuduyla kıyafet dolabına baktım. Vücudumu saracak cübbe benzeri uzun kumaşlar bulunuyordu, böylelikle sıkıca önünü kapatıp odadan çıkabilir ve banyo ihtiyacımı karşılamak için çalışanlardan ricada bulunabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinner's Cry | Hyunholix
Fanfiction'Bu gece kalbimden bir parça al.' Tarihi kaleleri araştırmak için yola çıkan ben, rast geldiğim vampire kendi ellerimle kanımı sundum. Kan hayat demekti; ama hikayenin devamında çok kıymetli iki hayat daha buldum. •Çarpık ilişkiler bulunmaktadır. An...