Bölüm 1: Save Your Tears

187 20 3
                                    

Seul'un dik merdivenli sokaklarından birinde iki katlı bir ev, rengarek boyalı olanlardan. Onunla yaşadığımız ev böyleydi.

Evden çok bir yuva, yuvadan çok bulunmaya en ihtiyaç duyduğum yer.

"Baba mı gelecek kızım, baba mı gelecek?" Gülümseye gülümseye minik suratına eğilmiştim. Dokuzuncu ayına yeni girmiş Doyeon, sanki söylediğim her şeyi çürütecek bir kuramı ortaya atacak gibi beni dikkatle dinliyor, ellerini uzatarak yanaklarımı kavramaya çalışıyordu. Günlük rutin işlerimi halletmiş, beni bekleyen güzel kızıma gelmiştim. Minik ellerini tutup avuç içlerini öptüm. Doyeon'la sevgi seansımıza devam ettiğimiz sırada kapı açıldı ve "Ben geldim." Sesi yükseldi koridordan.

Bazen daha tiz, bazen daha derin, bazen cehennem kadar sıcak, bazen kızgın, bazen mutlu, kimi zaman stadyuma konser veren grup solistinin sesi kadar coşkulu ama her zaman çok tanıdık. Gözün kapalı tatsan hatırlayacağın kadar tanıdık bal gibi bir ses.

İstifimi bozmadan Doyeon'u koltukaltlarından tuttum ve kendime çektiğim dizlerimin üzerine kalçalarını yaslayarak hafifçe oturttum. Salon girişinden içeri girmiş kişiyi görmüş ve ona doğru uzanmak istiyordu. "Jiminie ve tatlı Doyeon da buradaymış. Hanimiş benim güzel kızım," diyerek koltuğun kenarından uzanarak hem bana hemde kızımıza dolamıştı kollarını. Bu açıdan sadece beyaz, ince ve kemikli ellerini görebiliyordum. Birde bileğinde olan ince siyah bir ip bilekliği. "Hoşgeldin," dedim yumuşak bir sesle. İnce dudaklarını boynuma sürterek "Hoşbuldum güzel eşim," dedi. Henüz yeni evlenmemize yaptığı bu göndermeye kıkırdayarak ona iyice sokuldum. "Doyeon seni çok özlemiş bugün. Bak hep sana uzanmaya çalışıyor, değerlendir bunu." Dedim. Cidden de Doyeon ona uzanıyor, kucağına almasını istiyordu. Arkamı dönerek kızımızı onun kucağına vereceğim sırada oturduğum yerde büyük bir gürültüyle sarsılmaya başladım. Önce depremin başladığını sansam da birisi hızla ismimi söylüyordu.

"Jimin, Jimin, Jimin," diyerek Taehyung hem ismimi söylüyor hemde üzerime eğilerek beni sarsmaya çalışıyordu. Hoş beni o naif ellerle ne kadar sarsabilirdi ki. Büyük bir nefes alarak onun omuzlarımdaki ellerini ittim ve yatakta oturur pozisyona geldim. "Taehyung," dedim sıkmaktan kırış kırış bordo çarşafa bakarak. Komodin üzerinden büyükçe bir bardağa uzandı ve dudaklarıma uzattı. Birkaç büyük yudum almamı sağladı ve kurumuş gırtlağımı rahatlattı. "Tekrar oldu, değil mi?" Dedi. Beni sıkmamak ya da endişelendirmemek için büyük bir çaba fark ettiğini görüyordum. Bende korkuyordum ama neden korktuğumu bilmiyordum bile. Bu rüyaları görmekten mi, rüyalarımda her daim benimle birlikte olan kişinin yüzünü göremediğimden mi yoksa her rüyada farklı bir kişilik ve dönemde olmaktan mı korkuyordum?

Dolan gözlerime avuç içlerimi bastırarak ağlamaya başladım. "Neden ağlıyorum, korkuyorum ama neden korkuyorum onu bile bilmiyorum Taehyung-ah," dedim gittikçe boğuklaşan sesimle. Annesine mızmızlanan bir çocuğa benziyor olmalıydım. "Hayatım ne zaman böyle bir bok çukuruna sürüklendi onu bile bilmiyorum." Taehyung bu sefer bana uzanmış, sırtımı okşuyor, içimi dökmem için bana yardımcı oluyordu. "Jiminie sana belli etmemeye çalışıyorum ama gerçekten endişeleniyorum artık. Bir nörolog ya da psikiyatr ile görüşmen için randevu mu alsak?" Bu sefer beni kendinden biraz uzaklaştırarak kızarmış yüzüme bakmaya başladı. Bende ellerimi gözlerimin üzerinden çektim ve odamın içine boş boş bakmaya başladım. "Hayır, biraz beyinsizliğin olduğunu biliyordum ama bu seviyede olduğunu bilmiyordum." Onu kendimden iyice iterek kahve saçlarının üzerine bi tane vurdum. O da kıkır kıkır gülüyor, "Tamam ya, ne dedik. Bilmediğin bir şeyi söyledim sanki." Bunu benim kafamı dağıtmak için yaptığını biliyordum. Son üç aydır devam eden rüyalara karşın en yakın arkadaşımla birçok yöntem deniyorduk. İçmek, farklı şehirleri gezmek, ders çalışmak, birileriyle takılmak, yemek kursuna gitmek ya da onu hiç yeteneği olmadığını söylediği -tamamen yalan- dans sınıfına götürerek birkaç basit koreografi denemek... Hepsini yapmıştık birlikte.

all the stars | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin