Affedin arkadaşlar bu kadar klişe bu hikayeye fazla sjıxvjıwejfqwıj
***
Hafifçe güldüğünde, ilk başta gülme sebebinin ne olduğunu kavrayamadığım için gözlerimi kırpıştırdım. Oldukça ciddi bir cevap verdiğimi biliyordum ve ortada gülünecek bir şey göremiyordum. Onun cevabımda gördüğü komik noktayı sorarcasına kaşlarımı kaldırdığımda, sorumu aldı.
“Cevapların,” dedi basitçe. Eh, burasını zaten anlamıştım ama cevaplarımda gülünecek ne vardı?
Yüzümü buruşturarak sorumu tekrarladım. “İyi ama bunun neresinin komik olduğunu anlayamıyorum.”
Gülüşü yüzünden solup giderken, sıkkınca gözlerini devirdi. “Sadece sürekli kesin olmayan şeyler söyleyip durmana gülüyordum ama ne var biliyor musun? Artık komik bile değil.”
Eğlencesini bozmaktan hiç rahatsızlık duymadan omuz silktim. “Kesin şeyler söyleyip sonra kendi kendimi bozmaktan hoşlanmam.” Gözlerimi devirdim. “Ve yanlış anlama ama hala sana güvenmiyorum.”
Hafifçe güldü. “O zaman kesin cevaplar vermekten değil, kendi kendini bozmaktan kaçınmalısın.” Dirseklerini pencerenin kenarındaki çıkıntıya yaslayıp yanımda durdu ve omzunun üstünden bana baktı. “Madem bana güvenmeni bu şekilde sağlayamıyorum, o zaman bir şey itiraf edeyim mi?”
Ne gibi bir şey itiraf edebileceği hakkında en ufak bir fikrim olmadığından, tahmin yürütmek yerine, merakla kaşlarımı kaldırmakla yetinmek zorunda kaldım. Kısa bir süre düşünüyormuş gibi bir ifadeyle dümdüz önüne baktı. Ne söylemesi gerektiğini önceden planlamamış olmalıydı, buna rağmen kısa süre içerisinde düşündüğü cümleler dudaklarının arasından döküldü.
“Genelde konusu açıldığında hep havalı davranmaya çalışırım ama sanırım en büyük korkularımdan biri ölmek.”
Bedenimi tamamen ona döndürme amacıyla sırtımı pencerenin kenarındaki duvara yasladım ve bacaklarımı çıkıntıya kaldırıp, dizlerimi kırdım. Dirseği kırık dizlerimin altında kalıyordu. “Herkes ölmekten korkar, Calum,” dedim, iç geçirerek. “Bu bir itiraf değil.”
Başını iki yana sallarken bakışları dizlerimin altında kalan dirseğindeydi. “Hayır, herkes korkmaz.” Bakışları tekrar beni bulurken omuzları masumca kalktı. “Yani, bilirsin, hemen hemen herkes korkar ama bunu herkes itiraf edemez. İtiraf edemeyenlerden biri de benim.”
Dışarıya kısa bir bakış attıktan sonra, tekrar ona döndüm. “O zaman neden bana itiraf ediyorsun? Bunu sana karşı bir koz olarak kullanabilirim, değil mi? Asla bilemezsin.”
Nefesini verircesine bir gülüş sergilediğinde, başı refleks olarak başka tarafa dönmüştü. “Yapamazsın,” dedi, benimkinden daha çok kendinden emin bir sesle. “Öyle biri değilsin, Odette. İnsanların korkularını tetiklemekten zevk almazsın. Seni en azından bunu bilecek kadar tanıyorum.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hotel room ☁ calum hood
Fiksi Penggemar❝Neden onunla aynı odayı paylaşmak zorundayım?❞ ❝Ertesi sabah onun gömleği içinde tüp çoraplarınla dans ederken bana teşekkür etmek zorunda kalacaksın.❞