60 10 119
                                    

Namjoon: ''Geldiğin için teşekkür ederim, Jimin.''

Jimin: ''Benim için bir zevkti, majesteleri.'' hafifçe gülümseyip Namjoon'un önünde eğilmişti.

Namjoon: ''Lütfen, buna gerek yok.'' ikisi de gülerek birbirilerine sarılmıştı birden.

Seokjin: ''Bu kadar samimi olduğunuzu bilmiyordum.'' yanlarına ilerlemeye başladığımızda birbirlerinden ayrılıp bize döndüler.

Namjoon: ''Evet, Jimin benim kardeşim gibidir. Görüşmeyeli uzun zaman oldu.'' gülümseyerek Jimin'e dönmüş ve sırtını pat patlamıştı hafifçe.

''Bu kadar seksi bir kardeşin olduğundan bahsetmemiştin bize.'' Namjoon, şaşkın gözlerle bana bakmaya başladığında Jin hafifçe koluma vurup boğazını temizlemişti.

Seokjin: ''Şey, yani, bizi daha önce hiç tanıştırmadın. Onu demeye çalıştı Taehyung.''

Jimin: ''Park Jimin, yer altının ve ölülerin hükümdarıyım.'' Park Jimin... Bir ismin bu kadar etkileyici olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Jungkook: ''Wooah, yakından daha da havalıymışsınız.'' hayran hayran bakmaya başladığında dudakları yukarı kıvrılmıştı Jimin'in. Cidden, bu kadar çekici olması normal miydi?

Jungkook: ''Daha önce hiç bir kerberosu yakından görmemiştim. Bir mahzuru yoksa...''

Jimin: ''Evet, yanına gidebilirsin.'' gülümseyerek Jimin'in arkasında oturan kaplana doğru adımlamaya başladığında gülmüştük.

Namjoon: ''Jungkook, okçuluk ve güneş tanrısı. Gördüğün üzere biraz, çocuk ruhludur kendisi.''

Seokjin: ''Biraz değil, bayağı.'' birbirlerine bakarak gülmeye başlamışlardı. Evet, cinsel gerilimin kokusu ta burnuma kadar geliyordu şimdi.

Namjoon: ''Jin, şifa ve ay tanrısı.'' gülümseyerek başını eğdiğinde Jimin de aynı şekilde selam vermişti ona.

Namjoon: ''Kendimden çok ona güvenirim. Gözümü kırpmadan canımı emanet edebileceğim biridir.'' Jin, utançla başını öne eğdiğinde gözlerimi devirmeden edemedim. İkiniz de birbirinizi seviyorsunuz işte, uzatmanın ne manası var ki?

Namjoon: ''Taehyung.'' sıra bana geldiğinde kafamı kaldırıp bayık bir şekilde Jimin'e bakmaya başladım.

Namjoon: ''Doğa ve güzellik tanrısı.'' gözlerini benimkilere sabitlediğinde bir an için midemin kasıldığını hissettim. Gerçekten, sadece bakışlarıyla bile inleyebilirdim şu an.

''Sizinle tanışmak benim için büyük bir onur.'' tokalaşmak için uzattığım elimi tuttuğunda vücudumu bir heyecan kaplamıştı.

Jimin: ''O onur bana ait.'' gözlerini benden ayırmadan yavaşça eğilmiş ve kavradığı elime küçük bir öpücük kondurup geri çekilmişti.

Jimin: ''Daha önce hiç bu kadar güzel biriyle tanışmamıştım. Tanrıçaları kıskandıracak bir güzelliğe sahipsiniz gerçekten.'' eh, ne de olsa güzellik tanrısıydım, bu tarz övgülere alışıktım yani. Ancak bunları onun ağzından duymak anlam veremediğim bir şekilde kalbimi hızlandırıyordu.

''Aslında...'' ona doğru bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapadım ve vücudunu baştan aşağı süzmeye başladım. Pantolonunu zorlayan bacakları ve gözüme ilişen erkekliği onu daha çok arzulamama sebep olmuştu.

''Birbirimizi daha yakından tanıyabiliriz.'' elimi karnına koydum ve yavaşça yukarı doğru çıkarmaya başladım.

''Eğer siz de isterseniz tabi.'' gözlerimi onunkilere sabitlediğimde daha da heyecanlanmıştım. Afallamasını bekliyordum ancak tam tersi, bakışları sertleşmişti. Böyle baktığı sürece bana istediğini yaptırabilirdi, bundan kesinlikle şikayetçi olmazdım.

ᴡᴀʀ ᴏꜰ ᴛʜᴇ ɢᴏᴅꜱHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin