-2-

115 5 0
                                    

Ayağımın altında kayan sıcak taşları hissedebiliyordum. Güneşin ve şaşkınlığın etkisiyle arkamıza bile dönemeden ortada durmuş bekliyorduk. Zeyneple aynı anda birbirimize şaşkın bakışlar attık.  Zeynebin tüm bakışlarını ezbere bilirdim ve şuan ‘kim bu çocuk? Neyden bahsediyor’ dermişçesine bakıyordu. Bir adım öne doğru atıldım ve az önce ağlamanın etkisiyle kızaran gözlerimin altını silerek geriye döndüm. Zeynep gülerek az önce ismini öğrendiğimiz Yağız’ın elini sıkmış korkuyla karışık gülmesiyle bana bakıyordu. O an dün geceki o korkunç sahne canlandı zihnimde o an yalnızca “merhaba” çıkmıştı ağzımdan. Bizim aksimize Yağız çok rahat görünüyordu. Benden epeyce uzun boyu ve gerçekten hoş bir fiziği vardı. Saçları havanın neminden terlemiş ve biraz dağılmıştı. Güneş’in kıstığı gözleri hafif iri ve huzur verici görünüyordu. Yüzüne bakabilmek için boynumu kaldırmam gerekiyordu ve bu oldukça utanç verici olurdu. Tam isim analizine geçecekken bir an göz göze geldik. İçimdeki bir şeylerin beynimi ve parmak uçlarımı uyardığını hissettim. korkudan  olduğunu tahmin etmiştim ama bir katile göre oldukça etkileyiciydi.

Zeynebin kolumu çekiştirmesiyle aradaki soğukluk bozuldu ve beni köşeye doğru götürmeye başladı. Ne var ki yönelteceği soruların hepsini tahmin edebiliyordum. Bu yüzden o konuya girmeden sadece “her şeyi anlatacağım ama ilk önce şu sessizliğe bir son vermemiz lazım” diyebilmiş ve olduğumuz yerden üç adım kadar uzaktaki ağabey kardeşin yanına dönmüştük. Güneş gittikçe gücünü arttırıyordu. Küçük kızın ağlamaklı sesiyle eve gitmek istediğini söylemesiyle şu gergin ortam bozulmuştu. Yalnızca yalancı bir gülümsemeyle adeta yolcu eder gibi uğurlamıştık onları. Yağızın uzaklaşmasıyla beraber kendimi bir bankta otururken buldum. Zeynep o iri mavi gözlerini açmış benden gelecek hamleyi bekliyordu. Dün geceyi anlatmaya başladığım andan itibaren zeynebin tepkilerinden korkmaya başlamıştım. Her şeyi en ince detayına kadar anlattığımda karşımda ayaklanmış ve şaşkın şaşkın bana bakıyordu. “hadi ama Zeynep abartılacak bir şey yok belki de gerçekten doğru olan odur. Kim bilebilir ki yaşadıklarını. Durup orada kardeşinin dayak yemesine göz yumamamış vicdanlı bir ağabey belki de. Bilemeyiz.” Sözümü bitirdiğimde kurduğum cümleyi yeniden anımsadım ve gerçekten bir katili koruyacağım aklımın ucundan geçmeyeceğini düşündüm. Bir an pişman oldum. İsmimi bile söyleyememiştim. Yeniden bir pişmanlık daha patladı arkasından elini de sıkamamış selam verememiştim. Bunları düşünürken daldığım gazete yaprağı havalandığında zeynebin o masum olmayan manalı bakışlarını yakaladım. “senin içini bilirim ben. Bir katille masum hukukçunun gizemli aşkı. Nasıl ha fena değil” böyle bir şey olacağını tahmin etmeliydim. Zeynep dalgasını geçerken yağızın bakışları geldi aklıma. Aynı anda hem korkuyla hem şefkatle hem hüzünle bakıyorlardı. Daha fazla geçilecek dalgaya maruz kalmamak için hızlı adımlarla geldiğimiz yöne doğru yürüdük.”Hira en baştan tekrar anlatsana, Hira ya bu çocuk gerçekten kötü niyetliyse? “ Zeynep’in meşhur sorgulamaları bitmeden eve varmış ayakkabılarımı fırlatmıştım bile. Aklımda tek bir şey vardı. Gerçekten hiçbir şey anlamadığım. Koşarak odama gidip perdenin ipini yukarı doğru çektim. Açılan küçük kısımdan güneş ışığından zor seçebildiğim ikinci kata baktım. Perde hala kapalıydı. Hayal kırıklığını beynimde hissetmiştim.

Akşam yemeklerimiz pek meşhurdur zeyneple. Ben en çokta bunu severim. Yemeği yarım saatte yiyip 2 saat konuşuruz. Bugünkü konumuz malum gizemli katil. Kulağa pek hoş gelmiyor ama Zeynep sürekli böyle dediği için aklımda kalmış. Masadan su içmek için kalktığımda kapının çaldığını duydum. Zeynep her zamanki gibi bağırarak kapıya koştu ve hiç sormadan açıverdi. Karşısında tanımadığı birini görmüş olacaktı ki kapıyı hızla geri kapattı. Yanıma geldiğinde değişmiş ifadesiyle “katil” diyebilmişti. Şaşkınlık ve korkuyla karışık olduğum yerde bardağı bırakıp kalp atışlarımı dinledim.

PENCEREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin