.........

388 39 22
                                    

Jake bir ihtimal Sunghoon hâlâ oradadır diye okulun arka bahçesine gitmişti, ama nafile. Arka bahçede olan tek şey, Sunghoon'un kurumuş kanıydı.

"Neredesin Sunghoon, neredesin sevgilim?" Jake bir süre düşündü, nereye gitmiş olabilir? Onların özel yerine mi gitmişti acaba? Eskiden her üzüldüklerinde giderlerdi oraya. Hem orada tanışmışlardı..

Flashback

"Sen de kimsin?" Jake hergün ağlamak için gittiği çatı katında kendisi dışında birini görünce afallamıştı. "Ben Park Sunghoon, asıl sen kimsin?" Jake bu güzel yüzlü çocuğa anında vurulmuştu. O.. Her şeyiyle mükemmeldi..

Flashback end

Aklına gelen anı ile yaşlarını tutamadı Jake. Keşke o günlere dönseydim diye düşündü.

Çatı katına doğru koşmaya başladı, her bir adımında bir yaş daha akıyordu gözlerinden. Sevdiğine bir adım daha yaklaşırken, aklına doluşan anılar ile tebessüm etmişti. Sevgili oldukları gün, ne de güzeldi öyle..

Flashback

Papatyalar ve balonlarla süslenmiş çatı katına hayretle bakıyordu Sunghoon. "Jake bunlar da ne böyle?" diye sormadan edemedi Sunghoon. "Seni seviyorum Sunghoon, sonsuzum olur musun?

Flashback end

Artık gülümsemiyordu Jake. Neden kendi söylediği şeyi bozmuştu? Onlar birbirlerinin sonsuzu olacaklardı, neden onu yarı yolda bırakmıştı? Asla canını yakmayacağını söylemişti, neden en büyük darbeyi o vurdu?

Jake ilk defa hissetmediği bir duygu hissetti kalbinde. Herkesin bahsettiği merhamet miydi bu? Her zaman arkadaşlarına uymuş, merhametsiz biri olmuştu Jake. Sunghoon'a elinden geldiğince göstermemeye çalışmıştı.

İlk kavgalarını hatırladı Jake..

Flashback

"Hani orada olacaktın? Hani beni destekleyecektin?" Sunghoon'un katıldığı oldukça önemli bir turnuvayı unutmuştu Jake. Halbuki ona söz vermişti, en ön sıradan izleyip onu destekleyeceğine. "Ya arkadaşlarımlaydım diyorum anlasana! Tam bir ilgi meraklısısın! Ben de insanım, unutabilirim" Jake her zaman ki gibi kendini haklı çıkarmaya çalışıyordu. Bu sırada da sevdiğinin hislerini hiç önemsemiyordu, her zaman ki gibi..

Flashback end

Sevdiğini ne kadar kırdığının yeni farkına varmıştı Jake. Derler ya hep, kaybedince anlarsın değerini diye, sanırım bu gerçekten doğru..

Düşüncelerinde kaybolmuş bir şekilde koşarken, ayakları onu çatı katının olduğu binanın önüne getirmişti. Nerede olduğunun farkına vardığında derin bir nefes aldı ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.

Büyük ve hızlı adımlar ile çatı katına çıktı. Şimdi kapı kulpüyle bakışıyorlardı. Aklından birçok şey geçiyordu. "Ya beni affetmezse?" "Ya beni artık sevmiyorsa?" gibisinden.

En sonunda cesaretini toplayıp kapı kulpünü indirdi. Karşısında, ayaklarını aşağıya doğru sarkıtan bir adet Sunghoon görünce kalbi sıkıştı.

"Gelmişsin." Jake'e bakmıyordu, çünkü bakarsa yapamayacağını biliyordu. "Geldim.." Derin bir nefes aldı ve konuşmaya karar verdi. "Özür di-" Sunghoon'un sesi ile kesilmişti sözü. "Sus Jake. Sesini duymak istemiyorum." yalancı. Yalan söylüyordu. Şuan en çok istediği şey onun sesini duymaktı, ama vazgeçmek istemiyordu. Başlamışken bitirmek istiyordu bu işi.

Çatı katında sadece ikisinin iç çekişleri ve kalp atışları duyuluyordu. Çatı katında başladıkları bu sonsuzluk, çatı katısında son bulacaktı..

Dizlerini kendine doğru çekip ayağa kalktı ve birkaç saniye cesaretini topladıktan sonra döndü sevgilisine. Jake'in yüreği sızlıyordu, o güzel yüzü yara içinde görmek çok yakıyordu canını.

Sunghoon son bir defa baktı onun gözlerine. Son bir defa söyledi o sözleri. Son bir defa gülümsedi sevdiğine.

"Seni seviyorum Sim Jae Yoon.."

...

Neden? -Jakehoon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin