Evet uzun bir aradan sonra merhaba! Biliyorum bu kitabı çok aksattım. Yoğunluktan dolayı kitap okuyacak bir vaktim bile yok o yüzden watpadd 'e de iki aydan sonra ilk kez giriyorum. Bu kitabı yarım bırakma gibi bir düşüncem yok diğer ficlerimde de dediğim gibi ne kadar okunursa okunsun bu kitapların hepsini bitircem.Üniversite hayatı dedikleri gibi cidden zor ve bir şeyler için vakit yaratmak daha da zor. Yani üniyi kazandığında kafan daha çok rahatlayacak diyenler yalancının önce gidenidir haberiniz olsun. Daha çok sorumluluk alıyorsunuz tabi şehir dışında okuyorsanız.
Neyse bölüm sonuna diğer ficlerimin açıklamasını bırakıcam belki okursunuz diye çünkü onlara daha çok bölüm yazıyorum. Bunun kurgusu biraz ağır olduğundan üstünden düşünmem gerekiyor.
Hepinizi iyi okumalar
...
Soğuk rüzgar saçlarımın arasından naifçe geçiyor , ağaçların artık olmayan yaprakları ile çıplak kalan gövdeleriyle bahçeyi daha soluk gösteriyorlardı. Sabah olmasına rağmen kararan gökyüzü ile günler oldukça soğuk ve karmaşık geçmeye başlamıştı.Evet saraya dönme yolumuz gayet normal geçmişti. Bunun şaşkınlığına düşen üç veliaht olarak hala olayı anlamdıramasakda annem bunu hiç takmamıştı. Geleli dört gün olmuştu ve gelir gelmez her şeyi eski yerine geri koymaya kararlaştırmıştık. Geldiğimiz günün sabahında babamın cansız cesedi ülkenin merkezinde sallandırılmıştı. Bu bir nevi kimsenin saray halkına bulaşmaması için bir uyarıydı.
Biz veliahtlar ve annem babamın ölmesine hiç üzülmemiştik. Zaten hiçbirimiz ile arası çok iyi değildi bu yüzden ayrılığı ya da ölmesi bizi çok sarmamıştı. Hoseok ve Felix gelir gelmez Seokjin'e sarayı gezdirmişlerdi. Sarayın her bir köşesine hayretler içinde bakarken durmadan Minlerin sarayından daha büyük ve inanılmaz olduğunu söylüyorlardı.
Ben ise gelir gelmez komutanlar ile görüşmüş ve her gün toplantılara girip durmuştum. Siyasi , iktisadi ve askeri olarak beni dört bir yandan çekiştirip duruyorlardı. Hislerime gelecek olursak kırgındım ve birazda üzgündüm. Hoşlandığımı kabul ediyorum ama bana ve aileme gelecek zarar hislerimde daha önemliydi. Bu iş ölümümüze bile neden olabilirdi.
Sıkkınlıkla bir nefes verip saray katipleri ile yaptığım görüşmeden çıkarken tekrardan bilindik koridorlarda gezmek iyi hissettiriyordu. Kolumun altında ki belgeleri arkamda gezen hizmetlilerden birine verip onu gönderirken bana doğru gelen beden ile yüzümde bir gülümseme oluştu. Seokjin üstüne giydiği bebek mavisi tüllü elbisesiyle buraya doğru gelirken parlayan açık kumral saçları etrafta uçuşuyordu.
Yüzünde ki gülümseme ile bana doğru zıplaya zıplaya gelirken saraya ayrı bir hava kattığı gerçeğini kabul ediyordum. Seokjin sonunda yanıma varır varmaz koluma girip kıkırdamaya başlaması ile bugünün yorgunluğunu kısa bir anlığına üstümden atmış olabilirdi. Burnuma dolan portakal çiçeği kokusu ile derin bir nefes alırken , dudaklarımı araladım. "Bugün oldukça hareketli ve ekstra mutlu gözüküyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom | Taegi
Fanfiction" Bana deli gibi ihtiyacın var, artık beni kabullen sevgili omegam"