9."KÜL

263 22 8
                                    

Bir Hafta Sonra..

Elindeki tükenmez kalemle, bir şeyler karaladığı kağıda resmen siper olmuş bir pozisyondaydı. Kimse ne yazdığını anlayamıyor, doğrusu görmek istese bile görebilecek bir açı bulamıyordu. Yazdığı beyaz kağıdın hemen önünde ise, içine koyması için krem bir zarf bulunuyordu.

Adeta bir devlet sırrı saklar gibi yazdığı kağıda fazlasıyla eğildiğini anladı ve doğruldu. Kızıl kahve saçlarını, omuzundan geriye attı. Pencere dibindeki masaya, gün ışığı vurdukça zihninde yazacakları karmaşık bir hal aldı. Halbuki masaya oturmadan önce her şey zihninde sıralıydı.

Salondan onu göz ucuyla izleyen Güler, bir yandan da Sibel'in saçını akşam için hazırlıyordu. Elindeki maşa ile saçın bir kısmı dalgalı bir formu tamamlamıştı. Şafak'ın yazmak için duraksadığını görünce, dayanamayıp sessizliği bozdu.

''Ne yazıyorsun kız orada, gizlice?''

''Sadece arkam dönük.''dedi Güler'e yüzünü dönmeden. ''Gizlediğim bir şey yok.''

''Aşk mektubu mu yoksa?''dedi Sibel, ağızındaki sakızla birlikte geveler gibi konuşuyordu. Yüzündeki yarım kalmış makyajı, gazinoda tamamlayacaktı.

İsteksiz bir gülümseme ile, ''Ne de meraklısın?''dedi. ''Bu devirde aşk mektubu mu kaldı?''

''Kendin gibi birini bulsan, tamam işte.''Dedi Sibel alayla ama tamamen onu gülümsetmek içindi. ''Saatlerdir pencere dibinde, veresiye defteri tutmuyorsun herhalde.''

Elindeki kağıdı ikiye katlayıp zarfa koydu. Ne yazdığı konusunda ondan bir cevap bekleyen iki kadına cevap vermeden önce yüzünü döndü. ''Can'a mektup göndereceğim. Sanırım karşısına çıkmaya cesaretim yok.''

Sibel anlık kafasını kaldırıp, Güler ile göz göze geldi. ''Ne olacak, o çocuk?''dedi içlenir gibi. ''Ablası da öldü. Haberi bile yok muhtemel. Ona bu haberi kim verecek?''

Güler duraksadı ama Sibel'e cevap vermeden önce Şafak'a şüpheli baktı. ''Ne yazdın, o kağıtta?''

''Onu dilerse, o yurttan çıkarabileceğimi.''

Elindeki maşayı bıraktı ve azarlar gibi, ''At onu çöpe hemen.''dedi.

''Olmaz.''Dedi Şafak. ''Uzun zamandır ablasından bir haber almadı. Unutulduğunu düşünüp, bilenecek.''

''Şafak !''dedi Güler kaşlarını çatarak. ''Dokunma ona.''

''Bir yetimhaneye ihtiyacı yok.''

Oturduğu yerden yaklaştı ve azarlar gibi konuşmaya devam etti. ''Onu dışarıda ne bekliyor sanıyorsun? Ablasının öldüğünü öğrenmeyecek mi?''

''Hakkı yok mu sanki?''

''Bulaşma ona.'' Güler elindeki zarfı bir hamlede kaptı.

Şafak kağıda uzansa da, geri alamadı. ''Ama..''

''Bulaşma dedim.'' Elindeki zarfı yırtmak zorunda kaldı. ''Küçücük çocuk, öğrendiğinde yıkılır. Bırak hâlâ ablasının gelip alacağı günü beklesin. O çocuğu hayatta tutan tek inanç bu, elinden almış olacaksın. Henüz çok küçük bir çocuk o. Öğrendikleri gerçek olsa da, ona hep acı verecek.''

BEYAZLAR SÖNSÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin