Bir yokuş, iki hayat, ikinci karşılaşma.
"Hey!"
Harry arkasından seslenen Louis'nin sesini duyduğunda, telefondaki müşterisini şu sıra izinde olacağına dair ikna etmeye çalışıyordu. Sebebiyse belliydi; üzerindeki uğursuzluk.
Yokuşu tırmanmayı bırakarak ona döndü, Louis yanından geçti ve yokuşta ondan yukarıda, çaprazında durdu. Eliyle bir saniye işareti yapıp, "Amelia, şu sıra iyi hissetmediğim için açılım yapmam doğru olmaz," dedi Harry sakin bir sesle. Konuşurken gözlerini ağırca kırpıştırıyor, cümlelerini vurgulu bir tonda kullanıyordu. "Ayrıca tavsiyede bulunabilecek bir kafaya da sahip değilim," diye de ekledi.
Louis elindeki siyah deri valizi yere atarak karşısındaki adamın elinden telefonu çekip aldı, ardından Harry ona bakarken, "Ben sekreteriyim," dedi yalan olduğunu barizleştirecek şekilde, sert bir sesle. "Sanırım size bir kaza geçirdiğini söylemedi, ancak ben söyleyeyim; kaza geçirdi ve şu an çalışmaması daha doğru. İyi günler."
Louis telefonu kapatıp ona verdiğinde, "Şu an her şey çok daha kötü oldu," dedi Harry telefonu alarak. "Artık bir de bunun yüzünden rahatsız edecek beni."
Louis'nin ikindi ışığını yakalayan keskin mavi gözlerine bakarak konuşan bir insan nasıl konuşabiliyorsa, o anda en fazla o kadar konuşabildi Harry; gözleri en az onunkisi kadar keskin bir ifadeyle tam gözbebeklerine odaklı, bakışlarındaki dikkati ve ilgiyi saklayamadan.
Bu kez ondan rahatsız edici bir his yükselmiyor, Harry tekinsiz bakan sert gözlere rağmen kalbinde garip, panikli bir çarpıntı hissetmiyordu. Louis'nin üzerinde, sonbahar ayına rağmen sadece siyah bir kısa kollu tişört vardı ve tişörtün belli başlı kısımları teriyle koyulaşmıştı. Üstelik saçları da ıslak gözüküyorken altında giydiği bol, dizlerinin altında biten geniş siyah satenden şort, sanki az sonra ringe çıkacakmış gibi bir hava katmıştı ona.
Bronz rengi bacakları saran belirgin kas dokusuna birkaç saniye bakmadan edemedi, ardından da kollarındaki pazılara. Güzel vücutları severdi, Louis'nin bedenine yapışarak karnındaki kıvrımları bile belli eden tişörtündense, onun güzel bir vücuda sahip olduğu oldukça belliydi.
Louis, kendisini açıkça izleyen baştan aşağı kendisi gibi siyah giyinmiş şapkalı adama yaklaşarak, "Telefonları bana yönlendirebilirsin," dedi başkaları dıysa oldukça ürpertici bulabilecekleri kısık bir tonda. "Senin gibi nazik bir adamın yerine, olması gerektiği gibi konuşabilirim onlarla."
Onu bu kadar aydınlık bir vakitte görmek, Harry için gün ortasında beklenmedik bir şekilde akşam olmak gibiydi. Sanki Louis gökyüzündeki güneşi söndürmüş, sesinde birçok yıldız kayarken yeni karanlıklar doğurarak konuşuyordu.
Etkilenmemek elde değildi. Ayrıca ürpermemek.
Onda hem ayıltan, hem de bilincinin dipsiz kuyularına sürüklenmesine sebep olan bir şeyler vardı ve o kuyulara düşüş ânını Louis'nin görebildiğini hissediyordu içten içe.
"Sanırım bu onlar için pek de iyi olmazdı," dedi Harry tıpkı Louis gibi düşük bir sesle. İçine girdikleri bu an biraz garipti, ancak kesinlikle cazibesi insanın mantığını köreltiyordu.
"Yaran ne durumda?"
Harry derin bir nefes alarak kafasındaki siyah fötr şapkayı çıkarttı ve saçlarını sallarken kendisine biraz zaman kazandırdı. Bu süreçte Louis, altın sarısı rengini güneşten çalarak saçlarına sürmüş adamı dikkatle izlemişti. Harry yeniden şapkasını kafasına geçirdiğinde, "İyi," diye mırıldandı, ardından ekledi: "Sorduğun için teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐓𝐀𝐑𝐎𝐓: 𝐂𝐚𝐫𝐝 𝐌𝐚𝐬𝐭𝐞𝐫// 𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐡𝐨𝐫𝐭 𝐒𝐭𝐨𝐫𝐲
FanfictionHarry'nin kartları, ilk kez Louis için yanılmıştı. ✨ Harry tarot kartlarını, içindeki öfke yüzünden kendisi dahil etrafındakilere bile zarar veren boksör Louis için açtığında, her şey tahmin ettiğinden daha kötü olur. Yokuşun ortasından sonuna adıml...