Medya: What Went We - Mark Korven
⚓
Yokuşun sonundaki ev, gerçeğin ve yalanın yuvası oldu. Gerçekler bizzat Louis'nin ağzından özgür kaldı; yalanlar bizzat Harry'nin dudaklarını doğrulara mühürledi.
"Sana hiçbir zaman neler olduğunu anlatmadım ama yalan da söylemedim," dedi Louis, yüzü bir ölü gibi beyazlamış olan adamın gözlerine bakarken. Birlikte, karşılıklı yatağına oturmuşlardı ve sadece gece lambasının ışığı açıktı. Kıyafetleriyse hâlâ ıslaktı ama bunu umursadıkları yoktu. "Bugün seni korkuttuğumu biliyorum, bunun için özür dilerim, Harry."
Harry, ilk kez onun konuşmakta bu kadar zorlandığını fark edebiliyordu. Ama kendisi de ilk kez bu kadar zorlanıyordu. Louis'ye verebileceği rahatlatıcı sözcükler ya da bakışlar yoktu o an ruhunun bir köşesinde. Sadece ifadesine sinmiş bir dehşet vardı ve bunu görmek Louis için tam bir işkenceydi.
"O an elimde olmadan gelişti," diye devam etti Louis onun konuşmayacağını anladığında. "Bunun mutlaka gerçekleşeceğini de biliyordum. Zaten ben bunun için değil, bundan daha fazlası için yaşadım. Bundan daha fazlası için bu kariyeri elde etttim, bundan daha fazlası için unutmak hiçbir zaman seçeneğim olmadı."
Louis'nin gözü dönmüş gibi direkt Cooper'ın kalbini hedef almış yumruklarını düşünmesiyle ürperdi. Bundan daha fazlası, derken, onun neyi kastettiğini anlayabiliyordu Harry. Bu hiç de zor değildi çünkü. Belki de onu bir şekilde durdurmasaydı, Louis o an bir ölüm meleğinin varisi gibi Cooper'ı çıplak elleriyle öldürecekti.
Karşısında bunu yapabilecek türde bir adam vardı. Hayır, bunu yapmak için yaşayan bir adam vardı.
Kırık dökük, titrek bir sesle, "Neden?" diye fısıldadı Harry. Burnu ve gözleri sızlıyordu. "Neden, Louis?"
Louis ona yaklaşmak ve sarılmak istedi, ruhu bunun için yanıp tutuşuyordu. Ona yakın olma arzusu, gerçekleşmediği sürece ruhunun eteklerini tutuşturan bir alevdi. Ama bunu yapamıyordu Louis, çünkü biliyordu ki şu an hiç de sırası değildi.
Tekrardan, "Özür dilerim," dedi gerçekten azap dolu bir sesle. "Onunla olan hesaplaşmamızı sana yansıtmamalıydım, beni o şekilde görmemeliydin ama beni senin üzerinden vurmaya kalkınca..."
"Ne hesaplaşması?"
Louis gözlerini Harry'den ayırmadı ve sakince, "Eskiye dayanan bir olay," dedi. "Yıllar öncesine. O zamanlar çocuktum ve henüz boksa başlamamıştım. Yumruk atmayı bile bilmezdim."
Mavi gözler yavaşça gölgelenmeye, yeşil gözlerin içine doğru dalıp gitmeye başladı. Anıları Louis'yi içine doğru çekerken şefkatli değil, yaralayıcıydı.
"Onun babası John ve benim babam rakipti. Bu bize de yansıdı ama babam beni on yaşındaki bir çocuğun önüne attığında, o çocuk yani Cooper benden tam iki yıl ilerideydi. Yani rekabetleri benim yüzümden netliğe kavuştu, ben kaybeden oldum."
22 yıl önce
Louis, babasının serçe parmağını sıkıca tutarken girdikleri büyük spor salonunda yankılanan bağırışma sesleri yüzünden tutuşu biraz daha sıkılaştı. Bir gün bu salonlardan birisine girmesi ve kendisini oraya adaması kaçınılmaz olacaktı çünkü bu kaderiydi.
Tanrı kendisine böyle bir baba verdiğinden beri, Louis'nin kaderi bu olmuştu. Henüz bundan şikâyetçi de değildi fakat tüm yaşamı boyunca ruhunun öfkeyle baş kaldıracağı o âna doğru adım adım ilerlerken, elbette ki kendisini o âna elleriyle taşıyan babasına mutlaka öfke dolacaktı. Bu da kaçınılmaz olandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐓𝐀𝐑𝐎𝐓: 𝐂𝐚𝐫𝐝 𝐌𝐚𝐬𝐭𝐞𝐫// 𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐡𝐨𝐫𝐭 𝐒𝐭𝐨𝐫𝐲
FanfictionHarry'nin kartları, ilk kez Louis için yanılmıştı. ✨ Harry tarot kartlarını, içindeki öfke yüzünden kendisi dahil etrafındakilere bile zarar veren boksör Louis için açtığında, her şey tahmin ettiğinden daha kötü olur. Yokuşun ortasından sonuna adıml...