"Yemeğini yine yememişsin?"
"Evet."
"Neden?" Diye sordu merak ile. Hafif ve alaylı bir şekilde gülümsedim. "Çünkü canım istemedi."
"Lalisa.."
"Ne zaman bırakacaksın beni?" Derin bir nefes aldı. "Burada sana tecavüz etmiyorum Lalisa. Burada olmayı sen kendin istedin." Dedi. Kafamı salladım ve cevap vermedim. Derin bir nefes aldı. "Kuaför gönderdim, kişisel ihtiyaçlarını karşıladın mı?"
"Pürüzsüzüm merak etme. Zaten tek tük tüylerim vardı. Her hafta ağda olmaktan bıktım senin tüy takıntın yüzünden!" kaşları çatıldı. "Sesini yükseltme bana!" korkuyla kafamı tekrar pencereye çevirdim. Nefes alışverişim hızlanmıştı. "İnsanlar takıntılarını seçmez Lalisa." Dudaklarını tüy kadar hafif bir şekilde kulağıma sürttü. İstemsizce gözlerim kapandı. "Ah Lalisa.. naz yapmasına izin verdiğim tek kız sensin." Gülümsedim. Dudakları boynuma doğru ıslak öpücükleri ile ilerlerken ellerimle tişörtümü çıkarmaya çalıştım. Bana yardımcı olarak beyaz uzun tişörtümü çıkarıp kenara fırlattı. Gülümseyerek dudaklarına uzandım.
Ne olursa olsun, ona hayır diyemiyordum.
𑁍 0 𑁍
• 0 •
𑁍 0 𑁍Kapımın çalındığını hissettiğimde, gözlerimi araladım. Yemek getiren orta yaşlı, bayan hizmetli elindeki tepsiyi baş ucumdaki sehpa'ya bıraktı. Ona gülümseyerek teşekkür ettim. Tam o da gülümseyerek odadan çıkacakken konuştum. "Jungkook nerede?" Bana dönerek gülümsemesini sürdürdü. "Bildiğim kadarı ile akşam olacak davet için terziye verdiği takım elbiseyi almaya gitti ama birazdan evde olur."
"Neden yalnız gidiyor ki davet'e?" Kadın tekrar çıkacakken mırıldanmamı duydu ki beni cevapladı. "Yalnız gitmiyor ki... 12 numaralı odadaki Miyeon ile gidiyor." Gülümsemem yavaş yavaş, bir çiçek gibi soldu. Ama alınmamam gerekiyordu. Normal Jungkook. "Ah, anladım. Teşekkür ederim bayan Eun Jo." Kafasını salladı ve iyi günler dileyerek odadan ayrıldı. Keşke gerçekten güzel geçseydi. Ayağa kalkıp bazamın altına sakladığım yedek anahtarı çıkartıp kapıyı kilitledim.
Sehpa'daki tepsiye elime aldım. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamışyı bile. Bunların hepsi, yedirememektendi. 24 Yaşında kadındım, ama kendimi bir erkeğe satmıştım. Hiçbir zaman söyleyemesemde aşktandı. Bir şekilde ona aşık olmuş, kendimi ona satacak kadar düşmüştüm. Ama olmuyordu, yapamıyordum. Dişlerimi kıracak kadar sıkı bir şekilde sıkarak, göz yaşlarımı umursamadan tepsiyi yere fırlattım.
Her şey tuzla buz olurken, onunla olan hayallerimi anımsadım. Seks yapmadan konuştuğumuz anlardaki mutluluğumu, sevincimi... umudumu anımsadım. İyi insanların umudu, her seferinde tekrar tekrar tekrar ve tekrar sönmek zorunda mıydı? Bu organ neden buradaydı? Unutturmuyordu kendini...
Tabaktaki yemek ve bardaktaki su, odanın her yanına sıçramıştı. Ayak bileklerime sıçrayan küçük cam parçaları bir kaç çizik oluşturmuştu. Eş zamanlı olarak kapım çalınmaya ve bayan Eun Jo bağırmaya başlamıştı. "Bayan Lalisa! Yine mi yemeğinizi yemek yerine kırdınız!?" Bir hışımla çoraplarımı çıkarıp kırıkların üzersinden geçerek yatağıma vardım. Uzandım. Bembeyaz çarşaf vücudumdaki kan ile buluştu. Çarşafı bile kirlettim.
Yine ona kanmıştım.
Ve yine gece boyu ağlamıştım,
Miyeon'un odasından gelen inleme sesleri ile birlikte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 minute fantasy, 48 room | liskook
Fanfiction"8 Dakikan var Lalisa. Kendini okşayarak boşalman için sadece 8 dakikan var. Bana istediğimi verirsen, sana istediğini veririm. İkimizde neyi istediğini iyi biliyoruz." "Parmaklarını içine sokma!" Hızla kafamı salladım ve sırılsıklam parmakları...