3. Bölüm

301 35 33
                                    

   Ben gözlerini yüzüne vuran günışığıyla açtı. Yorganı yavaşça üzerinden çekti ve doğruldu. Vücudunda tarif edilemez bir acı vardı. Ayağa kalktı, pencereye yöneldi ve gözlerini ovuşturmaya başladı. Birinin kapıda beklediğini gördü. Kıyafetlerinden Gwen olduğunu anladı. Oflayarak elini yüzünü yıkamaya gitti. Aynada bir süre yansımasına baktı. Gözleri kızarmıştı ve çok bitkin görünüyordu. Bir süre sonra acınası haline küfretti ve ağlamaya başladı. Gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Kendine bakmaktan utanıyordu. Ama en çok ailesinin yüzüne bakmaktan utanıyordu. Onlara ne cevap verecekti? Bu yapmış olduğu pisliği nasıl açıklayacaktı?

   Bir müddet sonra ağlamayı kesip elini yüzünü yıkadı ve aşağıya indi. Gwen sofrada oturuyordu. Ben'i görür görmez hemen ayağa kalktı ve ona sarıldı. Gwen'in yapmış olduğu bu hareketler Ben'e nedense hiç samimi gelmiyordu. Gwen uzunca bir süre kuzenine sarılmış bir vaziyette durdu. Ben bir süre sonra rahatsız oldu. Kuzeninin kendisi için büyük bir kin beslediğini düşünüyordu. Aklında bu düşüncesiyle Gwen'i itti ve sofraya geçti. 

   Ailesi Ben'in neden böyle davrandığını bilmek istiyorlardı. Fakat konuyu hemen açarlarsa oğulları hiç konuşmak istemeyecekti. Bu yüzden konuyu kahvaltıda açmadılar.

   Ben sofraya oturmuştu oturmasına ama kahvaltısına dokunmamıştı bile. Başını eline dayamış öylece düşünüyordu. Sofrada uzunca bir süre sessizlik hakim oldu. Babası Ben ile konuşmak için diyaloğu başlattı;

Bay Tennyson:"Dün Kevin buraya gelip seni sordu."

   Ben'in hafif kısık gözleri biranda açıldı. Onun ismini duyunca kalbi hızla atmaya başladı. Sevinmişti, onun evine uğramasına sevinmişti. Her ne kadar bunu belli etmemeye çalışsa da Gwen imalı konuşmaları ile anladığını belli etti;

Gwen:" Ne oldu, Ben? Kevin'ın buraya uğramasına şaşırmış gibisin... biliyorsun beni ziyarete gelir."

Ben:" B-biliyorum... başka bir şey aklıma geldi."

Gwen:" Öyle mi?"

Ben: " Evet, ne dememi bekliyordun?"

Gwen: " Hiiiç. Sorum o kadar."

Bayan Tennyson: " Ben? Yemeğine dokunmamışsın."

Ben: " Canım birşey yemek istemiyor anne."

   Ben'in annesi Sandra, ayağa kalkıp oğlunun yanına yöneldi ve lokmaları teker teker oğlunun ağzına tıkıştırdı. Annesi, oğlunun 'Anne boğulacağım' demesine rağmen yedirmeye devam ediyordu. 

   Kahvaltısı bitince Ben, hemen sofradan kalkıp odasına kaçacaktı ki babası arkasından seslendi;

Bay Tennyson: " Salonda bizi bekle, Ben."

   Ben içinden lanetler okurken salondaki koltuğa yöneldi. Ben, annesi Sandra ve babası Carl'ın ona ne diyeceklerini kestiremiyordu. Korkudan ayakları titremeye başlamıştı.

   O sırada kapıdan içeriye biri adım attı. Gwen 'Kevin!' diyerek boynuna atladı. Ben ise sadece izliyordu. Moralinin her geçen saniye daha da bozulduğu belli oluyordu. Bir süre öylece kaldıktan sonra;

Kevin: "Merhaba, Gwen. Birşeyler içmeye gidelim mi?"

Gwen: "Aslında ben burada olayları izleyecektim."

Bay Tennyson: " Gwen, sevgilini al ve git. Biz onunla yanlız konuşacağız."

Gwen: " Peki... sonra görüşürüz Ben!"

   Gwen aceleyle arabaya bindi ve gittiler. Ben bu durumdan hiç hoşlanmıyordu. Üstüne üstlük birde anne ve babası sinirli gözlerle ona bakıyorlardı. Ben, başını öne eğdi ve hiç konuşmadı. Biranda annesi öfkeli bir sesle;

Depresyon - Ben 10Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin