3 gün sonra...
Jeongin gece boyu sarıldığı sevgilisini gemiye götürüyordu. Ona deli gibi sarılmak ve hıçkırarak ağlamak istiyordu.
Ama insanların yanında bunu yapamazdı. Tırnaklarını eline geçiriyordu ve süreli çenesini sıkıyordu ağlamamak için.
Chris, Jeongin'e bakıp burukça gülümsedi. Gitmek istemiyordu. Ondan ayrılmak istemiyordu. Gemiye geldiklerinde Jeongin eğlip onu selamladı.
"Umarım yolculuğunuz iyi geçer prens Chris."
Sesindeki titremeyi zar zor bastırabilmişti. Chris de yavaşça eğilip onu selamladı.
"Teşekkürler prens Jeongin. Oraya vardığımda sizi bilgilendirmek için mektup göndereceğim. Merak etmeyin."
Chris eğilerek herkesi selamladıktan sonra yavaşça gemiye adımladı. Askeri denizci kıyafetinin içinde çok asil görünüyordu.
Jeongin yere çöküp gitme diye bağırarak ağlamak istedi. Ama sadece çenesini sıkıp onun gemiye binişini izleyebildi.
Birbirlerini son kez selamlayınca Chris geminin içine girdi. Gemi limandan ayrılırken Jeongin gözünden düşen tek damlaya engel olamadı. Hızlıca odasına gitmek istiyordu. Orda rahatça ağlayabilirdi.
Suno arkada Jeongin önde kaleye döndüler. Suno, Jeongin'in emriyle yanından ayrılınca Jeongin hızlıca odasına çıkıp yatağına atladı. Chris'in verdiği 2 gömleği ellerinin arasına alarak ağlamaya başladı.
3 hafta sonra...
"Prens Chris! İleride devasa bir fırtına var ve yönü bize doğru!"
Chris hızlıca dışarı çıkarak gelen fırtınaya göz attı. Şimşekleri ard arda gelen ışıklarını görebiliyordu.
"İyi değil hiç iyi değil."
Bir süre durup düşündü. Geminin kaptanı yanına geldi.
"Prensim rüzgar ve akıntı bizi oraya sürüklüyor. Yelkenleri indirip yana doğru kürek çekmelerini emrettim."
"Doğru... Ama fırtına da bize doğru geliyor kaçabilecek miyiz?"
Kaptan sıkıntıyla nefesini verdi.
"Emin değilim büyük ihtimalle fırtınanın içine gireceğiz."
"Herkes kendini hazırlasın!"
Diye bağırdı Chris.
"Doğa anayla küçük bir işimiz var!"
2 ay sonra...
Jeongin şokla elindeki kağıda bakıyordu. Chris'in ülkesinden mektup gelmişti. Yazanları okudukça kalbi sıkışıyordu. Derin bir nefes alıp titreyen dudağını ısırdı. Mektubu Suno'ya verip hızlıca büyük salondan çıktı.
"Ölemez... Ölemez ölemez o ölemez hayır."
Hıçkırarak ağlarken kendine bunları sayıklayıp duruyordu.
"Hayır o beni bırakmaz. Ölemez."
Chris o büyük fırtınada devasa dalgalar sonucu gemisi devrilince kaybolmuştu. Bedeni bulunamamıştı. Hiç bir mürettebatın bedeni bulunamamıştı.
Dev dalgalar onları yere sürüklemiş olabilirdi. Deniz canlıları onları parçalamış olabilirdi.
Jeongin aklına gelen ihtimallerle kafasını iki yana salladı hızlıca. Düşünmek istemiyordu.
"Hayır olmaz."
Odasında dört dönerken haberi iyice sindirmeye çalışıyordu.
"Nasıl oldu? Ben gidecektim oraya beni gezdirecekti daha."
Başı dönünce kollarını kendi bedenine sarıp ağlamaya devam etti. Bunu kalıdrabileceğini sanmıyordu.
1 hafta sonra...
Güzel anılar biriktirdiği göle gelip Kaya'nın üstüne çıktı. Gecenin bir yarısıydı. Üstünde Chris'in verdiği gömleklerden biri vardı.
Kendini boşluktan aşağı bırakmadan önce ciğerlerini yakan derin bir nefes aldı. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve kıpkırmızı olmuşlardı.
"Yakında beraber olacağız sevgilim. Geliyorum..."
Yüksek kayaların üzerinden kendini bıralırken hissettiği son şey tenini hızla sıyırıp geçen ve saçlarının arasında hissettiği sert rüzgardı.
Flashback...
"Ama Innie bebeğim ne konuştuk hm?"
"Lütfen... Lütfen gitme."
Chris kendine sıkı sıkıya yapışmış bebeğinin gözlerine bakmaya çalıştı.
"Güzelim bana bak."
"Sen geleceksin daha ben seni gezdireceğim. Orada da bir sürü anı biriktireceğiz. Söz bak. Ama şimdi gidip kendi ülkemde işleri yoluna koymalıyım."
"Ama..."
"Söz veriyorum yine görüşeceğiz prensim. Sizi asla bırakmayacağım."
Chris onun dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. Jeongin göz yaşlarından ıslanmış yüzünü Chris'in boynuna sokarak daha fazla ağlamaya başladı.
"Hadi ama bebeğim... Lütfen..."
"Seni seviyorum."
Küçük bebeğinin saçlarını okşadı.
"Ben de seni çok seviyorum."
Flashback end...
O genç -ikisini o gece gören genç- köye bir dedikodu salmıştı. Hem prens Jeongin hem de prens Chris ölmüştü.
Eşcinsellerin her zaman tanrı tarafından cezalandırlacağını düşünen bu halk Chris ve Jeongin'in bu yüzden öldüğünü düşünüyorlardı.
Kral bu dedikoduyu çıkaran herkesin idam edileceğini duyurmuştu ama asla ardı arkası kesilmiyordu.
Jeongin ve Chris'in huzur bulamayan ruhları kasabayı lanetlemişti. İçeri kimse giremiyor içeridekiler dışarı çıkamıyordu. Kuraklık vurmuştu. Ne su ne de yemek vardı.
Kasabadaki insanlar tek tek ölürken bunun onlara tanrı tarafından verilmiş bir lanet olduğunu söyleyip Jeongin ve Chris'e sürekli lanetler yağdırıyorlardı.
İçerideki insanlar tamamen ölene kadar ruhları huzura kavuşmadı. Kasaba lanetli olarak kaldı ve kimse o iki ruha huzur vermedi.
..............
Iy... Sonunu ne güzel saçmaladım amk-
Ay bitti bu kitap ne çekti be :')
Resmen bitti...
Aga be üzüldüm... :(
Olsundu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Love // Jeongchan ✓Tamamlandı✓
FanfictionKendini boşluktan aşağı bırakmadan önce ciğerlerini yakan derin bir nefes aldı. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve kıpkırmızı olmuşlardı. "Yakında beraber olacağız sevgilim. Geliyorum..." Yüksek kayaların üzerinden kendini bıralırken hissettiği son şey te...