Yakın

1.8K 175 12
                                    

İyi okumalar💙

Bu kadarını beklemiyordum.
Gerçekten bu kadarını beklemiyordum.

Sabahın beşinde bir adam gelmiş elinde ki kutuları ve son model bir şirket arabasının anahtarını teslim edip gitmişti. Şirkette giymem için marka takım elbiseler, ayakkabılar, orjinal deri kemerler ve süslü kol düğmeleri... Kutuları açarken bunları beklemiyordum. Son model bir telefonun yanı sıra bir de laptop vardı.

Herşeyi açıp yerleştirmiş ve bunlara alışmamak için kendimi tembihlemiştim. Telefonun içinde de şirket hattı takılıydı. Herşeyi özenle yerleştirmiş ve dikkat etmeye özen göstermiştim. Sonuçta işten ayrılacağım vakit hepsini teslim edecektim. Tüm bunlara başta şaşırsam ve reddetmek istesemde bu bana özel bir şey değildi.

Sonuçta safkan bir alfanın yanıda onun lüks misafir ve dostlarının karşısında duracaktım. Damon durumumun iyi olmadığını fark etmiş ve kendi imajını korumak amacı ile araba ve telefonun yanı sıra bunları da yollamıştı. Gururum bunların fazla ve aşağılayıcı olduğunu bas bas bağırsa da mantığımın komutayı terk etmesine engel olmuştum.

Her şey iş içindi. Damon'un beni aşağıladığı yoktu. Saat altıya yirmi varken son kez üstümü düzelttim. Özenle yaptığım saçlarım, sıktığım hafif parfüm ve üstüme cuk oturan siyah takım ile hiç de sekreter gibi değildim. Aynada ki aksim hoşuma giderken yüzümde ki aptal gülümsemeyi sildim.

Alışma Marcus. Sadece iş. Hiç biri sana ait değil.

Biricik sevgilimin başına bir öpücük kondurup o miyavlarken evden çıktım. İçimde ki çocuk, arabayı görmem ile heyecanlandı. Kilidi açıp araca bindiğimde elimi direksiyonda gezdirdim.

Kesinlikle işimi kurduktan sonra böyle bir şey alacaktım. Yeni araba kokusunu içime çekerek GPS de kayıtlı olan adrese doğru sürmeye başladım.

Garsonluk ile başladıktan sonra böyle bir durumda olmak.

Güzeldi.

📍📍📍

Defalarca kontrol etmeme rağmen yanlış değildi. Yolu takip etmiş ve bir tepenin üstüne konumlandırılmış evin önündeydim. Üç katlı lüks villanın sadece duvarlarını görebiliyordum. Üç metre uzunluğunda ki metal kapıdan gördüğüm kadarıyla devasa bir bahçesi vardı.

Ve ben mal gibi bekliyordum. Ne yapmam gerektiği söylenmemişti. Direkt şirkete gideceğimi sanarken bir eve gelmiştim. Çalan farklı melodi ile yeni telefonumu elime aldım. Kayıtlı tek kişi vardı. Bay Duchaine.

"Senin dakik olduğunu sanırdım. Altıyı yirmi beş geçiyor." Ne? Birden kapının yanında ki diyafon öttü. Metal kapı hızla iki yana doğru açılırken mesajı alarak içeriye doğru sürdüm. Bu arada Damon suratıma kapatmıştı. Piçe bak! Bana tam talimat vermezsen ne yapmamı bekliyorsun ki?

Disney cizgifilmlerinde ki bahçeleri aratmayan yerde araç yolundan giderken büyük çeşme ile villanın girişini fark ederek o tarafa doğru ilerledim. Damon elinde telefon sabırsız bir ifade ile merdivenlerde bekliyordu. Çeşmenin etrafında dönüp aracı durdurarak aşağı indim. Demek hem sekreter hem şoför olacaktım. Pekala. Onun için arka kapıyı açıp zoraki bir şekilde gülümsedim.

"Günaydın Bay Duchaine. Kusura bakmayın lütfen, sabah gelen arkadaş sizi almam gerektiğini söylemedi." Telefonu cebine atıp merdivenlerden inerek arka koltuğa oturdu. Kapısını kapatıp tekrar sürücü kısmına geçtim. Yerime oturup evden çıkmak için ilerlediğimde konuştu.

"Günaydın Marcus. Lütfen daha dikkatli ol. GPS de ki kayıtlı ilk adres evime, ikincisi şirkete, üçüncüsü ise restorana ait olan diğer şirkete ait." Söyledikleriyle şirkete gideceğimizi fark ederek ekrana tıklayarak yol tarifine baktım.

Kanlı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin