Bölüm 17 - Hediyeler (Hafif +18)

6.5K 471 805
                                    

+18 kısımdan önce uyarı koymicam çünkü başlıkta dediğim gibi çok hafif olcak, yani okuyup okumamak bu kez size kalmış 😂 Hiç istemicek olan varsa bana özelden yazabilir anlatabildiğim kadar sade şekilde anlatırım 🤣

Kelime sayımız: 4389

-------------

Sabahın 6sı Jisung'u görmek için iyi bir zaman değildi. Genelde oldukça huysuz olurdu ve kimseyle konuşası olmazdı. Ama bugün sabahın 5inin çok daha kötü bir zaman olduğunu anladı.

Minho pazar günü gence izinli olmasına rağmen onunla kulübe gitmeyi isteyip istemediğini sormuştu ve Jisung kabul etmişti. Tabii ki kabul etmişti.. Fakat bunu kabul etmenin aynı zamanda sabah 5te kalkmak olduğunu o an düşünmemişti.

Arka odada yaşananların üstünden günler geçmişti ve görünüşe göre Minho'nun diğer toplantıları hep iyi geçmişti, kavgasız gürültüsüz. Minho artık Jisung'a şans meleği demeye başlarken Chan bazı şeylere kızgın gibiydi ama Jisung ne olduklarını anlayamamıştı. Bunu Minho da fark etmişti ama henüz hakkında hiçbir şey sormamıştı. O yüzden Jisung şu anda sabahın köründe Chan'ın gelip onu almasını beklerken nelere sinirli olabileceğini düşünmeden edemiyordu.

Tanıdık siyah araba önünde durunca arka koltuğa geçmekte hiç zaman kaybetmedi.

''Kemer takmaya uğraşma evlat, iyi bi sürücüyümdür'' dedi Chan, sabahın bu saatine rağmen sesi oldukça neşeli çıkıyordu ''Şimdi sadece gidip patronu almak kaldı'' Jisung bu cümleyi söylerken korumanın sesindeki farkı anlamıştı, patrondan sadece bahsetmek bile onu kızdırıyor gibiydi.

''O-ona ne-neden bu ka-kadar k-kızgınsın son z-zamanlarda?'' diye sormadan edemedi.

Chan bir iç çekerken sürmeye devam etti ''Sadece neler yaptığını görme durumunda kalman hoşuma gitmiyo. Sen cidden iyi ve tatlı birisin Jisung, ama o değil. Seni değiştirecek, bunu biliyorum''

''B-bunu tam ol-olarak na-nasıl y-yapabilir?''

''Her şeye farklı bakmaya başlicaksın. Hatta belki şimdi olduğu kadar gülümsemiceksin bile kim bilir? Daha şimdiden 3 ölü adamı unuttun'' dedi Chan.

''H-hala ka-kabus g-görüyorum s-sağ ol''

''İşte bundan bahsediyorum. Şimdilerde kabus görüyosun evet, ama bi süre sonra görmiceksin. Bi süre sonra ölüm dediğimiz şey sana normal gelcek ve silah sesi duyduğunda ürpermiceksin bile. Seni şimdiden değiştirmeye başladı evlat. Bazen keşke seni işe almasaydım diyorum. Almasaydım şu an bu durumda sıkışmış olmazdın''

''A-ama o z-zaman da ha-hangi k-konularda iyi ol-olduğumu a-asla ö-öğrenemezdim. A-ayrıca b-bunlara o k-kadar da t-takmıyorum c-cidden. D-dediğin k-kadar... Y-yani b-beni kı-kıracakmış g-gibi da-davranmıyor. B-bunu se-seviyorum. S-sürekli b-benim ha-hakkımda e-endişelenmiyor''

''Endişeleniyo evlat, sadece dışa vurmuyo o kadar. Ben de senin için endişeliyim şu an çünkü dürüst olmak gerekirse en iyi arkadaşımsın Jisung, ciddiyim. Ve her zaman onunla olduğun için zarar görmeni asla istemem''

''S-sadece o-onunla z-zaman ge-geçirmeyi f-falan s-seviyorum. B-bana b-bilmediğim çok şey g-gösterip ö-öğretiyor''

Chan bir iç daha çekerken ona cevap vermedi, bu sırada arabayı da durdurmuştu. Jisung camdan baktığında büyükçe bir metal kapının önünde durduklarını fark etti, koruduğu ev ise kocamandı ve sahille bitişikti. Kapı açılırken arabayla evin önüne gittiler.

''Bütün bunlar onun evlat'' dedi Chan ''Her bir parçası''

Jisung evin dışından tam olarak anlayamıyordu ama oldukça büyük olduğu her halinden belliydi. Ön tarafta park edilmiş birçok araba vardı ve evin arkasından dalgalar duyulabiliyordu. Su bu saatte karanlık görünse bile yine de muazzamdı. Bir süre inanamaz gözlerle etrafına baktıktan sonra Minho'nun mesleğinin ne olduğunu hatırladı. Elbette böyle bir hayat yaşıyordu.

Daddy'nin Küçük Canavarı -MinSung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin